Trafiğimizde gidişat yıllar boyu pek de iyi bir seyir izledi diyemeyiz, şimdikinden çok kötüsünün yaşandığı dönemler de oldu. Sürekli eleştirilerimi önerilerimi basında yazdım, kimi zaman ekranlardaki programlara da katıldım. Trafiğin çok kötü seyrettiği zamanlarda bunun trafik yönetiminin çok başlı olmasından dolayısıyla yetki karmaşası olması nedeniyle soruna çare bulunamadığı yönündeki iktidarın mazeretlerine çok sert şekilde veryansın eden ve sürekli trafik yönetiminin bir çatı altında olması gerektiğini ve bunun acilen neden bir düzene sokulmadığını okurlarım hatırlayacaktır, usandıracak derecede tekrar be tekrar yazdığımı da.
Yetki karmaşası olduğu doğru da 3 bakanlık kendi yetkisine düşen kısmını yaptığını sanmayın. Ya ne yaptı, hiçbir şey yapmadı her biri sorumluluğu diğer ikinin üzerine attı, o ona, o ona. Aradan yıllar geçti en nihayet Trafik Dairesi kuruldu, anlayan anlamayan başına getirildi. Daire işi yani, saate bakarak mesai anlayacağınız, izinler, tatiller vs. Halbuki trafiğin tatili, izni, hastalığı, hafta sonu, bayramı seyranı yok, tam aksi mesaisi daha çok kat kat. Kilidi vur 9 gün sonra daireye uğra nerede kalmıştık hikaye, yok öyle bir şey, olamaz trafikte.
Gazimağusa Trafik Şubesinde Karpaz’a, Esentepe’ye, Cihangir, Gaziköy arasındaki çok geniş bölgenin sınırları dahilindeki Müdürlüğün yetki alanında meydana gelen ölümlü Trafik olaylarının tahkikatını yapan ayni zamanda diğer trafik olaylarının tahkikat sorumlusu olduğum dönemlerde inanmayacaksınız sırasında ve genellikle gün 24 saat ben ve arkadaşlarım 25 saat çalışırdık aralıksız, yıllık izin kağıt üzerinde, haftalık izin mümkün değil. Ek mesai hayal, 1974 sonrası bollukta bir orta halli Ford araba, bir de motosiklet. Personel kendi aracıyla, motosikletiyle olaylara gider, devriye yapardık. Resmi aracın benzini kısıtlı, koskoca Şubeye ayda 60 adet resmi ifade kağıdı, el feneri şahsi, trafik kontrolü için gerekli işaret gereçleri sıfır. Trafik arabası üzerine çakar ışık Orhan İtimattan, montesi Ömer Depreli’den. A4 kağıtları kendi paramızla alınır, beşer beşer kopyalı kağıtla ifade kağıdı. Geç vakitte trafik olayı olur araba aküsü çalışmaz, oradaki Panorama Otel sahibi bayanı ve ortağı Mehmet’i uyandırırdık arabayı itmeye. Telefon ne gezer, dağda yolda belde kalırsan Allahınan canın. Salamis Yolundaki Tahir dayı lamba fener hususunda çok yardım etti, olay yerini ölçerken metreyi bile tuttu. Kısacası bollukta kıtlık yaşadık. Neise konuyu dağıttık yeri geldi yazdık, mukayese etmek isteyen olabilir. Mahkemelerce Şubemizin notu mükemmeldi, halk içinde de.
Diyeceğim şu, Trafik Dairesi de bir işe yaramadı, oda içinde kapalı kaldı. Halka inilmedi, Devlet halk işbirliği içinde sorunun üzerine gidemedi, seferberliği yapamadı, normal mesai ile dükkan kapandı, hepsi bu. Sonuçta, halk karşısında Devleti görmek istedi ama olmadı, her şey oluruna bırakıldı, halk dediğimiz sürücüler de kendi kuralını koydu, ona göre hareket etti. Kısacası sürücüler Devleti ne yanlarında gördü ne karşılarında. Yetki karmaşası da öylesine uzun süre gitti, olan da insanımıza oldu. Elinden tutan olmadı, deyim yerindeyse boşa bırakıldı. Trafik gidişat kötüye gittikçe olayları da arttıkça arttı, beraberinde Devletin itibarı da sarsıldı, herkes bildiğini okudu, zaman oldu yollarda ışıkların olmamasını yani karanlık durumun trafik açısından önemli olmadığı, olaylara aksi etki etmediğini savunan birkaç kişinin sahneye çıktığı zamanlar oldu, trafikte sözleri geçer oldu, ekranlarda sürekli boy gösterir oldular, ki işte bu zamanlarda halktan tepkiler yağmur gibi gelmeye başladı, Trafikten sorumlu birim, kişi, kuruluş, örgüt kimdir diye, pek tabii ben de başı çektim haliyle.
İşte bu dönemlerde hurda arabalar, ateş yakmalar, inci boncuk dağıtmalar, Başbakanlık kavşağında her gün bir Bakanın orada bir iki dakika boy gösterdiği tribünlere yönelik gösteri oldu. Derken Türkiye’den bilir kişiler geldi, Trafik Çalıştayları yapıldı, Gönüllü Trafik Müfettişliği projesi eğitimi 3 ay sürdü, tekrar çalıştay, ardından kara nokta beyaz nokta tespitleri günlerce. Velhasıl hepsi için de BU MAYA TUTMAZ TUTMAYACAK DA başlıklı yazılar yazdım, sonunda gördüm ki tutmamış. Çünkü sürücüler-halk ümidi kesti, halk kenara atıldı, yukarıdan sadece cezaların artırılması gelince tepkisini artırdı, çünkü ödediği harçlar trafiğe yansımadı, olayları önleyecek bir faaliyet görmedi. Sonuçta da tencere kapak misali ne yönetim olayları önleyebilmek için gerekli ve uygun tedbirleri aldı, ne de sürücüler inadından vaz geçti, bildiğini okudu. Geldiğimiz nokta budur, yönetimde faaliyet yok ihmal çok, sürücülerde kurallara uymayan çok. Sanki trafikte olay yaratmak, arabasını sanki tepe taklak yapmak, birilerine karşı öfke var, vurdumduymazlık, umursamazlık, düşüncesizlik, sabırsızlık, anlayışsızlık, kuralsızlık her an her yerde mevcut. Görmek isteyen fazlasını görebilir. Bakınız, dün bir bayan daha aramızdan ayrıldı maalesef. Aha şimdi gene o yetki karmaşası, sokak lambalarından sorumlu kim, Ulaştırma Bakanlığı, Kıb-Tek, Belediyeler. E hade kolay gelsin. Yetkililer bize uydu biz yetkililere, tencere kapak. İşte böyle rutin hale geldi, pat küt birimiz gideriz, lambalarla uğraşmak o kadar da kolay değil!!!!!!
Ey ahali, bunlara kızıp da sakın kuralları ihlal etmeyin, zararı sizedir ailenizedir, hepimizedir. Kurallara uyalım lütfen.