Son zamanlarda özellikle siyasi çevrelerce tartışılan konuların başında, hiç kuşkusuz CTP ve liderliğinin değişim ve dönüşüm rüzgarları sergilemesidir. Bu değişim veya dönüşümün özü ise Türkiye’nin iktidar ve siyasi güçlerine karşı yumuşama ve gönül alma girişimidir.
Ana muhalefet partisi olmasına rağmen son zamanlardaki cumhurbaşkanlığı seçimde 3. sırada yer alan CTP, partisel gücü olmamasına rağmen seçim kazanan veya az farkla kaybeden Sayın Mustafa Akıncı’nın gölgesinde ve etkisinde kalmıştır.
CTP ve Erhürman, doğal olarak Akıncı’dan rol çalmak için keskin bir duruş sergilemek ihtiyacı duymuştur. Bu da CTP için kırılma noktası olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşma yapacağı Cumhuriyet Meclisi’ne katılmama ve Erdoğan’ı protesto etmek şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu şekilde CTP liderliği dik durma ve meydan okuma mottosuyla Akıncı’nın önünde sol liderliğini garantilemeyi düşünmüş olmalıdır.
CTP, bu meydan okumayı ve diklenmeyi Parti Meclisi’nde aldığı 16 maddelik kararla gerekçelendirmeyi ve meşru zemine taşımayı amaçlamıştı.
Sayın Erdoğan’ı protesto etmek için CTP’nin Cumhuriyet Meclisi’ne neden katılmadıklarını açıklamaya çalıştığı 16 maddenin meali bana göre aşağıdaki gibi özetlenebilir (https://www.mykibris.com/kktc/haber/ctp-16-maddede-acikladi-neden-katilmiyoruz-ne-istiyoruz-2987):
· Erdoğan, Kıbrıs Türkünün kendi kendini yönetmesi için özne olmasına ve siyasi eşitliğe dayalı federatif bir çözüme karşı ve müdahaleci bir tutum sergilemektedir.
· Erdoğan ve iktidarı, KKTC ve T.C. ilişkilerinin kurumsallaşması ve karşılıklı saygı, sevgi, yarar ve eşitlik çerçevesinde şekillenmesine gerektiği gibi hassasiyet göstermemektedir. Dolayısıyla, mevcut haliyle iki devlet arasındaki ilişki doğru zeminden kaymıştır.
· CTP’nin Kıbrıs Türkünü Avrupa içerisinde uluslararası hukukla buluşturma kararlılığı Erdoğan ve iktidarının vizyonuyla örtüşmemektedir.
· KKTC’de alınan bazı yönetsel ve yargısal kararlara Erdoğan ve Türkiye iktidarının hoşnutsuzluğu ve bazı KKTC yurttaşlarının Türkiye’ye girişinin yasaklanmasına CTP’nin tepkisi Cumhuriyet Meclisi’ne katılmamakla somut hale getirilmiştir.
· Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin CTP’yi göz ardı edip yeterince diyalog kurmaması bu vesileyle de protesto edilmiştir.
· Erdoğan’ı protesto etmekle CTP, Maraş açılımına da tepkisini dillendirmiştir.
· Erdoğan’ın konuşma yapacağı oturumda CTP’ye konuşma hakkı verilmemesi de protestonun gerekçeleri arasında yer almıştır.
Erdoğan’ı protesto etmesine neden olan yukarıdaki gerekçeler düşünüldüğünde; bugün ne değişmiştir ki CTP amiyane tabirle “ÇEVİR KAZI YANMASIN” karakterine bürünmüştür?
CTP, bugün protesto eder tutumdan uzaklaşarak her alanda diyalog kurmayı amaçlayan, küsmek yerine ilişkileri geliştirmeyi yeğleyen bir eylem ve söylem görüntüsü vermektedir. Üstüne üstlük, Erdoğan ve iktidarını suçlamak yerine sorunun bir nevi diyalogsuzluktan kaynaklandığını dile getirmekte ve kurulacak iyi ilişkiler ve iletişimle Erdoğan ve iktidarıyla uyumun sağlanacağının mealen altı çizilmektedir.
CTP, sinirleri alınmış şekilde o denli pembe tablolar çizmektedir ki, CTP parti başkanı ile AKP parti başkanı yerine vekilinin görüşmesine itiraz etmemiş ve hatta haklı dahi bulmuştur. Ancak, bu durum UBP için geçerli olsa mütekabiliyet kavramı üzerinden tonlarca eleştiri getireceklerini tahmin etmek pek de zor değildi. Halbuki, Parti Başkan vekili karşına Sayın Erhürman’ın da vekilini çıkarması gerekmiyor muydu? Yoksa aman yanlış anlaşılmayalım, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminde veto edilmeyim derdine mi düşüldü? İŞTE SİZE ESKİ VE YENİ CTP….
CTP’nin bugünkü tutumuna yönelik yapmış olduğu açıklamaların inandırıcı olması için samimi bir özeleştiride bulunması gerekmiyor mu?
Erdoğan’ın KKTC’ye ve Kıbrıs sorununa yönelik karar ve vizyonunda temelli bir değişiklik olmadığına göre; CTP ve liderliği öncelikle amiyane tabirle laf kalabalığını bırakmalı ve 2021 Temmuz’unda Erdoğan’a karşı sergilediği protestonun yanlış olduğunu açık ve net olarak itiraf etmelidir. Aksi takdirde, CTP’nin bugünkü tavrını- hükümet ve cumhurbaşkanı olmak için her şey mübah şeklinde hareket ettikleri için eleştirdikleri sağ partilerden farksız- takiye olarak değerlendirebiliriz.