Anne babalık ve çift olmak; birbirlerinden elbette farklıdır. Bununla birlikte, evlilik ilişkisinin durumu; çiftin ebeveynliği üzerinde etkilidir. Yani kötü bir evliliğiniz varsa; işlevsel, doğru ebeveyn olmayı başarmanız çok zordur.
Aileyi kuran kişiler iyi geçinemiyorsa, nifak, öfke gibi bozucu etkenler ilişkinin esası ise ailenin dengesi sarsılır. Anne, baba, çocuk ilişkisi bundan etkilenir, bozulur. Yani berbat bir evliliğin içindeyken, mutlu, sağlıklı bir çocuk yetiştirme olasılığınız zayıftır.
Geçinemeyen çiftlerde, günah keçisi çoğu zaman çocuktur. Ebeveyn farkında olmadan, ilişki çatışmalarına çocuklarını da katarlar.
Toplumsallaşma sürecine yorumlayamadığı karmaşaların etkisinde ve çoğu zaman merkezinde hazırlanan çocuk yaramaz, asabi, saldırgan, içe kapanık görülebilir. Bazen tuvalet terbiyesi bile gecikebilir veya çok erken gerçekleşebilir. Okul çağında sosyal veya akademik zayıflıkları ile dikkat çekebilir. En kötüsü, okulda, sorunların kaynağı olarak görülme olasılıklarıdır. Yaramaz, uyumsuz, tembel, kavgacı, zor öğrenen gibi nahoş sıfatların yüklendiği küçük omuzları bu kadar ağırlığı taşımakta zorlanır.
Çocuk, görünen sorunlarıyla, çiftin geçimsizliğini örten bir kalkan gibidir. Yaşanan veya yüzeyde görünen olumsuzluklar; sorunu dile getirme yollarıdır, sadece.
Okulda arkadaş edinemeyen, kendine ait olmayan ufak tefeği çantasına atan, 5-6 yaşlarında birden bire kakasını tutamama sorunu yaşayan, kekeleyen, yırtıcı, yalnız, içe kapanık veya hayal dünyasında yaşayan veya tırnaklarını yiyen, korkan çocuğu gördüğümüzde, çocuğun yaşadığı ortamdaki sorunu dile getiren bir çığlık atıyor olduğu ihtimalini de düşünmeliyiz.
Elbette, arka planda her zaman geçimsiz bir ebeveyn görmeyebilirsiniz. Yaşam çocuklar için de çok zordur ve zorluğun okuldan mı, öğretmenden mi, kardeşten, arkadaştan, yabancıdan veya başka bir yakından mı kaynaklandığını anlamak zorunda da kalabilirsiniz.
Konumuz karı-koca ilişkisinin; ebeveyn işlevselliğini besleyen önemli bir kaynak olduğunu hatırlamaktır.
Bu nedenle, çocuk çığlık attığında, çocukta bir sorun gördüğümüzde yüzümüzü önce ebeveyne döneriz.
Çiftin; kadın-erkek olarak birbirine bağını, anlayışını, sevgisini ve bunların yansıtılma biçimini dikkatle inceleriz.
Çocuklar, birbirini seven, iyi geçinen, iletişim sorunu olmayan, sorun çözme becerisi gelişmiş ebeveyn eşliğinde yetişirken; güven ve değer duyguları eşliğinde, gelişimsel sorunlarıyla daha rahat başa çıkarlar ve daha çabuk çözerler. Duygusal ve akademik gelişimlerini sağlıklı, varoluşsal değerlerine uygun yapma imkânı bulurlar.
Yani, karı kocanın birbirine yakınlığı, sevgisi, katkısı; çocuğun sağlıklı gelişimi açısından, belirleyici rol oynayacak kadar değerlidir.
Bir evde, karı-koca, kadın-erkek ilişkisi; anne-çocuk, baba-çocuk ilişkisinin gölgesinde kalırsa, aile uyumu ve bütünlüğü tehlikeye girer. Bu durum, çiftin ilişkisinde bazı sorunlar olduğunu işaret edebilir.
Sağlam bir çift ilişkisi yoksa ortadaki boşluğu, daha güçlü ve daha bağımlı anne-çocuk, baba-çocuk ilişkisi dolduracaktır. Bu da bir çıkmaz yoldur.
Kadın-erkek ve karı-koca bağındaki zayıflık; çocuğun yetişmek için ihtiyaç duyduğu güven ve değer verici, elverişli ortamın kurulmasını, her zaman engeller.
Evde en çok önemsenen, değer verilen, üstüne titrenen çocuksa yani gerilimli çift ilişkisi kendini böyle saklıyorsa; bu ortamın çocuk için geliştirici, yetişmesine elverişli olduğunu söylemek doğru olmaz.
Karı kocanın yakınlığı, uyumu, doyumu; anne babalık rollerini belirleyen esas kaynaktır.
Bu nedenle, çocuğun mutlu, sevgi dolu bir ailede yaşıyor olduğu algısı, gerçekten, çocuk yetiştirme düzeninin mihenk taşıdır.