Son zamanlarda maalesef sirkat (hırsızlık) ve rüşvet haberleri gelmeyen işletme kalmadı. Kamu veya özel fark etmeksizin nerede ise her gün özel işletmelerde müstahdemden yüksek miktarda sirkat ve/veya kamuda rüşvet haberleriyle uyanıyoruz.  Özel bankalar da dahil bu tip yolsuzlukların her alana sirayet etmesi fevkalade düşündürücüdür.
Kuramsal açıdan yolsuzlukların nedenleri yönetsel, ekonomik ve sosyal olmak üzere üç temel başlıkta incelenirken, etkileri ‘Kamu Yönetiminin Bozulması’ ve ‘Ekonomik Kalkınmayı Engellemesi’ şeklinde ikiye ayrılabilir 
Yolsuzlukların bu denli yaygınlaşmasının temel nedenleri devletteki kötü yönetim, yetki tekeli, şeffaflık ve hesap verebilirliğin olmaması, iç denetimin eksikliği ve dış denetimin yetersizliği ile adaletin geç tecelli etmesi şeklinde sıralanabilir. Ancak, bunlara ilaveten bir tehlike vardır ki; yolsuzluğu ve rüşveti toplum nezdinde ortadan kaldırmak nerede ise imkânsız hale gelebilmektedir. Bu tehlike kültürel yozlaşma, ahlaki çöküntü veya toplumsal çöküntü olarak isimlendirilebilir.
KKTC’de Yolsuzluğu Besleyen Kültürel Yozlaşma Nereden Kaynaklanmaktadır?
Kültürel yozlaşma veya ahlaki çöküntü ahlak, onur, adalet, dürüstlük gibi değerlerin olumsuz algılarla beslenerek erozyona uğradığı süreç olarak tanımlanabilir. Şöyle ki, toplumun kolayca gözlemleyebildiği gibi;  devleti soyan, rüşvet alan ve giderek zenginleşen kesime kimsenin hesap sormadığı, yasa dışı veya haksız kazançla zenginleşenlerin sivil toplum örgütlerinin dahi başına geçerek itibar gördüğü,  yolsuzlukları önlemede denetim kurumlarının yetersiz ve etkisiz kaldığı, yargı sürecinde adaletin geç,  cezaların ise caydırıcı olmadığı, uluslararası yolsuzluk raporlarında ülke için yolsuzluk algısının giderek artması ve bu raporlarda en fazla yolsuzluk yapanların en üst düzey siyasi ve yöneticilerin olması toplumun geneline sirayet eden ‘devletin malı deniz yemeyen domuz” ve ‘herkes yediğine göre ben enayi miyim?’ gibi olumsuz algılar oluşturmakta ve rüşvet almak veya illegal kazanç sağlamak hak ve meşru görülmeye başlamaktadır.  İşte bu noktadan sonra kaybolan insani ve ahlaki değerleri tekrar kazanmak fevkalade güçleşmektedir.
Başlangıçta, kurumsal ahlaki çöküntünün ilk adımı olan ve basit anlamdaki haliyle, yolsuzluk, münferit eylemler gibi görülüp, yaptırımlar ve cezalandırılmalar konusunda ihmalkar davranılması sonucu bulaşıcı hastalık gibi yayılıp, ülkenin tüm yapılarına sirayet eden, daha komplike anlamdaki haliyle yozlaşma sosyal, hukuk, politik ve ekonomik sistemlerin düzgün, etkin ve verimli çalışmasında aksaklıklara, sistem çıktısının bölüşümünde bireyler arasında eşit ve adil dağılımına engel olan, bireyler arasında ayrımcılık gerçekleştirerek, bireylerin sisteme olan güvenini sarsan, sistem yapısını işlevsizleştiren ve ülkeyi çöküşe, yolsuzluk ve yozlaşmanın ülkede kalıtsallaşarak, kurumsal ahlaki çöküntüye yönelten bir olgudur 
Yolsuzluk ve Yozlaşma Nasıl Önlenir?
Yolsuzluğun ve yozlaşmanın bir “oyun” gibi ele alınması durumunda, “oyunun kurallarının adil” olması temel şarttır. Adil oyunun ilk özelliği de objektif “kuralların ve düzenlemelerin” var olması, “açgözlü, yağmacı ve diğer tatsız insanların iç güdülerinin kontrol altında tutulması”, “belirli ahlaki davranış standartlarının belirlenmesi”, “kurallara uygun şekilde uyulması için kuralların şeffaf olması, açıkça ortaya konması, anlaşılabilir olması”, “kuralların tarafsız bir şekilde uygulanması ve tutarlı olması”, “kurallara uyulmadığı zamanlarda uygulanacak yaptırımlar” ve “kural ve düzenlemelerin sıkça değişmemesi” gerekmektedir (Myint, 2000, s. 37). Bu nedenle etkili olabilmesi için, yolsuzluğa karşı tedbirlerin semptomları değil, bu temeldeki nedenleri ele alması gerekmektedir. Ekonomik, politik ve kurumsal reformlar yaparak yozlaşmaya yol açan temel nedenleri ortadan kaldırarak, öncelikle yolsuzluğun önlenmesine vurgu yapılmalıdır. Gözetim organları, güçlendirilmiş bir polis gücü ve daha verimli hukuk mahkemeleri gibi yozlaşma ile mücadelede uygulama tedbirleri, temel nedenlere dikkate alınmadığı sürece ve ciddi bir çaba sarf edilmediği takdirde etkili olmamaktadır.
Yozlaşma ve yolsuzluğun politik istikrarsızlık, bürokratik bürokrasi ve zayıf yasama ve yargı sistemleri gibi diğer kurumsal zayıflık biçimlerinin olduğu yerlerde yaygın olduğu konusu dikkate değerdir. Önemli olan nokta, yolsuzluk, yozlaşma ve bu tür kurumsal zayıflıkların birbirine bağlı olması ve birbirlerinden beslenmeleridir. Örneğin, bürokrasi yolsuzluğu mümkün kılmakta ve yolsuzluk yapan yetkililer daha fazla rüşvet alabilmek için bürokrasinin kapsamını arttırarak yozlaşmaya neden olmaktadır. 
Sonuç olarak; yolsuzluğun ve yozlaşmanın ortadan kaldırılması, bir ülkenin diğer kurumsal zayıflıkların üstesinden gelmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle etkili olabilmesi için, yolsuzluğa ve yozlaşmaya karşı tedbirlerin semptomları değil, bu temeldeki nedenleri ele alması gerekmektedir. Bu nedenle ekonomik, politik ve kurumsal reformlar yaparak yolsuzluğa yol açan temel nedenleri ortadan kaldırarak yozlaşmanın önlenmesine vurgu yapılmalıdır.