Hayatımızda arzu ettiklerimiz/ yürekten istediklerimiz ile ulaştıklarımız her zaman uyuşmuyor… Arzu ettiklerimize ulaşmanın zor ya da uzak hedef olduğunu görebilmek bir anlamda “gerçekçi” olmaktır....

Hayatımızda arzu ettiklerimiz/ yürekten istediklerimiz ile ulaştıklarımız her zaman uyuşmuyor… Arzu ettiklerimize ulaşmanın zor ya da uzak hedef olduğunu görebilmek bir anlamda “gerçekçi” olmaktır. Ancak gerçekçi olmak, hedeflerimizden vazgeçtiğimiz anlamına da gelmemelidir… Bunu Kıbrıs sorununa uyarlayacak olursak, örneğin ben; Kıbrıs’ta bir çözüm olmasını canı gönülden isteyen, şu andaki durumun sürdürülebilir olmadığını düşünen birisiyim. Buna rağmen Kıbrıs’ta çözüm için ortada hiçbir olumlu unsur göremiyorum... Şu anda görevde olan Kıbrıslı Türk lider de Kıbrıslı Rum lider de çözümden değil, mevcut durumun sürmesinden yanadır… Dikkat ederseniz, “Her ikisi de federal çözümden yana değildir” demedim, çünkü kendilerine göre sözde bir çözüm anlayışları vardır ama aslında akıllarında yatan, mevcut durumun devamıdır. Kuşkusuz Rum lider ve halkı için mevcut durumun devamı, bir dezavantaj yaratmıyor ama Kıbrıs Türk halkı için öyle değil. Kıbrıslı Türkler için durum her geçen gün daha kötüye gidiyor, bazıları bunu görmek istemese de… Maalesef Rum halkının seçtiği yeni cumhurbaşkanı, eskisinden de beterdir, çözüme yanaşmayacağı aşikâr ve çözüm umutlarını azaltan birisidir... Görevdeki her iki liderle bir müzakere sürecinin başlayabileceğine bile inanmıyorum, böyle bir hedef oldukça flu... Bu duygular içindeyken “İki toplumlu Cyprus Futures” oluşumunun “Kıbrıs’ın Olası Gelecekleri Projesi” için bir basın daveti aldım… Daha basın toplantısına gitmeden, kısaca “Kıbrıs’ın 2022’den 2035’e kadar olan dönemine ilişkin çeşitli senaryolar kaleme alındığı” bilgisi de verildi bize… Doğrusunu söylemek gerekirse arayan dostlarıma ayıp olmasın diye gittim toplantıya, zerre heyecanım ve karşıma olağanüstü bir şey çıkacak beklentim yoktu. Neden biliyor musunuz? Çünkü meslek hayatım boyunca bu tür tanıtımların çok haberini yaptım, hatta bizzat bazı projelerde yer de aldım... Ne yalan söyleyeyim, bu konulardaki çalışmalara inancımı da yitirdim. Yani karşı değilim, çaba gösterenlerin emeklerine saygım sonsuz, yapmak istediklerini de destekliyor ve takdir ediyorum ama bu çalışmalar adeta suya yazılıyor gibi geliyor bana… Tabii ki pes etmemek lazım, mücadeleyi bırakmak belki de bizi çok daha kötü yerlere götürür. Ancak ben size samimi bir şekilde kendi duygularımı paylaşmak istedim, projeden söz etmeden önce. Haberlerini bugün gazetelerde okudunuz sanırım ama okuyamayanlar için kısaca bir bilgi vereyim de bahsettiğimiz şeyin ne olduğunu daha iyi anlayasınız. Norveç’teki Oslo Barış Araştırma Enstitüsü’ne bağlı “PRIO Cyprus Centre” ile “Sonuç Arabuluculuk Vakfı” tarafından desteklenen iki toplumlu Cyprus Futures oluşumu, “Kıbrıs’ın Olası Gelecekleri” projesiyle çeşitli senaryolar üretti. “Yol Yok”, “Benim Yolum”, “Onların Yolu”, “Bizim Yolumuz” isimli 4 senaryo ortaya çıktı. Adanın gelecek olasılıklarına ilişkin yapılan bu kapsamlı bir çalışma, diyaloğu teşvik etmeyi de amaçlıyor. Senaryolar, 2035’e doğru dört farklı olası geleceğin ana hatlarını çiziyor. Proje kapsamında Kıbrıs’ın 2022 yılından 2035’e kadar olan dönemi 18 Kıbrıslı Türk ile 18 Kıbrıslı Rum’dan oluşan 36 kişilik güçlü bir ekip tarafından ele alındı. Tamamen gönüllülük esasına göre yürütülen çalışmalara federal çözüme karşı olan veya olmayan, sağ ve sol kanattan geniş bir yelpazeye sahip insanlar davet edildi. Senaryolar; Kıbrıs ve çevresinde, 2035’e kadar olan dönemi siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, çevresel ve uluslararası dinamikleri kapsayacak şekilde ele alıyor. Bu bilgilerden sonra, diyebilirim ki çalışma beklediğimden daha çok ilgimi çekti. İlgimi çeken tarafı da nedir, biliyor musunuz? Bu senaryolar ideal olanı veya olması gerekeni dayatmıyor. Olası geleceğe dair senaryolar ortaya konuldu. İpek Borman Hocam, “Yaptıklarımız ve yapamadıklarımızla şekillenmekte olan olası geleceklerden bahsedilmektedir” diyor mesela… Buradan tartışmaya başlamayı ve ona göre geleceği nasıl daha iyi kurgulayabileceğimizi konuşmak için bir zemin hazırlıyorlar aslında… Ekip bir tür zamanda yolculuk yapmış… Basın toplantısında ekipten kişiler de vardı. Hiç kolay olmamış bu senaryoları ortaya koymak, kimi zaman sert tartışmalar olmuş, zaman zaman tıkanmışlar, ortaya bir şey çıkaramayacakları hissine bile kapılmışlar. Federal çözüm yanlısı bir katılımcının anlattığına göre, tartışmalar öyle bir noktaya gelmiş ki “Kıbrıs’ta hiç çözüm olmaz” diye bile düşünmüş ama sonra her şey yerine oturmuş ve dört senaryoyu ortaya koymuşlar. Basın toplantısında, “Şu niye yok, şunu konuşmadılar mı?” gibi bazı şeyler sıralandı, nitekim bugün haberlerin altına mesajlar yazanlar da benzer soruları yöneltti. Verilen bilgiye göre, bu toplantılarda aklınıza gelebilecek her şey konuşulmuş. Zaten projeyi kapsamlı inceleyen, senaryoları okuyan bunu anlayabiliyor... “Yol Yok” yani ‘Tıkanıklık ve Eylemsizlik Senaryosu’na göre, barış görüşmelerinin yeni bir başarısızlıkla sonuçlanması bölünmüşlüğü derinleştiriyor, fiili ayrılığın pekişmesiyle Kıbrıs sorunu askıda kalmaya devam ediyor. “Benim Yolum” yani ‘Ayrışma ve Karşıtlık Senaryosu’na göre, Kıbrıs Türk liderliği uluslararası katılım ve tanınmaya yönelik aktif bir politika yürütüyor. “Onların Yolu” yani ‘Baskı Altında Barış Senaryosu’na göre, dış baskı ve sınırlı halk katılımı ile yürütülen barış görüşmeleri, halkın geniş kesimi tarafından sahiplenilmeyen kırılgan bir federasyona yol açıyor. “Bizim Yolumuz” yani ‘Dayanıklı Barış Senaryosu’na göre ise geniş sivil toplum katılımıyla yürütülen çok aşamalı bir süreç, dayanıklı ve kapsayıcı bir federasyona fırsat veriyor. Bu senaryolar altında yazılan gelecek öyküleri de oldukça ilgi çekici… “Bir tür zamanda yolculuk” dedimse de aslında kimse gelecekte tam olarak neler olacağını bilemez. Konjonktürel değişiklikler zaman zaman hiç tahmin edilemeyen şeylerin de gerçekleşmesine yol açıyor. 2004’te AKP Hükümeti’nin Annan Planı referandumuna destek vermesi işte böyle konjonktürel bir değişimdi, her ne kadar sonu iyi bitmese de... Şimdi taraflara, garantörlere, çevremizdeki ve dünyadaki gelişmelere bakıyorum da bu senaryolar içinde gönlümden geçen değil de aslında olmasını istemediklerim olacakmış gibi görünüyor. Ancak projenin yapmak istediği bu değil; yani 'herkes kendine uyanı ya da kendisine gerçekçi olanı alsın' değil amaç… Yapılmak istenen, bu senaryolar üzerinden doğru bir yol bulmak için zemin hazırlamak, diyalog yolu açmaktır… Amaç eylemsizliğe son vermek, geleceğin konuşulmasını sağlamaktır. Projeden ekibinden birisi; “Bugünkü eylemlerimiz ve eylemsizliklerimiz geleceği şekillendiriyor” demişti… Hak veriyorum… Yeterince gündeme gelirse faydalı olacağına inanıyorum. Yani önyargılarımı bir tarafa bıraktım. Umutlu oluşum, bu projenin, bu yöntemin başka ülkelerde denenip başarılı olmasından değil çünkü geçmişte de başka ülkelerde başarılı olmuş birçok yöntem denendi, ya da denenmeye çalışıldı ama Kıbrıs için başarılı olamadı. Bana göre dört senaryo da olabilirdir, zaten birincisi mevcut durumu, ikincisi birincisinin devamı gibi yönetenlerin aklından geçeni yansıtıyor, üçüncüsü geçmişte üç yıl yaşayabilmiş başarısızlıkla sonuçlanmış bir anlaşmayı anlatıyor… Dördüncüsü ise federal çözüm isteyenlerin gönlüden geçen ama ütopik gibi duran ve bana göre olması gerekendir. Bence projeyi inceleyin, senaryolar altındaki gelecek öykülerini mutlaka okuyun, tartışın, daha geniş kitlelerin tartışmasını sağlayın. Emek ürünü bu proje faydalı sonuçlar getirecektir, en azından mücadeleden vazgeçmemenin simgesi olabilir.    

26 Mart 2023