Ülkemizde trafik, trafik çarpışmaları, trafikte ölümler; ciddi, yakıcı, kronik bir ülke sorunudur… Sanırım aksini söyleyecek birisi yoktur.

   Trafik çarpışmalarının ve bu nedenle ölümlerin çeşitli nedenleri olsa da aslında esas sorun, trafiği bir bütün olarak ele alamamak, tedbirler üretememektir.

   Çok sayıda can almasına rağmen, trafik bu ülke yöneticileri için hiçbir zaman öncelikli sorun olmamıştır.

   Öyle olmuş olsaydı hem altyapı bakımından hem yasal düzenleme hem de eğitim anlamında ciddi tedbirler alınır, seferberlik ilan edilirdi.

   Dünyada bu konuda başarılı olmuş ülkeler neler yapmış, incelenir uygulamaya çalışırdık ama öyle bir niyet yok, istek yok… Yollarda insanlar ölüyor ve öylece seyrediliyor.

   Ateş düştüğü yeri yakıyor, ölenlerin yakınları feryat ediyor ama onları da duyan olmuyor.

   Tabii olayın bir yani daha var; hak arayışı…

   “İnsanlar yaşamını kaybettikten sonra neye yarar?” demeyin.

   Evet, ölenler geri gelmez, acılar azalmaz ama adaletin yerine gelmesi hem yakınlarını kaybedenler için son vicdani bir görevdir hem de başka benzeri olaylar için caydırıcı olması açısından önemlidir.

   Evet yakınları ölenler “adalet arayışı” içindedir ama bu konuda da kısır ve kısıtlı kalmış mevzuatımız, yasalarımız adaletin yerine gelmesine engeldir.

   Giden canlar için verilen cezalar hem sonraki kazalar için caydırıcı değildir hem de giden bir canın cezası olmayacak kadar düşüktür.

    Dediğim gibi, insan hayatı tabii ki hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar kıymetlidir.

   Giden bir can için ne verseniz karşılığı olamaz ama en azından yakınlarının, “Canımızı alan da ciddi bir ceza alsın ki adalet yerini bulsun” yönündeki istemi haklıdır.

    Mesela alkol alıp trafiğe çıkan ve masum bir canı alan kişilerin çok ciddi hapis cezaları alması gerekmektedir ki bu ceza başkaları için de caydırıcı olsun.

   Alkol alıp da trafiğe çıkan, sorumsuzca davranan, yol kenarında yürüyen insanları, deniz kenarında oturan gençleri, motosikleti ile giden genci ve benzeri masum insanları öldüren kişiler ağır hapis cezaları almalıdır.

   Trafikte birini öldürmenin bedeli, kural hatası olarak kesilecek para cezası değil, ağır hapis cezası olmalıdır.

    Yakınları trafik çarpışmalarında ölen aileler, yetersiz bulduğu cezalar nedeniyle adalet arayışı içindedir.

    Sorumsuzluğu, yasa- kural tanımazlığı nedeniyle başkasının ölümüne neden olan kişinin cezası beş yıl- yedi yıl olamaz, bu kesinlikle o suçun karşılığı değildir ve başka olaylar için de caydırıcılık niteliği yoktur.

    Alkol alıp, trafiğe çıkan, insanların ölümüne neden olan kişi, kesinlikle tutuklu yargılanmalıdır.

    Sorumsuz alkollü sürücünün sebebiyet verdiği ölüm, kaza değil, cinayettir.

    O nedenle cinayet için ceza neyse o ceza uygulanmalıdır, çünkü sorumsuz bir sürücünün sebebiyet verdiği ölüm cinayetten farksızdır.

    Trafikte yakınlarını kaybeden insanların adalet arayışına kulak verilmelidir, çünkü o insanlar çok haklıdır…

    Siz evladınızı, kardeşinizi, eşinizi, anne- babanızı yitireceksiniz, toprağa vereceksiniz, onun ölümüne neden olan da yeterli cezayı almayarak hayatına devam edecek, bu katlanılacak bir durum değildir.

      Yani bu ülkede ölümlü trafik çarpışmaları bir dert, adalet arayışı başka bir derttir.

      Adalet arayışı çerçevesinde ülkemizde çok ciddi bir sorun daha yaşanıyor.

      Kıbrıs’ta görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli, sivil hayatta suç işlese de mahkemelerimizde yargılanmıyor, birliğine teslim ediliyor, orada bir yargılama yapılıyor veya Türkiye’ye gönderiliyor, cezasını orada çeksin diye.

      Ancak maalesef askeri yönetimler, “askeri bilgi dışarıya verilmez” ilkesi gereği, şeffaf olmadığı, herhangi bir açıklama da yapmadığı için o kişi gerçekten cezalandırıldı mı, cezasını çekti mi yoksa asker olmasının avantajını kullanıp yırttı mı kimsenin bilgisi olamıyor.   

      Tabii askerin kendi mahkemesini kurup, kişiyi orada yargılanması kimseyi tatmin etmiyor, herkes istiyor ki eğer sivil hayatta bir suç işlemişse, suçu askeri bir suç değilse, “Anayasa ve yasa karşısında herkes eşittir” prensibi çerçevesinde sivil mahkemelerde yargılanmalıdır.

     Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir elemanı olmak, kişiye bir ayrıcalık katmamalı, hele de bu kişi birisinin ölümüne neden olmuşsa herkes gibi tutuklanmalı ve sivil mahkemelerde yargılanmalıdır.

Biliyorsunuz, kaç gündür bu konu tartışılıyor; Gemikonağı’nda bir astsubay sivil halde ve sivil araçla, alkollü, süratli ve tehlikeli sürüş yaparken, kontrolünden çıkan aracıyla deniz kenarında bankta oturan iki kişiye çarptı ve birisinin ölümüne neden oldu.

Kişi yüzde yüz suçlu ve adeta cinayet gibi bir olay yaşandı ama tutuklanmadı, mahkemeye çıkarılmadı, akıbetinin ne olduğu konusunda ne polis açıklama yapıyor ne de asker.

Şimdi adalet bunun neresinde? Ölen genç, ülkemizde üniversite eğitimi alan Pakistan uyruklu bir kişi... Ülkemize ne umutlarla geldi ama ülkesine tabutta döndü. Bu kişinin yakınları perişan, ülkemizde eğitim gören diğer Pakistanlı öğrenciler üzgün ve öfkeli. Ölenin yabancı olduğu için adaletin işlemediğine inanıyorlar.

   Öğrenciler dün çok haklı bir eylem düzenledi. Hem ölüme sebebiyet veren askerin yargılanmasını istiyorlar hem de kendilerine bilgi verilmemesinden şikayet ediyorlar.

Öğrencilerin taşıdığı bir pankartta; “Adaletin olmadığı yerde herkes suçludur” yazıyordu. Bence çok doğru bir ifade, adaletin olmadığı ve herkesin sustuğu bir yerde herkes suçludur.

 Ne hükumetten bir açıklama var ne polisten ne askerden... Herkes suspus... Orada aracın çarptığı ve hayatını kaybeden kişi bir Pakistanlı değil de şu anda susan, hiçbir şey olmamış gibi davranan hükumet yetkililerinin bir yakını da olabilirdi. O zaman da susacak mıydınız?

 Bu uygulamaya derhal son verilmelidir. Bir asker, eğer askeri suç işlememişse, sivil halde, sivil hayatta bir suç işlemişse tutuklanmalı ve sivil mahkemelerde yargılanmalıdır.

 Alkol alıp yola çıkmış, sorumsuzca araç kullanmış, masum bir insanı oturduğu yerde öldürmüş, yakınlarını mateme gömmüş bir kişi asker olma kalkanına bürünmemelidir, tutuklanmalı ve mahkemeye çıkarılmalıdır.

Ülke anayasasında “Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, anayasa ve yasa önünde eşittir” denmektedir, öyleyse bunun gereğini yapın. 

  Ölen kişinin yakınları, arkadaşları bu duruma anlam veremiyor, biz de anlam veremiyoruz. Zaten ölümlü çarpışmaların faillerinin yeterince ceza almadığı yönünde bir adalet arayışı varken, bu kişinin “askerdir diye adaletin elinden” alınması, ülke adaletinin, ülke hukukunun da cinayete uğramasıdır.

 Bu ülke yöneticileri ne ölümlü trafik çarpışmaları için tedbir alabiliyor ne de adaletin yerine gelebilmesi için bir çabaları var.  Böyle bir ortamda yaşayan insan kendini güvende hissetmiyor. Ansızın birileri size çarpıp öldürebilir ve sizin için bir adalet mücadelesi bile verilemeyebilir.  Kim ister böyle bir ortamda yaşamayı?