Güney Kıbrıs’ta, Kıbrıs Üniversitesi Bilişim Bölümü öğrencisi Lambros Dionysiou’nun mezuniyet töreninde ülkeyi yönetenlere yönelik yaptığı eleştiriler, Kıbrıs’ın hem güneyinde hem de kuzeyine büyük ilgi gördü, konuşmalar medyada geniş yer buldu.

   Çünkü bu konuşma alışılmış, klişe mezuniyet konuşmalarından değildi…

   Mevcut düzeni eleştiren Dionysiou, gençlerin hayal kırıklığını, öfkesini ortaya koyuyor, ülkeden bir beklentisi kalmadığını söylüyordu.

   Tabiatıyla böyle bir konuşma, medyanın ilgi odağı oldu, sosyal medyada da bolca yer buldu ve tartışıldı.

   Aslında Dionysiou da klasik bir mezuniyet konuşması hazırlamış ama kürsüye çıktığında onu okumaktan vazgeçmiş, çünkü o metinde okuyacağı şeylerin gerçekle hiçbir ilgisinin olmadığını fark etmiş.         

   Dionysiou, gerileyen bir toplumda yaşadığını, kurumların çöktüğünü, yolsuzluğun yaygınlaştığını, art arda skandallar görüldüğünü ve vatandaşın da öfkeli olduğunu söyledi.

    Mezun genç, siyasilere seslenerek; “sürekli yolsuzluk yaptığınız bir ülkede yaşıyoruz” dedi.

    Ülkede hiçbir yolsuzluğun, kötülüğün cezalandırılmadığını, olumsuz olan hiçbir şeyin değişmediğini belirten Dionysiou, “Açık yaralarla bölünmüş bir adada yaşıyoruz. Küresel zorluklar giderek artarken kendi küçük dünyamıza hapsolduğumuz bir zamanda yaşıyoruz” diye konuştu.

  İnsanların yurt dışına gitmeye yönlendirildiğini, gençlerin oralarda daha iyi şeyler bulacaklarını düşündüğünü, kendisinin de bu insanlar arasında olduğunu söyleyen Dionysiou, “Dönüp dönmeyeceğimi bilmeden ayrılacağım çünkü eğer Kıbrıs'ta kalırsam birinin becerileri ve tecrübeleri nedeniyle değil, parti kimliği ve aile bağları nedeniyle daha iyi kabul edileceği anın geleceğini biliyorum. Gidiyorum çünkü bu ülkenin başarabildiği tek şey hayal kırıklığına uğratmak ve gençlerinin kanatlarını kesmektir” dedi.

    Konuşma daha uzun ama biz bir özet yaptık… Güneyde ve kuzeyde medya da genelde yukarıda verdiğim bölümlere yer verdi.

    Kuzey Kıbrıs’ta birçok kişi bu gencin söylediklerini kendine yakın buldu…

    Benzer şeylerin Kuzey Kıbrıs’ta da olduğuna ve aslında Kıbrıslı gençlerin, daha doğrusu tüm Kıbrıslıların benzer sorunları bulunduğuna vurgu yaptı birçok kişi.

    Bir yere kadar doğru tabii ki…  Toplumun gerilemesi, kurumların çökmesi, yolsuzluğun yaygınlaşması, art arda skandallar ortaya çıkması, bunlara siyasilerin de adının karışması bizde de ciddi sorundur.

   Yolsuzlukları, yasadışılıkları yapanların cezalandırılmaması, yapanın yanına kalması, olumsuzlukların, kronik sorunların değişmemesi, Kıbrıslı Türklerin de şikâyet ettiği konular.

   Kıbrıs’ta çözümsüzlükten daha çok Kıbrıslı Türkler mağdur, bunu bilmeyen yok tabii ki ancak Dionysiou, bundan Kıbrıslı Rumların da mağduriyet yaşadığına dikkat çekiyor.

    Küresel zorluklar artarken Kıbrıslıların kendi küçük dünyasına hapsolduğu tespiti de bize uyuyor.

    Kıbrıslı Rum gençlerin de Kıbrıs’ta gelecek görmediği için yurt dışına kaçtığını, göç ettiğini söyledi Dionysiou, bildiğiniz gibi Kıbrıslı Türk gençler de aynı durumdadır. Yurt dışında eğitim görenler dönmüyor, buralarda eğitim alanlar da kaçıyor… Yani dert aynı…

    Ancak Dionysiou’nun “eğer Kıbrıs'ta kalırsam birinin becerileri ve tecrübeleri nedeniyle değil, parti kimliği ve aile bağları nedeniyle daha iyi kabul edileceği anın geleceğini biliyorum” şeklindeki sözleri; partizanlık, adam kayırma, nüfuzlu kişilerin imkanlara ulaşması meselesinin yalnızca Kıbrıslı Türklerin değil, Kıbrıslı Rumların da hastalığı olduğunu ortaya koyuyor.

    Ayrıca Dionysiou’nun “Bu ülkenin başarabildiği tek şeyin hayal kırıklığına uğratmak ve gençlerinin kanatlarını kesmek” olduğunu söylemesi de Kıbrıslı Türkler tarafından benimsenen bir sözdür, onlar da aynı duyguları taşmaktadır.

    Şimdi anlaşılıyor ki Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin benzer sorunları vardır.

    Kıbrıslılık özelliğinden kaynaklanan sorunlar da vardır bunlar içinde…

    Tabii ki Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşamamasının yarattığı sorunlar da büyük…

    Yalnızca Kıbrıslı Türkler değil, Kıbrıslı Rumlar da ciddi göç vermiştir hem geçmişte hem de günümüzde.

    İngiltere’ye, Avustralya’ya göç eden Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların oralarda ortak ilginç hikayelerini mutlaka duymuşsunuzdur.  

    İki halkın da birçok ortak sorunu var, kavga etmek, didişmek yerine bir çözüme varmak, işbirliği yapmak, sorunları birlikte çözmek doğru olandır ama ne yazık ki böyle olumlu bir durum yok şu sıralar.

    Diyeceğim başka bir şey var; şimdi bu Rum gencin mezuniyet konuşmasında işaret ettiği şeyler tabii ki gerçektir, tabii ki bizim insanımız, bizim gençlerimiz de benzer sorunlar yaşıyor ama sosyal medyada yer alan “Rumlarla hiçbir farkımız yok”, “tıpatıp aynıyız”, “Rum tarafındaki bazı şeyleri abartıyoruz, bakın her şey aynı”, “genç konuştu maske düştü” gibi ifadelere itirazım var…

    Evet, benzer sorunlarımız var ama tıpatıp aynı değiliz. Hayır her şey kuzeydeki gibi değil orada…

    Sakın bu konuşmaya kanıp da Rumlar ile durumumuzun tıpatıp aynı olduğunu, hatta bizim daha iyi olduğumuzu falan söylemeyin çünkü bu kendi kendinizi kandırmak olur.

    Kıbrıs Cumhuriyeti, dünyaca tanınmış olmanın tüm olanaklarını kullanıyor, Avrupa Birliği üyesi olmasının oraya getirdiği hem standartlar hem de avantajlar vardır.

     Onların trafiğine, yollarına, çevre ve şehir düzenlemelerine, sokaklarına bir bakın bakalım bir de bizimkine. Tabii ki onlarınki çok daha iyi…

    Onların elektrik sorunu yok, su sorunu yok, onların hastaneleri okulları bizden çok daha iyi, bizden daha iyi ihracat yapabiliyorlar, turizm potansiyelleri bizim çok üzerimizde, bizim onlarınki gibi düzgün yollarımız, modern otobanımız yok, birçok alanda teknolojiyi bizden daha iyi kullanıyorlar, birçok alanda gerçek anlamda dünyalı olmanın avantajına sahiptirler. Dahasını da sayabilirim… Övgü yapıyor değilim, bunlar herkesin bildiği gerçekler, yanızca hatırlatmak istedim... Keşke "Biz neden yapamıyoruz bunları?" diye kafa yorsak ya da bunu dert edinip bir şeyler yapmaya çalışsak... 

     Tamam Rum mezun gencin anlattığı sorunlardan bizde de var ama bazı gerçekleri görmezden gelip de “tıpatıp aynıyız” ya da “daha iyiyiz” demeyin, çünkü öyle değil, dediğim gibi ancak kendinizi kandırmış olursunuz.