Geçtiğimiz hafta basında yer alan en dikkat çekici haberlerden biri hiç kuşkusuz tahliye yönünde karar alınan Laguna Sitesi sakinlerinin evlerini terk etmemek için yaptıkları eylemdi. Kıbrıs Vakıfl...

Geçtiğimiz hafta basında yer alan en dikkat çekici haberlerden biri hiç kuşkusuz tahliye yönünde karar alınan Laguna Sitesi sakinlerinin evlerini terk etmemek için yaptıkları eylemdi. Kıbrıs Vakıflar İdaresi ve Kıbrıs Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği tarafından oluşturulan raporlar çerçevesinde uyarı levhaları asılan Laguna Apartmanı’nda sakinlerden raporlara itiraz geldi. İlk bakışta bu tepki yadırganacak gibi gözükmektedir. Yıkılmasına ilişkin raporu reddetmek ve Allah korusun bir nevi enkaz altında kalmaya razı olmak gibi algılanabilecek bu eyleme  akıl tutulması muamelesi yapmadan  önce konuyu sakinler açısından da değerlendirmek sağlıklı ve adil bir muhakeme açısından son derece faydalı olacaktır. Sakinler özetle nerede ise ömürlerinin bu sitede geçtiğini, varını yoğunu ikamet ettikleri apartman dairesine harcadıklarını, gidecek ne yerleri ne de mali güçleri olduğunu ve dolayısıyla mağdur olacakları için başta Vakıflar İdaresi olmak üzere devletin kendilerine sahip çıkmaları gerektiğini dile getirmektedirler. Vakıflar İdaresi’nin mantık dışı uygulamalarına ilişkin Laguna sakinlerinin iddiaları üzerinde de mutlaka durulması gerekiyor. Şöyle ki Vakıflar İdaresi 2021 Kasım’ında evlerinin depreme dayanıklı olmadığından dolayı tahliye etmeleri gerektiği yazı ile bildirilmiş ancak bu tahliye kararını 2021 Mayıs’ında çıkan rapora dayandırmıştır.  İşin en enteresanı ise tahliye kararının 2021 Mayıs’ında yapılan rapora dayandırılmasına rağmen bu rapordan sonra birçok kira sözleşmesinin yenilendiği ve akabinde tahliye bildirisinde bulunulduğudur. Diğer bir dikkat çekici iddia ise raporda yıkılma seçeneği yanında tamir ve/veya güçlendirmenin de yer aldığıdır (www.mhahaber.com). 2023 Mart başında Laguna sakinlerinin yaptığı eylemin benzeri dejavu dedirtecek şekilde 2021 Aralık’ında da gerçekleşmiştir. 2021 Kasım’ında tahliye tebliğini alan sakinler 2021 Aralık’ında geçen hafta olduğu gibi eylem gerçekleştirmişlerdir. İki yıl önce yapılan açıklama  günümüzdeki  ile nerede ise aynı içeriğe sahiptir. Laguna Deniz Yıldızı Apartmanı dönemin yönetim kurulu başkanı Ufuk Umay, binaların yıkılmak yerine tadil edilmesi gerektiğini ve 500’e yakın kişinin mağdur olduğunu, 10’dan fazla iş yeri ve 120 tane daire boşaltılmak istendiğini açıklamıştı (www.diyaloggazetesi.com). Laguna sakinlerinin özelinde düşünüldüğünde, empati yaparak sakinlerin gözüyle olaya bakmadan fikir sahibi olmanın  yanlış bir yaklaşım olacağı ortaya çıkmaktadır. Laguna sakinleri, tüm varlıklarının tahliyesi istenen evleri olduğu ve başka yere taşınmaya veya konut satın almaya hem psikolojik hem de mali açıdan muktedir olmadıklarını haykırmakta ve esas amacı hayır olan Vakıflar İdaresi ve devletin bu mağduriyetlerine seyirci kaldıklarını ifade etmektedirler. İşte bu noktada aşağıdaki soruları yöneltip takdiri sizlere bırakmak istiyorum:
  • Harıl harıl denetim komisyonunu toplayarak depreme dayanıklılık testi yapmayı amaçlayan hükümet, dayanıklılık testi sonrası yıkılması gereken yapıların ev sahiplerine nasıl bir muamele yapacak?
  • Depreme dayanıklılık testleri sonucu yıkılması gereken konut sahiplerine hükümet, Laguna sakinlerine yaptığı gibi sadece tahliye isteyip onları kaderleri ile baş başa mı bırakacak?
  • Evini tahliye etmek zorunda kalanlara geçici dahi olsa konaklama imkanı yaratmak ve/veya konut sahibi olmalarına yardımcı olmak devletin görevi değil midir? Başka bir ifade ile anayasal sorumluluk arz eden sosyal devlet bu durumlarda neyi emretmektedir?
  • Son olarak ise Allah korusun deprem sonucu evsiz kalmaları halinde hükümet Laguna sakinlerini sokakta kaderleri ile baş başa mı bırakacak? Yoksa bizim gibi ülkelerde devlet devletliğini sadece büyük felaketlerde mi hatırlayacak?