Toplumumuzda insanlar arasında birbirine karşı saygının da kaybolduğunu görüyoruz.
Birçok alanda bu saygısızlığı görmek mümkün…
Yasalara, kurallara uymamanın bir yaptırımı olmadığında insanlar da keyfi davranıyor.
Ülkemizde bu keyfiliği, bu saygısızlığı birçok alanda görmek mümkün.
Günlük yaşamın hemen her alanında saygısızlık var…
Trafikten çevreye, alışverişten komşuluk ilişkilerine, ortak alan kullanımına kadar hemen her alanda kimsenin kimseye saygısı yok.
Yaptıklarıyla başkalarına rahatsızlık verebileceğini, onların haklarını ihlal edebileceğini düşünmüyor insanlar…
Örneğin ülkemizde apartmanda yaşamak dehşet bir şey.
Birçok insan apartmanda nasıl yaşandığını bilmiyor, birbirlerinin yaşamlarını cehenneme çeviriyorlar.
Trafikteki saygısızlık, kuralsızlıkla da birleşip ölümlü kazalara dönüşüyor.
Araçlarımızı park etme kültürümüz bile yok, onu bile kaosa dönüştürüyoruz.
Denizde, havuzda, piknikte, eğlence mekanlarında saygısızlık o kadar had safhada ki oralarda huzur bulmak mümkün değil.
Etrafta sanki de kendisinden başkası yokmuşçasına davranan, rahatsızlık veren insan sayısı her geçen gün artıyor.
Mesela “müşteri memnuniyeti” diye bir kavram yokmuş gibi davranılıyor, birçok satış noktasında müşteri sadece para olarak görülüyor, ülkemizde satış sonrası hizmet çok zayıf.
Yaşam alanları içindeki eğlence mekanları, oralarda insanlar yaşadığını, rahatsız olabileceklerini, uyumaları, çocuklarını uyutmaları, rahat birkaç saat geçirmeleri gerektiğini düşünmüyor, kendilerine tanınan saattin çok üzerinde açık kalmak istiyorlar.
Rahatsız olup şikâyet edenleri de “huysuz”, “uyumsuz” ya da “mızır” diye niteliyorlar.
Yaşam alanları içinde kalmış gürültülü işler yapan atölye ve benzeri işyerleri de oralardaki insanları yok sayıyor.
Doğru dürüst park yeri olmayan ama insanların yoğun olarak uğradığı bazı mağaza, market, banka yanlarındaki evlerin garajlarının, bahçe kapılarının önüne park ediliyor. Bu nedenle insanlar evlerine ne girebiliyor ne çıkabiliyorlar, hayat onlar için işkenceye dönüşüyor…
Ne oralara park edip kaçanlar ne de o işyerleri bu durumu umursuyor…
44 derece sıcakta, otomobilinden dışarıya, kuru ovalara izmarit savuruyor insanlar, saygısızca ve sorumsuzca…
Yine otomobillerinden çöp fırlatanlar çoğunlukta…
Denizlere, ovalara lağım akıtabiliyor birçok işletme…
Halkın malı ortak alanlar işgal edilebiliyor, kendi malı gibi kullanılabiliyor…
Devlet kadrolarına, hakkaniyet çerçevesinde, münhalle, sınavla istihdam yapmamak, partizanca istihdamlar yapmak da hakkı olanların hakkını yemek de saygısızlıktır.
Müdürlüklere, amirliklere liyakat çerçevesinde atama yapmamak, eş dost kollamak da saygısızlıktan başka bir şey değil.
Hükümet edenlerin verdiği sözleri tutmaması da devlet olanaklarını yandaşlarına peşkeş çekmek de saygısızlıktır.
Mesela devlet daireleri ve kurumlarında birçok çalışan hiç önceden haber de vermeden akıllarına estiği gibi “Biz bugün bayramlaşacağız” diyerek mesaiyi durdurabiliyor, vezneleri kapatabiliyor, daire ve kurumlara gelenlere “bugün hizmet yok” diyebiliyor. Saygısızca, pişkince…
Saygı kalmayınca, Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nde olduğu gibi insanlar bir saatte üniversite lisans, yüksek lisans diploması almaktan da vermekten de çekinmiyor.
Ercan Havaalanı işletmecisi T&T şirketi gibi milyonlarca elektrik borcunu veya devlete yönelik başka bir borcu “ödemem” diyebiliyor ödemiyor.
Devlet kendisi saygısızca davranırsa, denetleme, tedbir alma görevini yerine getiremezse, halk saygı gösterir mi ki?
İnsan odaklı ülkelerde, hizmetin odağında insan olduğu ve onu korunmak ve huzurlu olmasını sağlamak için kurallar konulduğu ve de bu kurallara uyulması sağlandığı için bu saygısızca hareketleri çok göremezsiniz. Çünkü hizmet kalitesi, yasalar, kurallar ve tabii ki bunların toplamından ortaya çıkan genel sistem saygısızları kovar.
Hani şöyle klasik sözler var ya, internet ortamına girip tıkladığınızda hemen önünüze gelir; “Saygının olmadığı yerde insanın insana verdiği değer kaybolur. İnsanlar kendilerine yapılmasını istemedikleri şeyi başkalarına kolayca yapar. Birbirlerinin yanlışlıklarına katlanmak, hoş görmek ve birbirine yardım etmek yerine saldırır, hakaret eder, küfürbaz olur” gibisinden sözler…
Çok klişe sözler olsa da bunlar, tam da ülkemizi anlatıyor… Saygının kalmadığı yerde her şey erozyona uğruyor maalesef…