Her taraftan okullarla ilgili telefon geliyor, aileler tedirgin.

   Özellikle de riskli görülen, şimdilerde yıkılan, yeniden yapılacak, tamir edilecek olan okulların velileri, “Mümkün değil yeni ders yılına yetişmez” diyor.

   Kimsenin güveni yok bakanlığa ve hükümete…

   Bildik devlet hantallığını düşünerek, yeni ders yılına sıkıntılı girileceği düşünülüyor.

   Geçmiş yıllarda riskli bina belirlemeden bile normal tamiratlar gecikir, öğrenciler söz konusu çalışmalar sürerken derse başlardı.

   Şimdi durum daha farklı, riskli binalar belirlenmiş, kimisi yıkılmış, yeniden yapılacak, tamir edilecek, yaklaşık iki yıldır bir çalışma var.

   Ancak ortadaki tabloya bakınca, bu çalışmalar hiç de bitecek gibi değil.   

   Nitekim KTOEÖS basın toplantısı düzenledi ve Başkan Selma Eylem “Okullarımızın bu yıl açılacak durumda olmadığı gözle görülebilen bir gerçektir” dedi.

   Sendika da endişeli, o kadar ki okulların açılamayacak durumda olduğunu söylüyor.

   Selma Eylem, devlet okulları için halktan vergi toplanarak, bütçe yaratılmasına rağmen bir buçuk yıldan fazladır okulların depreme dayanıklı hale getirilmemesini eleştirdi.

   160 okulun hiçbiri hazır değilmiş, birisi bile…

   Hem sendika hem de veliler, yeni öğretim yılı başında güvenli hale getirilmiş bir okul bile olmayacağını düşünüyor.

   Okullardaki 100’den fazla konteynere ek, 47 adet daha konteyner sınıf yerleştirme planı “tamiratlar bitmeyecek” endişeni artırıyor.

      Tüm eğitsel kollar bakanlık tarafından iki yıl önce derse dönüştürülmüş, konteynerlerin okul bahçelerine, spor alanlarına yerleştirilmesiyle öğrencilerin etkinlik yapma imkânı ellerinden alınmış, yemek yenilecek, teneffüs yapılacak, oyun oynanacak alanlar daraltılmış...

    Yani okullar okul havasından çıktı, tuhaf bir duruma evrildi…

   Öte yandan, KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş ve KTMMOB Başkanı Seran Aysal da güçlendirme yapılan okulların bazılarını ziyaret ederek yapılan çalışmaları yerinde değerlendirdiler.

   Maviş, güçlendirme çalışmalarının gerek kullanılan malzeme gerekse yeni ve hassas tekniklerle yapıldığını gözlemlediklerini ama bürokratik engellerin aşılması, daha hızlı ve pratik çalışılması gerektiğini söyledi.

   Bir buçuk ay sonra öğrencilerin okullara döneceğini, öğrencilerin, öğretmenlerin ve okul personelinin güvenli binalara kavuşmasının öncelikleri olduğunu vurgulayan Maviş, Eğitim Bakanlığı’nın tasarruf arkasına saklanmadan okulların tüm ihtiyaçlarını tamamlanması için takipçi olacaklarını, öğrencilerin aleyhine herhangi bir güvenlik tehdidi oluşursa okullardaki aileler ve öğretmenlerle eylemde olma kararı aldıklarını vurguladı. 

   Sorun yalnızca binalar da değil, eğitimle ilgili genel bir duyarsızlık, umursamazlık var…

   KTOEÖS Başkanı Selma Eylem, okulların kaderine terk edildiğini, velilerin desteğine muhtaç olduğunu söylüyor.

   Kimi zaman sınav yapacak kâğıdı bile bulamayacak hale getirilmiş okullar.

   Okullardaki eksik kadrolar da devam ediyor tabii ki.

   Eksik kadrolar tamam olsa, tamamlansa şaşırırız değil mi?

   Atanacak öğretmen ve rehber öğretmen kadrolarında azaltmaya gidilmiş…

   Genel orta eğitimde ihtiyaç olduğu halde birçok branşta kadrolarında anlamsız bir şekilde azaltma varmış…

   Meslek liselerinde atölye şefi ve bölüm şefi kadroları zaten yıllardır hiç açılmamış…

   Niye hep aynı sorunlar yaşanıyor, niye bir yıl da sorunsuz eğitim yılı başlatamayalım?

   Hep aynı şeyleri konuşmaktan sıkıldık…

   KTOEÖS Genel Sekreteri Tahir Gökçebel, nitelikli eğitim ve gelecek kaygıları olduğunu söylüyor.  

   Kaygı duymadığımız bir konu kaldı mı bu ülkede?

   KTOEÖS’ün basın toplantısında bir konuya daha değinildi.

   Okullarda elektrik altyapısı da iyi değilmiş hatta sıfır derecesindeymiş, tehlike arz ediyormuş…

   Yok artık değil mi, bir bu eksikti…  

   EL-SEN Başkanı Ahmet Tuğcu da Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm okullarda elektrik altyapılarının kontrol edilmesi gerektiğini söyledi.

   Okulların elektrik altyapısı da tamam değilse, peki eğitimin nesi, neresi tamam?

   Yeni eğitim yılında da bakanlık haftada iki gün tam gün eğitim ısrarını sürdürecek. Geçen yıl bunun yarardan çok zararı, mağduriyeti yaşanmışken, birçok şikâyet gelmişken, yaşananlardan ders de çıkarılmıyor.   

   Bakanlık yeterli katkı yapmıyor diye yeni eğitim yılında da ihtiyaçları karşılamak için okullar mecburen kayıt parası alacak, yine bazı ailelerle tartışma yaşanacak.

   Yine okullar gelir elde etmek için birçok etkinlik yapacak, yine okul aile birlikleri dilenci gibi kapı kapı dolaşıp para arayacak, kimisi varlıklı kişileri okul aile birliği başkanı yapmanın planları içine girecek.

   Bilirsiniz, duymuşsunuzdur; “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” sözünü… Rivayete göre Padişah Abdülhamit döneminin son Maarif Nazırı Haşim Paşa’nın sözüymüş…

  Sanırım KKTC Eğitim Bakanı ve hükümeti için de geçerli bir söz, uyarlayabiliriz…

  Bakanlık sorunları çözmeyecekse ve tüm yükü okul yönetimlerinin, öğretmenlerin, okul aile birliklerinin başına bırakacaksa o zaman bakanlığa ne gerek var?

  Keşke okullar hep böyle kapalı olsa değil mi, o zaman bakanlığın eğitimi yönetmesi daha kolay olur.

  1903’te Haşim Paşa, “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” demişti, 2024’te de Eğitim Bakanlığımız için “okullar tatil kalsa ne güzel yönetirlerdi eğitimi” diyorum, ne diyeyim ortadaki tabloya bakınca başka ne denilebilir ki?