İktidarların toplum faydasına olmayan icraatlarına toplumun gerekli tepkiyi koyabilmesi, bunları durdurabilmesi gerekir.
Tepki, itiraz yalnızca muhalefet partilerinden ve sivil toplum örgütlerinden beklenmemelidir.
Evet onlar öncü olacak, onlar yol gösterecek, onlar tepki kapısını açacak ama halk da onlara destek verecek, kendini gösterecek, kurbanlık kuzu gibi beklemeyecek.
Halk kendi davasına sahip çıkmazsa, istemediği sonuçlarla karşı karşıya kalır.
Vatandaşlarımız hep birilerinin kendileri için bağırmasını, yollara düşmesini istiyor, tamam da sen de kendin için bir şey yap, hep başkasından bekleme.
Olan oluyor, halk mağduriyet yaşıyor, sonra da bir kendi kendine söylenme hali başlıyor ama kendi kendine söylenmekle veya sosyal medyaya birkaç satır yazmakla düzelmiyor ki bu işler.
Bir kabulleniş, bir kaderine razı olma hali var vatandaşlarımızda.
Bakın ortaya çok da büyük tepkiler bile koymadan bazı şeyler engellenebiliyor.
Halk arasında “Yüzde 40 vergi oranı kanun hükmünde kararnamesi” olarak anılan, esas adı “Gelir Vergisi Matrah Dilimleri ve Oranlarının Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa Gücünde Kararname” meselesi…
Bu kararname büyük tepki görmüş ve anayasaya aykırı olduğu da belirtilmişti.
Zaten ülkedeki pahalılık altında ezilen halka bu kararnameyle ek yük bindirilecekti.
Gelen tepkiler ve sivil toplum örgütlerinin Anayasa Mahkemesi’ne gitme tehdidinden sonra hükümet “Gelir Vergisi Matrah Dilimleri ve Oranlarının Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa Gücünde Kararname”yi yürürlükten kaldırdı.
Yani yüzde 40 vergi oranı iptal edildi ve hem özeldeki hem de kamudaki tüm ücretli çalışanlar daha fazla net maaş alacak.
Demek ki yanlış olanın üzerine gidilince, doğru, etkili muhalefet yapılınca başarılı olunabiliyor.
Bence bu konuda daha büyük gürültü çıkarılmalıydı, hükümete yaptığının yanlış olduğu daha gür bir sesle vurgulanmalıydı ama neyse ki olan kadarı bile etki gösterdi.
Bu arada mecliste ve diğer platformlarda “Gelir Vergisi Matrah Dilimleri ve Oranlarının Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa Gücünde Kararname”yi savunan, doğru yaptığını, halkın faydasına bir iş yaptığını söyleyen hükümet üyeleri neden iptal ettiler acaba bu kararnameyi?
Herkesin “yanlış” dediği şeyi göremeyip ya da öyle görmek isteyip savunuyorsunuz, bir dolu laf ediyorsunuz sonra da iptal ediyorsunuz.
Boşu boşuna yapılmış yığınla konuşma ve ortaya çıkan tartışma…
Yapacağınız, yaptığınız icraatları, işleri, kararnameleri kendi aranızda tartışmıyor musunuz? Vatandaşı mağdur edebileceğini düşünmüyor musunuz? Birisi de size bunların yasalara, anayasaya aykırı olduğunu söylemiyor mu?
İktidardakilerin hukukçuları; “Aman efendim bu kararnameyi yaparsak Anayasa Mahkemesi’ne giderler, iptal ederler. Tüm çabalarımız da boşa gider. Gereksiz yere tartışmalar yaşanır” demiyor mu? Ya da sağduyulu başka kişiler uyarmıyor mu? Bu nasıl bir iştir böyle?
Öte yandan, halktan büyük tepki gören, partizanca dağıtılmış “T izinleri ve kiralık araç izinleri” de iptal edilmek zorunda kalındı.
Basına sızan listelerde yoğun şekilde partizanlık marifeti görüldü, üstelik ilgili bakanın akrabalarının isimlerinin olduğu belirlendi.
Partizanca dağıtıldığı belirlenen “T izinleri ve kiralık araç izinleri” iptal edildi, yeniden değerlendirilecekmiş. Yıllardır izin verilmesini bekleyen ve gerçekten bunları hak eden kişiler de mağdur oldu.
Gerçi dışarıda kalan ve kendileri de “T izni” bekleyen çok sayıda partilinin yaptığı baskı nedeniyle listenin iptal edildiği iddia ediliyor. Umarım öyle değildir ama her ne isterse olsun etik olmayan, vicdanlara sığmayan ve büyük tepki gören bu izinlerin iptal edilmesi doğru bir karardır.
Henüz resmiyet kazanmayan listelerin basına sızdırılması bir yerde iyi olmuştur. Halkın, yapılan partizanlığı görmesi sağlanmıştır.
Demek ki neymiş? İktidarların doğru olmayan, halkı mağdur eden ya da edecek olan işleri, çalışmaları, uygulamaları için ortaya etkili tepki koymak, onları iyice sallamak, rahatsız etmek, her akıllarına gelen şeyi yapamayacaklarını onlara hissettirmek lazım.
Halkımız bu reflekslerini maalesef uzun zamandan beridir kaybetti, her şeyi kanıksayıp, kabullenir oldu.
Yukarıda örneğini verdiğim iki iptal olayı gösteriyor ki biraz olsun o baskıyı iktidar üzerinde kurunca yanlışları düzeltmek mümkün oluyor. Öyleyse yılmadan, kabullenmeden haksızlıkların, yanlışların, yolsuzlukların üzerine gidilmeli, kendiniz için halk için…