Bolu’daki otel faciası ile ilgili konuşmak belki de zamansız denilecek ama şimdi konuşulmazsa, ne zaman konuşulacak? Şimdi kamuoyu vicdanı ayaktayken yazmazsak ne zaman yazacağız diye de kendi kendime soruyorum.
Arıklı, ölümlü trafik kazaları üzerinden siyaset olmaz demişti geçtiğimiz günlerde. Bu biraz da siyaseti ne için yaptığınızla ilgilidir sanırım. Siyaseti hasımlarınızı siyaseten yenmek ise Arıklı haklı, soruna çözüm üretecek fikir düşünce üretmek ise o zaman haksız. Neyse konumuza dönelim.
Bolu’da hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara da acil şifa dilerken, Türkiye’nin acısını paylaşıyorum.
‘Grand’ ön ekini gördüğünüz zaman artık iki kere düşünmeniz gerekecek desem de çok bir fark etmeyecek çünkü isimle değil, cisimle... Grand İsias Hotel dendiğinde nasıl içimiz parçalanıyorsa artık, Grand Kartal Otel denince de içler burkulacak.
Şimdi düşünüyorum da; KKTC’de hangi binamızda yangın tatbikatı yapılıyor mesela? Hiç duymadım. Okullarda bir yangın çıkarsa çocuklar panik içerisinde nereye gidecek, hangi noktada toplanacak biliniyor mu? Oteller ya da casinolarda, alarm zilleri çalmış ve tatbikat amaçlı konuklar dışarıya çıkartılıp, toplanma alanlarına toplanıp bunun denemesi yapılıyor mu?
Devlet dairelerinde insanlar üst üste biliyoruz. Peki bir yangın çıksa ne olacak oralarda çalışanlar biliyor mu? Kimin ne yapacağı biliniyor mu? Bunun tatbikatı en son ne zaman yapıldı ya da hiç yapıldı mı? Yangın halinde toplanma alanı nerededir biliniyor mu? Belirgin ve herkes tarafından görülebilecek şekilde duvarlarda var mı?
Yangın söndürme tüpleri çalışıyor mu? Kimin sorumluluğundadır? Herkes yangın söndürme tüpü kullanmayı biliyor mu?
Biliyorum Sivil Savunma Teşkilatımız sürekli olarak yükümlülerini eğitiyor ve zaman zaman da basına yansıyan tatbikatlar yapıyor ama bahsettiğim başka bir şey.
Uzun yıllar önce çocuklarla Londra’ya gitmiştik, küçüktüler... Kaldığımız otelde sabahın köründe alarmlar çalmaya başladı, anonslarla herkesin sakin bir şekilde belirtilen güzergahları kullanarak dışarıya çıkması istendi. Çocuklar korktu, ağlıyorlardı. Biz ise tedirgin olmuş ama çocukları sakinleştirerek istenilen şekilde otelden dışarıya çıktık. Biraz bekledikten sonra, bunun bir tatbikat olduğu bilgisi verildi, teşekkür edildi ve otele yeniden girmemize izin verildi. Tatilimiz berbat oldu diye düşünürken, aslında tatilimizin ölümle sonuçlanmaması için defalarca yapılan tatbikatlardan, sistemin çalışıp çalışmadığının kontrol edildiğin emin bir şekilde güvenle tatilimize devam etmiştik.
Biz hep yangın denince, orman yangını geliyor aklımıza ama gördüğünüz üzere, otel, rezidans, fabrika gibi yerlerde de yangın çıkabiliyor.
Felaket denince de aklımıza deprem geliyor. Ama yangın, hatta sel gibi felaket türlerini listemize koymak ve ona göre önlemler almak ya da talep etmek zorundayız.
Şimdi buradan her devlet memuruna, her öğretmene, her otel görevlisine, her fabrika çalışanına ya da toplu yerlerde yaşayan site ya da rezidans sakinlerine sesleniyorum. Hemen müdürünüze, patronunuza ya da karar verip harekete geçebilecek yöneticinizin karşısına dikilin ve “Yangın çıkarsa ne yapacağız?” sorusunu sorun ve yanıt almadan da vazgeçmeyin. İnşallah olmaz ama bir gün alacağınız yanıt ya da, yanıt almamanız durumunda yanıt oluşturmak için verilecek mücadele sizin ve birçok kişinin hayatını kurtarabilir.
‘Yangın çıkarsa ne yapacağız?’
Rasıh Reşat
Yorumlar