Ülkemizde “yabancı düşmanlığı”, “ırk ayrımcılığı”, “ırkçılık” gittikçe yükseliyor.

   Aslında birkaç yıldır “yabancı düşmanlığında” bir artış görüyoruz ama son zamanlarda bariz şekilde kendini gösteriyor.

    Geçen hafta bir plajda Afrikalılar ve Pakistanlılar için “giremez” kuralı getirme cüreti bile gösterildi.

    İşin ilginç yanı “yaşadığı bazı olumsuz deneyimden ya da yaşanmışlıktan” dolayı bu durumu normal bulup sosyal medyada destekleyenler, karşı çıkıp eleştirenlerden fazlaydı maalesef.

    Öncelikle şunu söyleyeyim, ne isterse olsun, gerekçesi ne olursa olsun “ırk ayrımı” ya da “ırkçılık” kötü bir şeydir, insani bir yaklaşım değildir.

    Hem yabancı düşmanlığı hem de ırkçılık genelleme ve önyargı içerir, yani o ırktan herkesi aynı kefeye koymak ve onlarla ilgili “hep kötü şeyler yaparlar” düşüncesinde olmaktır.

    Bana göre “genelleme” ve “önyargı” en kötü şeylerdir.

    Hangi ırk olursa olsun, o ırkın tüm fertleri tek tip olamaz, yoktur öyle bir şey…

    Özellikle bazı kötülükleri o ırktan herkese mal etmek çok büyük bir haksızlıktır.

    Fazla uzağa gitmeyin; bizi yani Kıbrıslı Türkleri düşünün; bizim hiç mi kötümüz yok; hırsızımız, katilimiz, tacizcimiz, topluma huzursuzluk çıkaranımız, yolsuzluk yapanımız, yasalara uymayanımız yok mu?

     Olmaz olur mu? Var tabii ki… E şimdi onlar var diye genelleme yapıp tüm Kıbrıslı Türkleri aynı kefeye koyarlarsa, hatta hepimize potansiyel suçlu diye önyargılı davranırlarsa hoşumuza gider mi? Gitmez tabii ki…

     Hani bazen Türkiye’den bazı kesimlerden espri de olsa “Kıbrıslılar tembeldir/ Kıbrıslılar çalışmayı sevmez” dendiğinde nasıl da canımız sıkılır değil mi? O nedenle ırkçılık yapmadan, bir ırkı suçlamadan veya yabancı düşmanlığı yapmadan lütfen empati yapın.

    Biliyorum ne diyeceğinizi… “Ülkemizde suçların büyük çoğunluğunu yabancılar işliyor, cezaevinin neredeyse yüzde 80’ine yakınını yabancılar oluşturuyor” diyeceksiniz.  

    “Bazı yabancıların kültürü, alışkanlıklara bize uymuyor, rahatsız oluyoruz” gibi şeyler de söyleyebilirsiniz.

     “Sokaklarda Kıbrıslı Türk göremiyoruz, bu bile bizi korkutuyor” da diyebilirsiniz.

    Yabancıların ülkemizde gettolar oluşturmasından da rahatsız olabilirsiniz.

    Korkmakta, endişe etmekte haksız değilsiniz tabii ki…

    Ancak yaşadığımız şeylerin tümü de ülkeyi yönetenlerin plansızlığı ve sistemsizliğinden kaynaklanıyor.

   Suçlu olan insanlar, ırklar değildir… Bazı rahatsızlıklar ortaya çıkması bir sonuçtur, esas bunun nedenlerine bakmak lazım.

    Bu ülkenin bir nüfus politikası yok… Ülkeye girip çıkan kontrol edilemiyor… Ülkede kim işçi, kim öğrenci kim turist belli değil… Ülkeye gelen kişilerin bazı kesimlerce istismar edilmesi engellenemiyor… Ülkede kayıt dışı olan kişiler tespit edilemiyor…

    Böyle bir ortamda yabancıların bazı olaylara karışması, suç işlemesi son derece normaldir.

    Bu ülkenin taşını toprağını altın sanıp, beş parasız gelen ama aç kalan, perişan olan kişilerin suç işlediğine defalarca tanık olduk.

    Ülkeye getirilen, hakkı verilmeyen, maaş alamayan, aç bırakılan ve suça bulaşan insanlar vardır.  Aç kalan insan ne yapacak? Tabii ki çalacak. Onu aç bırakan suçlu değil midir?

    O hor gördüğünüz, beğenmediğiniz yabancıları köle gibi kullanan iş çevreleri var, hükümet edenler bunları engelleyebiliyor mu?

    Hem yabancılardan şikâyet ediliyor hem de bugün hemen her alanda yabancılar çalışıyor, “kalifiye eleman bulamıyoruz, mecburen yabancıları çalıştırıyoruz” diyor birçok kişi.

     Peki kalifiye elaman yetiştirmek için hükümetin bir planı, bir projesi var mı? Tabii ki hayır.

     Meslek okulları misyonunu yerine getirebiliyor mu? Kalifiye eleman yetiştiren başka kurumlar destekleniyor mu? KKTC vatandaşı kalifiye elemanları meslekte tutabilmek için tatminkâr bir maaş politikası var mi? Tabii ki hayır…

     Orta eğitimden mezun olan herkesin illaki üniversite eğitimi alması gerekiyor gibi bir anlayışın yerleşmesini dert edinip, bunu değiştirmek için projeler yapan var mı? Meslek okullarından veya normal liselerden mezun olan gençler için meslek kazandırma amaçlı, iş garantili bir proje hazırlanabilir mi ki kalifiye eleman yetişsin? Hayır kimin umurunda ki?

     Hal böyle olunca tabii ki bu ülkeye yabancı işçi gelecektir. Emin olun ki Afrikalıları ve Pakistanlıları plaja sokmak istemeyen o plaj işletmecisi yabancı işçi çalıştırıyordur. Hatta Pakistanlı veya Afrikalı bile çalıştırıyor olabilir.

     Çünkü bu ülkede böyle bir saçmalık ya da ikiyüzlülük de vardır. Yanında yabancı işçi çalıştırıp yabancılardan şikâyet eden insan gördüm ve “benim yanımdaki farklı, o iyidir, onlara benzemez” diyor.

     Hatta yabancı bir kişiyle evli olup yabancılardan şikâyet eden insanlar da var. “Benimki onlara benzemez. O artık bizden biridir. O iyidir” diyecek size.

    İşte cevap bunun içinde… Seninki onlara benzemiyorsa, demek ki aynı ırktan insanları aynı kefeye koymamalı, genelleme yapmamalıyız. “O artık bizden biri, o onlara benzemez, o iyidir” dediğinizde bir çelişki içine giriyorsunuz ama bir bakıma da genellemenin ve önyargının kötü bir şey olduğunu dolaylı da olsa kabul etmiş oluyorsunuz.

    “Peki yabancı düşmanlığı birçok çağdaş ülkede bile varken, bizdekine neden kızıyorsun?” diyebilirsiniz. Ben o ülkelerdeki yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa da kızıyorum. Çağdaş ülkelerin iyi taraflarını örnek alabileceğimiz gibi kötü taraflarından da ders çıkarıp, aynısını yapmamalıyız.

    Mesele şu ki; bizim gibi küçücük bir ülkede bu durumu kontrol edebilirdik. Bir nüfus politikası belirleyerek, ülkeye giriş çıkışları sıkı kontrol ederek, yüksek öğretimde ve iş yaşamımda sistemin dışına çıkanları anında tespit ederek, yabancıların köle gibi çalıştırılıp istismar edilmesini engelleyerek, biraz çaba sarf edip projeler hazırlayıp Kıbrıslı Türk kalifiye eleman yetiştirerek, bu ülkeye gelen yancılara bir devlet otoritesi olduğunu hissettirerek, “yabancıların sorun olarak görülmesini” engelleyebiliriz.

    Ancak böyle bir çaba yok, ortada bir kontrolsüzlük, işi oluruna bırakma olunca işte sonuç da böyle olur, yabancı düşmanlığı, ırk ayrımcılığı hatta düpedüz ırkçılıkla karşı karşıya kalıyoruz.  Suçlu insanlar değil, plansız, programsız, umursamaz ülke yöneticileridir.