Herkes hayat pahalılığından şikayetçi…

  Herkesin ağzında pahalılık, neredeyse başka şey konuşulmaz oldu.

  Uzunca zamandan beridir ülkede aşırı bir pahalılık var, durmak bilmeyen hep artan bir pahalılık.

  Çoğu zaman insana abartılı, şişirilmiş olduğu hissi veren fiyatlar da var.

  Ülkedeki başıboşluk fiyatlar konusunda da karşımıza çıkıyor.

  Evet girdilerden kaynaklanan zincirleme bir pahalılık var ama bu durumu istismar edip işi abartanlar olduğu da aşikâr…

  Ağızlarda da klişe sözler; “alım gücünü koruyun”, “hayatı ucuzlatın”, “hayat pahalılığına müdahale edin” diye…

   Birçok sivil toplum örgütü temsilcisi, muhalefet partileri, gazeteciler, yorumcular bu sözleri kullanıyor.

    İyi de kim yapacak bunu?

    Halkın alım gücünü kim koruyacak?

    Hayatı kim ucuzlatacak?

    Hayat pahalılığına kim müdahale edecek?

    Elbette hükümetin yapması gerekiyor…

    Hükümetin yapması gerekiyor da o hükümet gelirlerini artırmak için kendi eliyle pahalılık yaratıyor, bu sorunu nasıl çözecek?

    Her ciddi soruna kayıtsız kalan ülke yöneticileri, hayat pahalılığına karşı da kılını kıpırdatmıyor.

    Yapılacak bir şey yokmuş gibi davranılıyor…

    Fiyatlar o kadar arttı, iş o kadar ciddi bir boyuta ulaştı ki bırakın Kıbrıslı Rumlar için kuzeyin cazibesini yitirmesini, Kıbrıslı Türkler uzun zamandan sonra alışveriş için Güney Kıbrıs’a gidiyor…

    Ne acı ki alışveriş yeniden güneye kaydı…

    Kıbrıslı Türk esnaf, Rum müşterileri kaybettiği gibi, Kıbrıslı Türk müşteriler de güneyi tercih eder oldu.

    Üç yılı aşkın bir süredir, Güney Kıbrıs’tan gelen müşteriler esnafın can suyuydu, ayakta kalmasını sağlıyordu, kuzeye döviz yağıyordu ama ne oldu? Tabii ki bu da bozuldu.

    Dizginlenemeyen pahalılık Rum müşterileri kaçırdı, Kıbrıslı Türkler yine yollara düşüp güneye gidiyor.

    Ne ilginç ki, dövizin yüksek seyrettiği bu günlerde bile Güney Kıbrıs’taki birçok ürün daha ucuza geliyor.

    Orada dövizle satın alıyorsunuz ama yine de kuzeyden ucuz…

    Son yıllarda Rumların alışverişte kuzeyi tercih etmesi Rum hükümetini, Rum meslek örgütlerini çıldırtıyordu.  

     Rum hükümeti, vatandaşlarına ne tehditler ne tacizler yaptı da kuzeyden alışveriş yapmasını engelleyemedi ama onların yapamadığını biz kendi ellerimizle yaptık.

     Delicesine bir pahalılıkla güneyden gelen müşterileri kaçırdık ama bu esnafı ve devlet kasasını olumsuz etkileyen bir durum.

    Bu pahalılık esas halkımızı vuruyor, yaşam kalitesini düşürüyor…

    İnsanları, aileleri kısıtlayan, mağdur eden bir durum...

    Her şey ölçüsüz pahalılaştığı için halk geçmişte yaptığı birçok şeyi yapamaz hale geldi.

    Halk fakirleştikçe sosyal yaşam olumsuz etkilendi, suçlar arttı…

    Birçok insan borca batmış durumda…

    Durum çok kötü ama ısrarla görülmek istenmiyor, her şey normalmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor.

    Hükümetin ekonomik örgütleri bir masanın etrafına toplayıp, önerileri dinlemesi, bu masa etrafında çözüm yolları bulması bu kadar mı zor?

    Ticaret adamlarının, ithalatçıların/ tedarikçilerin, sanayicilerin, esnafın, perakendecinin şikâyeti nedir, sorunu nedir, ucuzlatma için ne istiyorlar, neler yapılabilir?

    Onlar fiyatlar veya kâr bakımından ne kadar feragat edebilir, devlet ne gibi özveride bulunabilir?

    Bunu tartışamazlar mı, herkesin faydasına olacak bir orta yol bulunamaz mı?

    Yapılabilir, yapılabileceğini uzmanlar da söylüyor, önerilerde bulunuyor ama çözüm üretmek için niyet ve beceri olması lazım.

    O niyet ve beceri olmayınca ortada kocaman bir sorun öylece bekliyor.

    Halk da birçok çözülemeyen sorun karşısında olduğu gibi ah- vah çekmekle, yakınmakla yetiniyor.

    Ülke aşırı pahalıktan yangın yerine döndü, Avrupa’nın meşhur pahalı ülkelerinden bile daha pahalı olduk ama bu işlere çözüm üretecek olanlar halen uykuda…

    Halk mı? O da kaderine razıymış gibi bir görüntü veriyor maalesef…