Belki tekrara düşüyoruz, belki hep aynı şeyleri yazıp duruyormuşuz gibi görünebilir.

   Ülkenin en yakıcı sorunuyla ilgili hiçbir şey yapılmazsa yazmaya, söylemeye devam edeceğiz.

   İnsanlar ölüyor, ocaklar sönüyorken ne yapmamız beklenebilir ki?

   Sorumsuzluk, ihmalkarlık nedeniyle canlar giderken ne yapılabilir?

   Trafik çarpışmaları can almaya devam ederken, bu konuda birçok sorumluluğu ve ihmali bulunan ülke yöneticileri hiçbir şey yapmıyor.

   Trafik mağdurlarının aileleri perişan, işlerini güçlerini bıraktılar, kapı kapı dolaşıp adalet arıyorlar.

   Nerede bir trafik mağduru eylem yapsa, hak arasa orada bulunuyorlar, seslerini yükseltiyorlar.

   Kaybettikleri evlatlarının, kardeşlerinin, yakınlarının geri gelmeyeceğini biliyorlar ama adalet arıyorlar, başkalarının yakınlarının ölmesini istemiyorlar.

   Adalet arayanların, öldüren sistemsizliğe, keşmekeşe tepki gösterenlerin artması, çoğalması, isyanın yükselmesi gerekiyor.

   İsyan etmek, ülke yöneticilerini harekete geçirmek için illaki bir yakınımızın trafik çarpışmalarında ölmesine gerek yok.

   Zaten hepimiz potansiyel trafik çarpışması adayıyız, hepimize veya bir yakınımıza bir şey olabilir bu lanet trafik ortamında, bu ölüm yollarında.    

   Trafik çarpışmaları her geçen gün daha da artıyor…

   Çok gerilere gitmeyin, şu geçen bir haftaya bakın.

   Onlarca kaza, korkunç görüntüler, ölümler, yaralanmalar…

   Engel olunamayan bir tür savaş sanki…

   Her an sizi içine çekebilecek bir ölüm çukuru gibi…

   Trafikte kimse emniyette değil, her an bir araç üzerinize çarpıp sizi öldürebilir.

   Öyle de oluyor zaten, yolda yürürken, deniz kenarında otururken, motosikletle veya bisikletle giderken ölebiliyorsunuz.

   “Sürücü hatası” deyip geçiliyor ve bir başka çarpışma daha oluyor, bir daha, bir daha, bir daha…

   Ölümlü trafik çarpışmasının olmadığı hafta yok.

   “Sürücü hatası” diyerek işin içinden çıkılamaz.

   Trafik çarpışmalarının, ölümlerin nedeni bir değil, çeşitlidir.

   Ancak hiçbiriyle ilgilenmiyor ülkeyi yönetenler.

   Trafik güvenliği konusunda hiçbir çaba, çalışma yok.

   “Trafikte sıfır ölüm” ilkesi benimsenmiş değil.

   Kötü veya yetersiz altyapıdan tutun da eğitim yetersizliğine, ehliyet verme sistemine, araç muayene yöntemine, ülkeye giren uygunsuz/ güvensiz araçlara, trafik uyarı levhalarının yetersizliğine, aydınlatılmayan kritik riskli noktalara, ilkel mevzuata, sürücülerin kuralları ihlal etmesini engellemek için caydırıcı olamamaya kadar bir dolu neden var.

   Saymaya devam etsek sayfalar yetmez çünkü hiçbir şeyimiz tamam değil.

   Çarpışmalara ve ölümlere neden olan ihmaller, sebepler, iyi irdelenmiyor, üzerinde durulmuyor, “Burayı düzeltelim” denilmiyor.

   Birbirine benzeyen onlarca çarpışma var ama “burada tedbir alalım” denilmiyor.

   Örneğin Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu’nda beş kişi aynı şekilde hayatını kaybetti, birbirinin kopyası gibi…

   Çemberi alamayan sürücülerin kullandığı araçlar istinat duvarına çakılıyor, bu nedenle beş kişi öldü, birçok kişi yaralandı.

    Gemikonağı’nda yoldan çıkan araç, deniz kenarında oturan birisine çarpıp öldürebiliyorsa, orada bir sorun var, altyapı açısından bir sıkıntı, bir risk var demektir.

    Bunları görebilmek için birilerinin ölmesi mi gerekir?

    Gerçi ölümler olsa da bir şey değişmiyor, tedbir alınmıyor, umursamazlık devam ediyor.

    Bu ülkeyi yönetenler özür dileyip, istifa edeceğine mazeret uyduruyorlar, sorumluluk hissetmiyorlar, suçlarını kabul etmiyorlar, hatta eleştirilere huylanıyor, tavır alıyorlar.

    Bu ülkede bakanlar da trafik çarpışması vakalarına karıştı, hele bir bakan çok ciddi bir çarpışma atlattı.

    Demek ki bu bela herkesin başına gelebilir, bu ülkeyi yönetenlerin bile.

    Öyleyse tedbir almak için ne bekliyorsunuz?

    Trafik için, trafik çarpışmaları için bir seferberlik ilan edilmesi şarttır, hem de hemen, hiç vakit kaybetmeden.

    Bu kadar duyarsızlık, bu kadar umursamazlığa yeter artık…