Yüce Meclisimiz hala tatilde, aslında hala tatilde demek biraz fazla, zaten yıl boyu tatildeler, Meclise gitmek, evden çarşıya kahveye gitmek gibi bir şey. Kahvedeki sohbetler aslında daha tatlı ve samimi ne var Meclis salonunda sohbetler boş salona, dozu yüksek ama dinleyen yok, konuşmalar iş ola, Millet alış verişte görsün misali, bal yapmaz arı. O yüzden bırakın gezsinler tozsunlar, enerji toplasınlar, kafaları dağıtsınlar, yeni fikirler yeni buluşlar, yeni açılımlara yelken açsınlar. Meclis zaten haftada iki. Çoğu zaman nisap yok toplanamaz, ertelenir, sonra gene denenir, işte iş yapmaya heveslenen öyle mi yapar, iktidar muhalefet Meclise girer ne ise gereği o yapılır.

          Vekiller Meclise girip ülkeye halka hizmet için seçilirler, iktidar nisap sağlayamadıysa, öncelikle görev Meclisi çalıştırmak mı yoksa çalıştırmamak mı? Ama, gördüğüm kadar hem bana göre ha var ha yok, olmasa da olur, 5 senede bir de toplansalar olur, elle tutulur halka hizmet, dağ gibi yığılan sorunlara çare üretilmedikten sonra toplansa ne toplanmasa ne, Meclis açılsa ne açılmasa ne. Ayda bir de olur, sürekli eriyen maaş dağıtma yeter de artar bile. Yeter ki istikrar aynen devam etsin.

         Okullar açılmadan Meclisin açılması lazım diyorlar, sanki okullar yıl boyu çok açık kalır, Meclise gülecek halleri mi vardır? Kim bilir belki de grevlerle açılır sezon, onlar da uzun tatilden dönecekler yorgun argın, bir de konteyner , baraka, yahut tamamlanmamış okullara. Meclis de okullar da tatile devam etseler, yorgunlukları tam atsalar yıl sonuna yahut gelecek yaza kadar nasıl olur acaba?

         Türkiye’de ayna gibi domates en büyük alış veriş merkezlerinde 10 Tl, bizde orta kaliteli 100 Tl, onu da bulabilirsen. Türkiye’den getirilirmiş, pazarlarda bir iki manavda var o da bir iki kasa, bir anda biter. Yoksa gene el altından el üstünden Güneye mi yollanır, geçmişteki gibi kar da hem sana hem bana mı? Hani hal yasası çıkacak da her şey düzelecek de denetim olacak da, halka ucuz yansıyacak da falan. Vallahi bu da ha var ha yok, belki de olmasa daha iyi olacak. Zira hiç beklendiği gibi olmadı, o cafcaflı sözler havada kaldı, bir de uzun yıllar etti ta yasası yapılsın. Yani kısacası şudur, her alanda çürümüşlük, başıbozukluk, bir usta bir memleket, gemisini kurtaran kaptan, altında kalanın boynu kopsun, nemelazımcılık, denetimsizlik, beceriksizlik, tembellik, yaşanan ve görünen budur.

         Ülkemizde iş yok güç yok derler, yahu narenciye dalında kalır da toplayanımız yok? Da taaaa Uzak Doğulardan getiririz toplasınlar? E  Vallahi bir alemiz. Da dalında çürümesini seyrederiz? Da bekleriz Devletten bunun zararını ödesin? Devlet de oradan buradan keser, bulur buluşturur da öder zarar ziyanı? Eee madem öyle, o zaman yan gel Osman yatmaya devam, bu havalarda bahçede işin ne, uğramasan da olur, başka işin mi yok? Otur oturduğun yerde, keyfe bak.

         BM, aldığı kararların uygulanmasına yardımcı olması için şartının 41. Maddesine göre silah gücü hariç yaptırım kararları alabilirmiş. İyi güzel de aldığı kararların da öncelikle ve özellikle gerçeklere dayalı Hukuki ve adil olması lazım. Yok da yalan yanlış Hukuk dışı, gerçeklere aykırı, oldubitti yargısız infaz tipi kararları uygulatmak için yaptırım kararı alsın. İşte BM’nin, yıllardır Kıbrıs Türk Halkına uyguladığı cezalar dediğimiz yaptırımlar ambargo ve izolasyonlar, işte tam da böyle hukuka aykırı oldubitti siyasi taraflı kararlara dayalıdır. ENOSİS’i gerçekleştirmek için Kıbrıs Ortaklık Cumhuriyetini ele geçirmek ve Türk ortağı da yok etmek maksadıyla 21 Aralık 1963’te saldırmak suretiyle Cumhuriyete birinci DARBEYİ yapan Rum tarafına,  BMGK  Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurucu Ortağı Türk Halkını yok sayarak 4 Mart 1964’te hukuk dışı oldubitti siyasi 186 sayılı taraflı kararla Cumhuriyetin egemenliğini teslim etmesi, BM şartının 41. Maddesi kapsamına dahil olamaz.

         Ve maalesef koskoca BM, 3 aylık geçici diye alınan bu 186 nolu kararı 60 yıl 7 aydan beri sürekli uzatmakta sakınca görmemekte, çözümsüzlüğün başlıca sebebi olduğunu da ne yazık ki göz ardı etmektedir. İşte bu haksız kararın temelleri üzerine inşa edilmeye çalışılan güya barış- çözüm modelleri ve planları ve bunlara dayalı Türk tarafına yönelik baskı ve yaptırımların da etkisi ve beklentisi içindeki Rum tarafına, BM tarafından sunulan Referandum dahil çözüm planlarını reddedilmelerine başlıca neden olduğu halde maalesef bilerek bilmeyerek ayni haksızlıkların devamında ısrar etmekte olmaları ve sonuçta her zaman olduğu gibi rutin baskıların Türk tarafına yapılmasına devam edildiği ortadadır maalesef.

         BM, Kıbrıs Türk halkına yıllardır yaptığı haksızlıklara son vermediği, haklıyı haksızı ayırt etmediği, çifte standart tutumunu sürdürmeye son vermediği, gerçeklere değil yalanlara dayalı taraflı tutumuna son vermediği takdirde ve hakkaniyete ve eşitliğe dayalı adil bir çözüm şekli ortaya koymadığı takdirde, darbeci saldırganlara gerektiği şekilde davranmadığı takdirde Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı bir çözüme ulaşması mümkün değildir.

         AB Bakanlar Komitesi haftaya KKTC’deki Rum mallarının durumunu ele alacakmış kritik toplantıda. Öyle ya, bir zamanlar 1955lerde 1963-74’lerde bütün Kıbrıs’ta 1974 sonrasında Güneyde kalan ve 3 defa suçsuz yere zarara uğratılan Türklerin mallarının da durumunu çok görüştü, Rumlara az mı baskı yaptı tazminatlar ödetti, maraz hem duygusal tazminatları da ödetti.  Ayrıca Rumların yüzlerce masum Türkü katletmesi meselesini de, Türklerin ortak devletten kovulmasını da, 103 köyden göç ettirilmesini de, yıllarca adanın yüzde içine gettolara kapatılıp saldırıya uğramasını da, işine gücüne tarlasına bağına bahçesine davarının başına gidememesini de, yıllarca yarı aç yarı çıplak mağara çadır barakalarda korku endişe ezgi cefa içinde beş parasız yaşamasını da görüştü, bol bol tazminatı da Türklerin cebine koydu, katledilen yüzlerce masum Türkün bedeli ödenemez ama tazminatını sonraya bıraktı. O yüzden Rumların ilk defa kendi suçlarından dolayı mallarından olmalarını da görüşecek, görüşsün tabii. Eşit muamele yapması normaldir! doğrusu da budur. Savaş tazminatını da sonraya. Yaaa işte böyle, masum Türklere zırnık ilgi yok, varsa yoksa Rum malları. Türklerin canlarından da önemli ve değerli!!!!! Onlara göre.