Ülkemizin ve toplumumuzun son zamanlarda karşı karşıya geldiği en önemli sorunların başında sanıyorum liderlik sorunu gelmektedir.

   Sağda kurucu başkan merhum Rauf Raif Denktaş ve akabinde Dr. Derviş Eroğlu sonrasında liderlik sorunu günden güne daha fazla hissedilmeye başlandı.

   Soldaki liderlik sorunu maalesef sağdan çok daha vahim şekilde yaşanmaktadır. Siyasi parti başkanlığı boyunca devamlı başarısız olup konjonktürel olarak Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Mustafa Akıncı’yı saymazsak solda gördüğümüz en son lider kanaatimce İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat olmuştur.

   Pekâlâ anlaşılacağı gibi lider demekle parti başkanlarını kastetmiyoruz.

   Lider bir topluma veya organizasyona fayda sağlayan, değişimi yöneten, etrafındakileri ideale ve hedefe yönlendirebilen kişidir (https://www.campusonline.com/kariyer/liderlik-nedir-liderlik-ozellikleri-nelerdir).

   Başka bir ifade ile liderlik, diğer insanları belirlenmiş amaçlara ulaşmaya, isteyerek çaba göstermeleri için ikna etme yeteneğidir (https://bilig.yesevi.edu.tr/yonetim/icerik/makaleler/3696-published.pdf).

   Liderde bulunması gereken kişisel özelliklerden bahsedilecek olunursa; bunlar ‘Bireyler Arası İlişkiler ve Haberleşme Yeteneği’;  ‘Kesinlik, Kararlılık ve İnsanları İdare Etme Yeteneği’; ‘Yaratıcılık’;  ‘Sistematik Düşünme’ ve ‘Başkalarının Duygularını Anlamak (Empati)’ şeklinde özetlenebilir (https://dspace.trakya.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/trakya/1480/m27.pdf?sequence=1&isAllowed=y).

   Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; iyi bir lider belirli bir maç uğruna etrafındaki kitleyi büyüten ve ikna eden kararlı ve kesin bir duruş sergilemektedir.

   Liderlik tanımına solda en iyi uyan kişi kanaatimce tartışmasız İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’tır. Mehmet Ali Talat, barış vizyonu ve kesin olarak belirlediği çözüm ile AB hedefi doğrultusunda kitlesini ikna etmiş ve inandırmış; iktidara gelebilmek için ise temel amaçtan taviz vermeden samimi olarak ihdas ettiği birleşik güç konsepti ile kitlesini genişleterek hem iktidara hem de cumhurbaşkanı seçilebilmeyi başarmıştır.

   Mehmet Ali Talat, Cumhurbaşkanı makamına geldikten sonra  kuru hamaset yerine toplumun yararına olabilecek her türlü gayreti göstermiştir. Kıbrıs Türkünün dünyadaki farkındalığını olumlu yönde artırma; iki toplum arasında ilişkiler ve KKTC ekonomisinin güçlenmesi için geçiş kapılarının artırılması, yeşil hat tüzüğünün etkinleştirilmesi ve uluslararası arenadaki temaslar açısından Mehmet Ali Talat gelmiş ve geçmiş liderlere veya Cumhurbaşkanlarına kıyasla açık ara önde Kıbrıs Türk toplumuna büyük hizmetlerde bulunmuştur.

   KKTC solunun en büyük partisi durumundaki CTP’de parti başkanlığı, liderlik konusunda maalesef rüştünü halen daha ispatlayamamıştır. Şöyle ki, Parti başkanı olarak göreve geldiği günden itibaren UBP’nin hükümetteki yıpranmışlığı ve hatalarına rağmen kitlesini artırmada yeterince başarılı olamamış; ülkede ortaya çıkan bir kriz veya olay karşısında geç ve dengeci davranmayı adet edinmiş; parti içinde kesin bir duruş ve kararlılık yerine nabza şerbet vermeyi bir nevi ilke edinmiştir.

   CTP, bir emek partisi bilinmesine rağmen başta asgari ücret olmak üzere kesin bir duruş yerine her iki tarafı haklı gösteren açıklamaları tercih edilmektedir. Örneğin bir asgari ücret artışına ilişkin bir taraftan bahse konu artışın çalışan için yeterli olmayacağını açıklarken, diğer taraftan artışın işveren tarafından ödenmekte zorlanabileceğinin altını çizmektedir. Nasreddin Hocanın “Sen de Haklısın” Fıkrasının ruhuna adeta CTP yönetiminde tanık olmaktayız.

   CTP başkanlığının “Suya Sabuna Dokunma” politikasının doruklarına ulaştığı en bariz örnek, Girne Belediye Başkanının Din İşleri Başkanını iftar yemeğine onur konuğu olarak davet etmesine karşı sergilediği tutum olmuştur.

   Din İşleri Başkanının kadınları aşağılayıcı açıklamaları sonrası başta Milletvekili Doğuş Derya olmak üzere Partisinin duyarlılığını hiçe sayan Girne Belediye Başkanı misyonu dışında olmasına rağmen iftar yemeği düzenleyerek her nedense Din İşleri Başkanını onur konuğu olarak davet etmiştir. Gösterilen tepkiler üzerine Girne Belediye Başkanı özür dilemek yerine herkesin başkanı olduğu bahanesiyle yaptığını savunmuş ve hatta Doğuş Derya’yı disipline verme tehdidinde bulunmuştur. Tüm bunlar yaşanırken CTP Genel Başkanı her zamanki gibi geç tepki göstererek “Suya Sabuna Dokunma” politikasının doruklarında kimseye hesap sormamak, herkese gülücük atmak ve daha da önemlisi kesin bir duruş sergilememek için partili ve halkın aklıyla adeta alay edercesine yaşananların organizasyon sorunundan kaynaklandığını açıklamıştır.

   Sonuç olarak; parti başkanı olmak, parti lideri olduğunuz veya olacağınız anlamına gelmemektedir.