Seksenlerin ortasıydı. Daha ben onlu yaşları yeni geçmiştim. Sanırım 1985 veya 86’nın yazıydı. Çok sevdiğim dayımın (Mustafa Avcan) elektronik dükkânı vardı ve yaz tatillerinde oraya takılmayı çok seviyordum. Elektronik eşyalar hep ilgimi çekmiştir. Japon elektroniği tüm dünyada olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına almıştı. Renkli Televizyonlar Betamax Videolar, pikaplar yanında, çocukluğumuzu etkileyen Pil ile çalışan oyuncaklar, tabancalar, uzaktan komutalı arabalar, gemiler, oyuncak robotlar benim jenerasyonumun kahramanları olmuşlardı.’ Onu ‘İlk olarak dayımın dükkanında gördüm. Havalı rengi ve duruşu ile göz alıyordu. ATARİ 2600.Halen daha dün gibi gözümün önünde. Renkli bir televizyona takmıştık. İlk oyunum Space İnvaders. Bugün neye benzediği belli olmayan bu oyun ödemin en popüler en havalı konsol oyunuydu. Ardına tabiî ki efsane PAC-MAN. Joystick meselesi ayrı bir muamma. Kemikten yapılmış iç mekanizması erken bozulmalara sebep oluyordu. Dayım bana ATARİ 2600’ ü hediye ettiğinde dünyalar benim olmuştu. İlk konsol ile buluşmam böyle olmuştu. Hızla dünyayı saran konsol teknolojisi nedeniyle Atarimin hemen ardına Amstrad CPC 464 sahibi oldum. Sonra meşhur Commodore C64. (Nasıl unuturuz ki yaptığımız kafa ayarlarını) Ve tabiî ki AMİGA 500 derken SEGA Mega drive, Nintendo DC ve Playstationa geçiş süreciyle aradan yıllar akıp geçti. Bizler sokakta arkadaşlarımızla büyüyüp gelişen bir nesildik. Şimdi bu süreç şimdiki yaşam ortamımızda çok zor. Hele büyük şehirlerde artık sokak arkadaşlığı tamamen yok olmuş durumda. Bizler o park senin bu saha benim gezgin misali elimizde Futbol topumuz, cebimizde pirillilerimiz mahalle mahalle gezerdik. Birçok arkadaş edindik. Edindiğimiz arkadaşlıklar da öyle hemen yok olan cinsten olmadı. Halen daha rastlaştığımız arkadaşlarımızla o dönemler gözümüzün önünden geçer. Bu konuda sayfalar dolusu yazı yazabilirim. Biz şanslı bir dönemin şahitleri olduk ve yaşadık. Bu konuyu bir başka konsepte yazacağım. Bu günkü konum işte bu ‘ sokakta oynayan çocukları ‘ yok eden konsol oyunlarının hikayesi olacak.
Konsol Hikayesi Başlıyor.
1951 yılında Amerika Televizyon ve Teknoloji Enstitüsü’nde bütün hayatını kendi yaptığı oyuncaklara adamış bir çalışan olan Ralph Baer, bir toplantıda yeni üretecekleri televizyonlara interaktif oyunlar ekleme fikrini ortaya attı. O zamanlar bırakın konsol ismi, bilgisayar oyunları bile ordudaki osiloskoplardan bozma sistemlerde oynanan “tennis for two” denen oyundan ibaretti. Amerika Televizyon ve Teknoloji Enstitüsü bu fikri komik bularak reddetti hatta Ralph Baer ile dalga geçerek bu oyun pazarının asla yükselemeyeceğini söyledi. Ralph Baer ise toplantıdan üzgün ve sinirli bir şekilde ayrıldı ve bugün kendisine “oyunların atası” dememize neden olacak olan sistemi tasarlamaya başladı.1972 yılında Ralph Baer Magnaflux, Odyysey isimli oyun konsolunu çıkardı ve bütün dünya yaklaşık 5 şiddetinde bir depremle sarsıldı. O dönemde bilgisayarlar insanların korktuğu bir aletten ibaretti. Hemen hemen herkes ortaçağda cadılara bakar gibi bakıyordu bilgisayarlara. Ancak bu durum “oyun” denen şeyin artık video ortamına geçeceğinin habercisiydi. Amerika Televizyon ve Teknoloji Enstitüsü tam olarak ne düşündü bilmiyorum ancak kafalarını taşlara vurmalarına az kalmıştı.
Aptal kutusunun başında geçen bir gençlik
Ralph Baer’in yaktığı ateş, bir daha sönmeyecek kadar hızlı yayılıyordu. Odyysey’in çıkmasından sadece 3 yıl sonra, masum bir firma olarak kurulan fakat ileride canavara dönüşecek Atari, bir oyun sistemi çıkardı. Bugün bildiğimiz “atari salonları”nda kullanılan televizyonlu oyun makinesi, “Andy Capp’s Tavern” denen bir bara kondu. Ertesi gün ise oyun konsolunun bozulduğu haberi geldi. Firma çalışanları moralleri bozuk halde bara gidip sorunun ne olduğunu bulmaya çalıştılar. Fazla da uğraşmadılar çünkü konsol herhangi bir zarar görmemiş, fakat içine atılan çok fazla sayıda bozuk paradan dolayı bozulmuştu. Atari firması doğru yolda olduğunu anlamıştı.Televizyonların artık hemen hemen her eve yayıldığını gören Atari firması 1975 yılında “Pong” isimli sistemi çıkardı. İki kişilik bir sistemdi ve “joystick” denen aleti ilk kez burada görmüştü bütün dünya. Televizyona bağlayıp saatlerce hatta günlerce tenis v.b. oyunlar oynanıyordu evlerde. Oyunların görüntüleri bundan yaklaşık 20 yıl sonra elimize geçecek “tetris” denen aletlerdeki görüntülerle aynı olsa da insanların “video oyunu” denen şeyle tanışmasını sağladı ve vazgeçilmez oldu. Ancak “Pong” oyun çeşitliliği bakımından çok kısıtlıydı. Bir süre sonra insanlar ne kadar farklı olursa olsun sıkılmaya başlıyorlardı. Bu konuya bir çare bulmak isteyen firmalar, oyun çeşitliliği bakımından bir şeyler yapmak isterken Fairchild Semiconductor firması 1976 yılının ağustos ayında piyasaya Fairchild Channel F isimli bir konsol sürdü. Fiyatı 169 dolar 95 sent olan oyun konsolu, kullanıcılar tarafından beğenildi ve 1977 yılının Ekim ayına kadar 250 bin adet sattı. Fakat o tarihten sonra satışları durdu. Çünkü Atari firması, oyun konsollarında devrim yapacak ve o zamana kadar oyun denen şeyin anlamını komple değiştirecek ürününü piyasaya sürdü: Atari 2600, nam-ı diğer “kara kutu”.
Şimdi sokaklar bomboş
Her ne kadar ülkemize ancak 1980’li yıllarda gelmiş olsa da Atari 2600’ün dünya üzerinde yarattığı etki inanılmazdı. Joysticklerin elden ele dolaştığı, oyunların saatlerce, günlerce oynandığı Atari 2600, oyun piyasasına girdiğinde de adeta devrim yarattı. “Şimdi sokaklar bomboş” ve “evinize koşun atariyle coşun” sloganlarıyla televizyonlarda reklam yapan Atari, amacına ulaştı ve kendi düşünceme göre şimdiki asosyalliğin temelini attı.
Sadece Pac-Man oyununun 7 milyon gibi uçuk bir sayıda satıldığı Atari 2600, konsol olarak 2004 yılına kadar klonları ve kopyaları hariç yaklaşık 30 milyon sattı. Atari gerçekten amacına ulaşmış, oyun konsolu denen kavramı her eve sokmuştu.
(Ancak Atari firması konsol satışının yanında joystick satışından da çok büyük miktarlarda para kazandı diye düşünüyorum. Her hafta bir joystick alırdık. Pac-Man ölürdü, Boulder Dash oynarken kafamıza kaya düşerdi, Space Invaders oynarken uzaylılar kafamıza ateş ederdi ve bunların tek suçlusu bir anda elimizde iki parça gördüğümüz joysticklerin olurdu.) Atari firması liderliğini sürdüredursun, Magnavox firması Odyssey 2’yi piyasaya sürdü. Bu modelin ise özelliği üzerinde klavye barındırması ve daha çok eğitimsel oyunlara ağırlık vermesiydi. Bunun dışında ortaya çıkan ancak bir türlü Atari 2600’ün önüne geçemeyen birçok oyun konsolu oldu. Fakat bunun gerçekleşmemesinin en önemli nedenlerinden birisi şüphesiz Atari 2600’e oyun programlamak isteyen firmalardı. Bunların başında da bir zamanlar Atari firmasında çalışıp istediğini alamayan programcıların kurduğu, bugün de bize Call Of Duty gibi bir seri bahşeden Activision firmasıydı. Atari ile anlaşma yaparak Atari için oyun yazan ve ilk kez “üçüncü parti geliştirici” olan Activision, Pitfall isimli oyunu yaptı ve oyun konsolu tarihinde yeni bir dönem başlattı. Bütün geliştiriciler Atari için oyun yazmak konusunda birbirleriyle yarıştılar.