Pazartesi günkü yazımda, çıkarılan kararnamenin hükümetten ziyade sanki de eşkıya tarafından dellal edildiğini kaleme almıştım. Zira, Anayasaya göre KKTC,  bir demokratik hukuk ve sosyal devlet olması...

Pazartesi günkü yazımda, çıkarılan kararnamenin hükümetten ziyade sanki de eşkıya tarafından dellal edildiğini kaleme almıştım. Zira, Anayasaya göre KKTC,  bir demokratik hukuk ve sosyal devlet olmasına rağmen hükümet hem hukuk devletini hem de sosyal devleti hiçe sayarak yasa gücünde kararname çıkarmıştır. Böylesi bir kararnameyi ise bir devletin hükümeti değil ancak ve ancak eşkıya dellala çıkabilir diye çıkarımda bulunmuştum. Geçmiş yazımda da belirttiğim gibi; hükümet aslında fırsatçılık ve istismar ederek deprem bahanesiyle açık kapatmak ve siyasi rant elde etmek maksatlı kaynak yaratma art niyetiyle davranmıştır. Toplumun infiali ile ortaya çıkan büyük tepki üzerine kabine mensupları sıraya girerek kararnamenin özüyle ilgisi olmayan açıklamalar yapmaya başlamışlardır. Kararnameyi topluma kabul ettirmekte başarılı olmayan hükümet sözde uzlaşı bulmak bahanesiyle yasa gücünde kararnameyi geri çekmek durumunda kalmıştır. Geçmişte müstafi başbakan Sayın Ersan Saner ve mevcut başbakan tarafından denenmesine rağmen toplumdan gelen büyük tepki ve iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvuru sonucunda kararnameleri geri çekmek durumunda kalan UBP’nin başrol oynadığı hükümetler maalesef ders almamış ve aynı duvara toslayarak yine geri adım atmak zorunda kalmıştır. Bunun adını ise samimiyetten yoksun bir şekilde bu çalışmaları yaparken uzlaşı kültürüyle hareket edildiği iddiasında bulunmuştur. Aynı hatayı tekrar tekrar yapan Sayın Başbakan için üzüntülerimi belirtmek istiyorum. Peki aynı hataya başbakan neden tekrar düşmüştür? Seçmen gözünde irtifa kaybedip siyaseten eksi puan alan Başbakanın aynı hatayı tekrar yapmasının en önemli nedeni hiç kuşkusuz danışmanlarının ve devlet adına görev yapan üst düzey bürokrat ve teknokratların kifayetsiz ve ehliyet sahibi olmamalarıdır. Başbakanın bürokratları ve danışmanları böylesi bir kararnamenin hukuk devletine ve sosyal devlete aykırı olduğunu ve başta toplum vicdanı olmak üzere Anayasa Mahkemesinden geri döneceğini Sayın Ünal Üstel’e aktarmaları ve ikna etmeleri gerekirdi. Ekonomistlerin ve sektör temsilcilerinin açıkladığı gibi; böylesi bir kararnamenin ekonomik açıdan olumsuz sonuç vereceğini ilgili bürokratlar ve danışmanların da bilmesi ve Başbakana anlatması gerekirdi. Kararnameyi hazırlayan bürokratlar ve danışmanlar toplanacak kaynak ile deprem riski ve kriz yönetimi arasında doğrudan ve toplumu inandırıcı yeterince bağ kurmakta başarısız olmuşlardır. Geri çekilen kararnamede depremin sadece kısmı bir bahane olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Kararnamenin içeriği ile örtüşmeyecek şekilde Kabine üyeleri tarafından yapılan açıklamalarda; kesintilerle toplanacak kaynağın şeffaf olacağı ve sadece deprem maksatlı kullanacağı yönündeki iddialar kurumsal ve hukuksal temelden yoksun olduğu için kamuoyunu ikna edememiştir. Yasa gücünde kararnamenin diğer bir muhtemel ortaya çıkış nedeni ise parti üyesini bir nevi hiçe sayarak anti-demokratik yolla parti başkanı ve Başbakan olan Sayın Ünal Üstel’in hukuksuz ve meşru olmayan kararnameyi parti üyeleri olduğu gibi toplumun tamamının da sineye çekeceği yanılgısına kapılmasıdır. Sonuç olarak; KKTC Başbakanı yaşadığı kötü deneyimlerden ders çıkararak yeni bir idrake varmalı ve hukuk temelinde ve meşru zeminde kalmayı şiar edinmelidir. Bu idrak doğrultusunda ise siyasi, ekonomi, sosyoloji ve devlet bürokrasisi gibi alanlarda devleti yeniden yapılandırmak için liyakattan taviz vermeden gerçek anlamda uzmanları göreve getirmeli ve alacağı her kararın siyasi, ekonomik ve sosyolojik etkilerini etraflıca değerlendirmeye almalıdır.