Yeni yılın ülkemize, Milletimize, dünyaya ve tüm insanlara hayırlı bir yıl olmasını, savaşların son bulmasını, insani değerlerin, barışın, dostluk ve kardeşliğin, ayni zamanda işbirliğinin, sevginin tüm yüreklere hakim olmasını, tüm insanların EŞİT görülmesini dilerken ekonominin tüm insanlığın yararına gelişmesini, silahlanmalara son verilmesini temenni ederim. Mutlu Yıllar dilerken ülkemiz için yeni yılda İnşallah trafik belasından, ekonomik sıkıntılardan, uyuşturucu illetinden, Polisiye vakalarından, kadın cinayetlerinden, kadına şiddetten, dedikodudan, fitne fesattan kurtulur. Sevgi saygının birlik beraberliğin dostluk kardeşliğin, yardımlaşmanın, anlayışın, bolluk bereketin ön plana çıktığı bir yıl olmasını dilerim, pek tabii Anavatanımız Türkiye’miz için de. Yanı sıra Kıbrıs meselesinin de adil kalıcı iki halkın eşit statüsüne dayalı yan yana iki devletli bir çözümde anlaşma olmasını dilerim.

         Bay Hristodulidis de geçmiş başkanlar gibi sakız gibi çiğner Kıbrıs  yeniden birleşmeli deyip  çözüm için güya büyük çaba harcadığını dünyaya göstermek ister. Ya birleşik olduğumuz 3 yılda neredeyse çatlayacaklardı nasıl edip de bozsunlar diye. Tabii esas niyetleri Türk ortaktan ayrılma değildi, tamamen saf dışı bırakmaydı ortadan kaldırmaydı amaç. O yüzden 22 Tabur milis gücü hazırladılardı. Bölünme dedikleri Türk-Rum ayrımıdır, garantör Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri top yekün katliamdan kurtarması meselesidir, yoksa Türkleri çok sevdiklerinden değil, adada tek Rum tarafı kalacaktı. Ardından da büyük hayal ENOSİS de kolayca gerçekleşebilecekti.

          Şimdi, tek ayak üstünde yeniden birleşme derler başka bir şey demezler. Birleşme derken Kuzey Kıbrıs’ı isterler, tüm Kıbrıs’ın tek egemeni olmak için. Eeee Türkler, işte güya iki kesimli iki toplumlu, kağıt üzerinde sadece. Egemen kim olacak tabii ki Rumlar. Peki Türkler, yama. Egemenlikten zırnık vermezler, alıştılar 60 yıldır yalnız başlarına tam egemen, ancak 49 yıldır Kuzey Kıbrıs hariç, sadece Güney Kıbrıs’ın egemeni. Birleşme dedikleri eksik olanı da kapmaktır.  

         Ayrılmaya bölünmeye sebep Türkler mi? AKRİTAS, İFESTOS imha Planlarını hazırlayan Rumlar değil mi, adada 11 yılda bütün saldırıları yapanlar Rum-Yunan değil midir, 21 Aralık 1963’te Türklere saldırıp devletten kovarak Ortak Cumhuriyete ilk darbeyi yapan, 15 Temmuz 1974’te CB Makarios’a ikinci darbeyle sarayı tanklarla toplarla bombalayan Yunan Cunta askerleriyle EOKA terör örgütü değil miydi, 1975’te Viyana’da BM katılımıyla Kıbrıs Kuzey-Güney diye anlaşmayla ikiye bölünmedi mi bay Hristodulidis? Ayrıca, birleşme için çözüm fırsatlarını BM’nin hazırladığı planları da reddeden sizler değil misiniz bayım? Öyle anlaşılıyor ki 60 yılda fena alıştınız O koltuğa, ama bilesiniz ki yarı vücudunuz Türklerin hakkı olan yarı koltuğun üzerinde oturuyorsunuz. Bu da size çıkarcı adaletsiz BMGK beşlisinin geçici, eğreti hediyesidir, uzatmaların sürekli tazelenir olması bu yüzdendir, tüm Kıbrıs’ı hem Cumhuriyeti sizindir sanma bayım.

         Bizde bazı çevreler geçmişten ders çıkarmamış, üç yıllık birliktelikten sonra başımıza neler geldiğini, ortağımızın neler yaptığını, çökertmek için işgalindeki yıktığı Cumhuriyeti paylaşmamak için, üzerine çöreklendiği haklarımızı tepe tepe kullanmak için, BM’nin haksızca verdiği ölmüş Cumhuriyetin sahipliğini sürdürmek için yarım asırdır Federasyon görüşmelerinde uzlaşmazlığı ispatlı olduğu halde hala Federasyon peşinde zamana oynamayı yeğlemekte.

         Aralık 1963 yılından beri işgalindeki hukuken ölmüş Cumhuriyetin varlığını savunan BMGK 5’leriyle, göbekten bağlı ganayaklı ülkelerin hukuksuz 186 kararına mecburi uymaları, saldırgan Rumların bu bahşişi ceplerine indirmeleri dolayısıyla Kıbrıs sorununda haklı oldukları ayaklarına yatarak KKTC-Türkiye’yi her platformda şikayet ettikleri malumdur.

         Kıbrıs sorununda tamamen haksız olan Rumlarla Yunan’ın aleyhine, Türklere yapılan haksızlıklara, ortaklık Cumhuriyetinin Rumların saldırılarıyla yıkılmasına, Yunan’la birlikte 2 kez darbe yapılmasına, ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin’ ilanına, Yunan ülkesi görünümünde Yunan bayraklarıyla donatılan Güneyde, partilerin, Meclisin, Ulusal Konseyin ENOSİS kararlarına, okullarında okutulup kiliselerde pekiştirilmesine, Rum-Yunan’ın Türkiye’nin gitmesini, garantilerin kalkmasını istemesine içimizdeki Federalcilerin tepki koyduğu görülmedi, tam tersi onlar da Rum-Yunan tarafında oldular. İnsanlık dışı ambargonun-izolenin, haksız cezaların yaşadığımız krizlerin  sebebi olduğuna da tepkileri olmadı. Aksine Türkiye’yi çözümsüzlükle, buna sebep olmakla suçlarlar. Sanki Rumlar, azınlık dışında önümüze çözümü-barışı-eşitliği yığdı da Türkiye engeller.

         Yeniden birleşmek için çıldıranlar, yanıp tutuşanlar Rumlarla anlaşıp eylem yaparlar, Güneye geçip Türkiye karşıtı eylemlere katılırlar. Güneyde Yunan fink atarken, Emperyallerin uçak ve savaş gemileri limanlarda demirler denizlerde tur atarken ve gelecekte de turlar atacaklarken ve adada çöreklenmeleri kalıcı olacakken, Türkiye’ye karşı hala Bu Memleket Bizim pankartı taşırlar, düş yakamızdan işgalci-istilacı defol, ne seni ne paranı ne memurunu isteriz derler, dışa  karşı Türkiye’nin istenmediğini göstermek isterler. Bir süre önce Yunan elçisinin ‘Türk Askeri tamamen çekilmeden ve Garantiler kalkmadan adada çözüm olmaz’ deyişine paralel. 3 aylığına diye üzerinden 718 ay geçmesine rağmen 186 yargısız infaz kararına, sözde KC’nin varlığına, Rumların meşru devlet olduğuna itiraz etmezler. Çözüm planlarını kimlerin reddettiğini, ‘bize azınlık’ tekliflerini unutmuşlar. Toplu katliamdan son anda Türkiye’nin kurtardığını da.

          Halbuki, Yunan makamları Kıbrıs konusunda en son söz söyleyecek kişilerdir, ENOSİS için adada çatışmaları başlatıp adayı kana bulayanlar, Cumhuriyeti yıkanlar olarak. İki yıl kadar önce sözde Maraş Belediye Başkanı bay Guterres’e mektup gönderdi, Tüm Kıbrıslı Rumlarla Tüm Kıbrıslı Türklerin hem Ermeni-Latin-Maronitlerin taksim ve iki devletli çözüme karşı olduklarını, lakin BM’nin benimsediği Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinden yana olduğunu savundu. İşte, Kıbrıs’lı Türkler derken içteki Federalcileri kastediyor.

           Kıbrıs’ın bu duruma gelmesinde kendileriyle Yunan’ın sebep olduğunu örtmeye çalışıyorlar. Gerçekleri inkar eden  Rumların tezlerine paralel hareket eden bu çevrelere, üç yıllık sadece yönetimde birleşik olduğumuz  süreçte hangi güzel günün hatırına yeniden birleşmeye can atarlar acaba? Sonu felaket olan mayınlı yolda inatla yürümeleri, Türk halkını da beraberlerinde götürmek istemeleri olur şey değil. Adil-kalıcı çözüm, Türklerin tek yumruk iki eşit egemen devletle Garantileri savunmasıyla mümkündür. BM-AB’nin haksızlıklarını sonlandırmak birlik-beraberlikle mümkündür.

         Eşit egemenlik yoksa birleşmek yeniden savaştır, hele Garantiler kalkarsa. Tek egemen kim olacak? Barış, Eşitlik-Egemenlik-Garantiyle mümkündür. Rumlardan oluşan bir devlet kayıtlarda yoktur, sadece Helen yönetimidir. Biz Devlet kurduk Referandum yaptık, onlar yapmadı. Hukuk dışı empoze 186  geçicidir. Rumların egemenliği bu sayededir, geçici. Uzatmaların nereye kadar? Haklarımızı, haklılığımızı tek yumruk halinde savunmalıyız, haklı biziz.