Türk-Rum halklarının eşit ortaklığında 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin 3 yıl gibi kısacık  yaşamında, imzaların mürekkebi dahi kurumayan Antlaşmaların ENOSİS’e sıçrama tahtası olduğunu ilk etapta Rum halkına Cumhurbaşkanı Makarios’un duyurmasını, Türklere fazla haklar verildi  iddiasıyla 13 Anayasal maddeyi değiştirilmek istenmesini, Türkler kabul etmediği takdirde AKRİTAS adlı Türkleri imha planı hazırlanmasını, bu maksatla gizlice 22 Tabur milis gücü oluşturulmasını,

         3 yıl 4 ayın sonunda Anayasal değişiklikleri kabul etmeyen Türk halkına karşı 21 Aralık 1963’te planlı şekilde ada genelinde silahlı saldırıya geçen Rumlar Akritas planı gereği Türkleri imhaya kalkışmasını, akabinde devletin organlarından kovmasını, devletin bütün organlarının işgal edilmesini, bütün seyahat imkanlarının, limanlarının ele geçirilmesini, Türklerin 103 köyden göç ettirilmesini, abluka altında tutarak seyahatinin, işine gücüne gitmesinin engellenmesini, gerek saldırılarla gerekse yoldan belden topladığı masum Türkleri katliama tutmasını, Türklerin sıkışık bölgelerde saldırılarla baskılar ambargolarla zulümle insanlık dışı muamelelerle ilkel bir hayata mecbur edilmesini , dolayısıyla Kıbrıs sorununu açık şekilde Rumların başlattığını görmezden gelerek, 4 Mart 1964’te güya asayişi ve düzeni sağlamak maksadıyla adaya 3 aylığına BM Barış Gücü gönderip Cumhuriyetin yönetimini saldırgan işgalci ve darbeci Rumlara hediye etmekle ve daha dün 31 Ocak 2025 tarihi itibarıyla 3 aylık 186 sayılı hukuk dışı oldubitti karar 60 yıl 11 aylık süreye uzatmalarla varmışken yeniden bir yıllık süre daha uzatmaya gidilmesi sonucu belli olmuştur ki, BMGK beşli çıkarcı dünyanın  baş belaları olarak Kıbrıs sorununu saman üstüne çaktığınız kazzığa çoktan bağlamışsınız.

        Daha bitmedi, gazete kağıdı diye Kıbrıs’a gemiler dolusu her türlü silahı, 20 bin kaçak Yunan askerini sokanları, 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Cumhuriyetine, Yunan Cunta askerleri birlikteliğinde Rumların EOKA terör örgütüyle ikinci büyük darbe yapılmasını, Cumhurbaşkanı Makarios’a ve sarayına karşı onlarca tank yüzlerce asker ağır silahlarla saldırılmasını, yüzlerce korumanın katledilmesini, Makarios’un öldürüldüğü ve yerine terörist başı Nikos Sampson’un atanmasını, Kıbrıs Cumhuriyetinin yerine ‘ Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin ‘ ilan edilmesini, katliamdan kurtulan Makarios’un İngilizler tarafından adadan kaçırılmasını, bilahare BMGK huzurunda yaptığı tarihi açıklama ve itirafı, Türklerin büyük tehlike altında olduğunu söylemesini ve Kıbrıs’a acilen müdahale edilmesi gerektiğini söylemesini, Garantörler Türkiye ve İngiltere’ye de müdahale etme çağrısında bulunmasını da mı görmezden duymazdan geldiniz da hala daha bu darbeci işgalcilere Kıbrıs Cumhuriyetini teslim etmeye utanmaz mısınız, bu gerçekler ortadayken yüzünüz hiç mi kızarmaz? Adaletin bir kırıntısı da mı kalmadı?

         Dahası da var, 2004 BM destekli Referandumda kabul edene mükafat etmeyene cezalar verilecek dendi. Mükafat kabul etmeyen işgalci darbeci tarafa verildi, tek taraflı olarak Türk ortak yok sayılarak AB’ne güya tüm Kıbrıs adına üye alındı. Bu daha büyük bir rezalettir. Zaten rezaletler adaletsizlikler başladı mı aynen artarak devam eder. Türklere de yıllar öncesinden ne sebeple verildiği hala meçhul olan cezalara ambargo ve izolasyonlara daha katmerli cezalar eklendi hiç sıkılmadan utanmadan Allahtan da korkmadan.

           Yukarıdaki bütün gerçekler ortadayken hala 186 kararının uzatılması ki bu karar sayesinde  bütün BM çözüm planlarının Rumlar tarafından ret edilmiş olduğu kesindir ve şüphesizdir, belli olmuştur ki Kıbrıs adasının Rum-Yunan’a verilmesi için her türlü çaba gösterilmektedir. ENOSİS olması için zamana dayalı da olsa ne gerekirse yapılacaktır, yalana dolana, adaletsizliğe haksızlığa aldırmadan.

         Dolayısıyla, Kıbrıs Antlaşmaları, Anayasası, Uluslararası Hukuk hiçbir önemi yoktur. BMGK beşlisi ne derse O. O yüzden Katliamlar da soykırımlar da insanlık dışı muameleler de, hukuksuzluklar da, vahşilik, canilik her şey mubah. Garantör Anavatan Türkiye olmasaydı, bu gün Kıbrıs’ta yaşayan bir Türk bile olmayacaktı. Gazze’de yapılanların aynisi Kıbrıs’ta Türk Halkına da yapıldı, bir fark vardır o da Türkiye Garantisinin olması. Bakınız dostluklara, Güney Helen Cumhuriyeti kapıları sonuna kadar açtı. ABD, Fransa, İsrail vs İngiltere zaten burada. Savunma bakanı savaşa hazırlanır bay Palmas, 3 dakikada İsrail Kıbrıs’tadır der. Kel gelin kel kaynana. Darbeci soykırımcı, cani faşist. Destekçileri bir numara. Halbuki Rumların, tek bir haklı tarafı yoktur Kıbrıs sorununda. Bir mal mülk meselesi var o da kendi kafasındandır. Kaldı ki Türklerin malları daha önceden 3 defa yağmalandı, tarumar edildi, yakıldı  yıkıldı.

         Ben özellikle son yaşananlardan Rusya’nın 186’yı son uzatmada veto etmesini beklerdim.  Demek ki doğruyu yapamazlar, aksi takdirde ileride doğru yapmak zorunda kalırlar, çıkarları buna elvermez demek. O yüzden, BMGK beşlisi Kıbrıs sorununu 4 Mart 1964’te dürdü büktü bağladı. Suçlular belli, sebebi belli, zamanı belli, her şey belli. Gene de görmezden gelirler, suçluya mükafatı masuma cezayı kaldırmazlar, yüz karası 186’yı düzeltmezler, 3 ay dediler 731 ay oldu sürer, şimdi gene 1 sene uzattılar, ayıp be ayıp. Bu en büyük rezaletleridir. Rumlar, ABD, Fransa, İngiltere’nin hem İsrail’in korumasında, sanki biri saldıracakmış gibi garantörlerini buldu, tümü yayılmacı. Demek oluyor  ki bunlar ENOSİS’ten asla vaz geçmediler, geçmezler de. Bizi teslim olmaya zorlarlar, içimizden de beklentileri vardır. O yüzden Antlaşmaları çiğnerler, bizi yok sayarlar hem cezalı. Hiç kimse bu  gerçekler karşısında Rum tarafını haklı gösterecek bir şey bulamaz.

Parantez açalım. Ama bizdeki bazı aklı çok olanlar güya buluyorlar. Yaşlı başlı gün görmüş, okumuş, yüksek mevkilerde bulunmuşlar çokça biz Türkleri suçlu bulurlar. Bakınız, bazı efendiler hem bazı köşe yazarları habire bütün Kıbrıs AB toprağıdır diyebiliyor, bize sorulmadan Rum başkanın attığı bir imzayla. Bir  saniyede topraklarımızı istemimiz dışında AB’ne hibe edebiliyorlar, Rumları da Kıbrıs’ın tek meşru egemeni sayarlar. Kıbrıs Cumhuriyetinin sahibi tek egemeni olarak görürler, normal bulurlar, büyük bir Belediye başkanımız da Rumlara Kıbrıs Cumhuriyetini temsilcileri diyor. Bir diğer büyüğümüz, çözümün anahtarı Türkiye’de diyor. Bir diğeri, BM parametrelerinden kaçıp iki eşit egemen devlet istedik diye, o yüzden Rumlar ABD’ye, Fransa’ya, İsrail’e üsler verdiğini söylüyor. Birden bire Kıbrıs Cumhuriyeti haklarımızı da Rumlara teslim edebiliyorlar ama ne eşit egemenlik isterler ne eşit devlet. Geçmişi unutanlar bir dakikada bozulabilecek siyasi eşitliği isterler, onu da Rumlar verirse. Da EGEMEN kim olacak dilleri varmaz söylesinler. Bereket versin tamamen haklıyız hem Garantör Türkiye’miz vardır, yoksa neler çekecektik neler.