Kıbrıs Türk Halkının yüzde yüze yakını Atatürkçü olup İlkelerine sıkı sıkıya bağlıdır ve izinde olduğunu yıllar öncesinden kanıtlamış olup dünya durdukça da izinde yürüyecektir. Kıbrıs Türk Halkı,   Atatürk’ten ve Türk Milletinden hayat bulan Milli günlerimizi bir tamam büyük bir sevinçle heyecanla ve gururla kutlamış, kutlamaya da devam edecektir. Buna paralel İslam dinimizin önemli günlerini de gerektiği şekilde kutlayarak vecibelerini yerine getirmiştir. İslam dinine, Laikliğe halel gelmeyecek bir şekilde bağlılığını sürdürmüş olup dini, Devlet işlerine karıştırmamaya özen göstermiş bir halktır.

        Hükümetin, Okullarımızda yeni Disiplin tüzüğünü gündeme getirip bu hususta ürettiği karara tepki olarak ülkemizde başlatılan eylemler grevler ve söylemlerle sokaklara taşınan sendika dernek ve siyasi  partilerin protestosu göstermiştir ki, karar geri çekilmediği yahut bir orta yol bulunmadığı takdirde eylemlerin süreceği ve ülkede cepheleşmelerin daha görünür şekilde ortaya çıkacağı dolayısıyla büyük tartışmalarla istenmeyen olayların yaşanacağı olasılığına gebedir.

        Bu hususta geniş katılımlı yapılan protestolarda Bayraklarımızın taşınmaması, ayrıca Ulu Önderimiz Atatürk’ümüzün bir posterinin dahi taşınmaması, meselenin fırsattan istifade başka mecralara taşınma ihtimalini de beraberinde getirdiği düşünceler arasındadır. Bununla birlikte, Disiplin Tüzüğünde düşündürücü hususlar mevcuttur. Mesela, Lise çağındaki öğrencilerin okul üniforması ile birlikte dini inançlarına göre giyinmelerinin serbest bırakılması, okul genelinde çifte standart, öğrenciler arasında ise farklılık yaratmaktadır. Orta okul öğrencisi örneğin türban takarsa yasak suçlu sayılır, ama liseli takarsa serbesttir, suçsuz mu olur?

          Okullar bir bütündür ve ayrısı gayrısı da yoktur. Bu argümanlar bir birine zıt, nasıl iş? Tüm öğrenciler ayni okulların öğrencisidir, okullar ayni Devletin okullarıdır. Cinsiyet eşitliğini kız erkek eşit tutarken, ayni cinsten kızlarımızı nasıl ayrı ayrı tutarız? Bu karar, ayni konuda  bir taraftan yasak koyarken diğer taraftan da serbestlik verir. Orta Okullara türban yasağı getirilmesi, liselere serbest bırakılması, öğrencinin karar verip vermemesiyle hiçbir alakası yoktur, önemli olan türbanın takılıp takılmamasıdır ve bu doğrudan ilk hamleden Laikliği delik deşik etmektir, ileride de ortadan kaldırmaktır. Laikliğe aykırı değil diyorsanız ey hükümet neden Orta Okullara da serbest bırakmazsınız? Konu büyük küçük değil konu türbandır, türban. Dini siyasete karıştırdınız, şimdi sıra Laiklikte mi? Bana göre Kıbrıs Türk Halkı, ama Kıbrıs Türk Halkı bunu asla kabul etmez.

         Lise öğrencilerine serbest bırakılması demek gelecek için endişe vericidir, yapılanmaya kapıyı açmak demektir. Ülkede kutuplaşmayı tetikler, dönüşü olmayan bir yoldur. Türban serbestisi ileride çarşafa vs hoplamasına zemindir. Erkek öğrenciler de FES giymek isterse nasıl olacak? Bu arada Sayın öğretmenlerimizin de örnek ve çağdaş kılık kıyafeti, saç sakal vs, bir düzen içinde olmalı, hem Mücahit’in sesi BRT ekranlarında kimileri boynunda kolyede HAÇ ile program yapmasına önleyici tedbir alınacak mı? Ey güya hükümet edenler, en iyisi siz fesleri giyip mahallede tur atınız, öncülük ediniz. Bazıları için bu beklenmedik konu Hint kumaşı gibi gelmiştir sayenizde. Din ile Laik’liği karıştırmayalım, ikisi de çok önemli.  Eski köye yeni adet gerekmez. 1974 öncesi nasılsak öyle olmayı isteriz, kendi içimizde çatışmak istemeyiz. Nokta.

Parantez açalım, Rum yetkililer Türkiye’nin işbirliği içinde olduğu ülkeleri ziyaret eder çelmeye çalışır, beceremezse araya İsrail’i ABD’yi sokar, bir şekilde istediğini elde eder. Sıkça da Arap ülkeleri ile Türki Cumhuriyetlerini. Bunlardan 3 devlet Güneyde Elçilik bile açtılar, yazık. Yani Rum tezlerini kabul ettiler, doğru kabul ettiler, bizi de arkadan dolanıp asi kabul ettiler. Rumlar haklı biz suçlu anlayacağınız. Zaten ben geçen zaman zarfında onlardan bir şey çıkmayacağını anlamıştım, bir bakıma da biraz haklılar, bize şunu demek isterler, kardeşim siz kendi içinizde bile ikiye bölündünüz, yarısı Rumların tezini desteklerken bizden ne beklentiniz olabilir? Hem, soy kırımcıları usulen eleştirenler  bile ulu orta yakalanıp hücreye atılır süründürülürken ve gene de katliamlar devam ederken, başımızın belasını mı arayalım? Ayrıca Türkiye’den bazı satılmış kalemlerin Rumlara yama olmamızı tek çare olarak gösterirken, aksi halde Kıbrıs’ı kaybedeceğiz safsatasını yayarken, BM hukuk dışı kararlarına boyun eğmemizi ısrar ederlerken, diyebilirler mesela. Vallahi doğru.