Parantez açalım. 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kurucu eşit ortağı Kıbrıslı Türkler olarak 21 Aralık 1963’ten beri Cumhuriyeti darbelerle işgal edip ortaklık haklarımızı gasp edenler hakkında ayrıca  işgalin 60 yıl 7 aydan beri devam etmesine yardım yataklık ve destek olanlar hakkında Uluslararası tutuklama emrini nereden çıkaracağız, Cumhuriyet ortaklığımız elimizden silah zoruyla alınıp Devletin dışına itilmiş durumdayken? Hem şikayet edeceklerimiz yardım yataklık eden merciler iken? Yoksa Kadı hikayesine mi dönüştü mesele? Göreceksiniz, günün birinde anlaşma olursa Rumların 11 yılda bize yaptıkları hem o zamana kadar süren ambargolar baskılar insanlık dışı muameleler asla sözü bile edilmeyecek, Gazze için de öyle.

        Heyyyy, Yeni Boğaziçi ve diğer bazı bölgelerde susuzluk yeniden baş gösterdi, zaten çok da kaybolmamıştı, neydi gece yarısından sabaha gelirdi az da olsa, düzeldi dediğimiz bu yani. Bereket olsun derdik. Şimdi gene başladı kabus, elektrik meselesini bilmem söylememe lüzum var mı. Tüp lamba kapı eşiğinde hazır durur. Neise, esas Kurultaya bakalım nasıl gider çalışmalar önemli olan bu. Kaç aday var, kim kazanacak ona bakalım, çok önemli ve de gerekli. Köyler kasabalar gezilir, umutlar yeşertilir ayni pilav tekrar ısıtılıp yenilir, hayde afiyetler olsun, şeker bal olsun, şerefe. Sana ne ortaköydeki rençberlikten, önündeki pilava bak kaşıkla gitsin, ayni hamam ayni tas sürsün gitsin. Birimiz ora birimiz bura çekelim koparalım ipi nereye giderse gitsin.

        CTP yetkilisi Sn Milletvekili, Cumhurbaşkanı Sn Tatar’ın ortaya koyduğu siyasi vizyonun Kıbrıs Türk Halkına zarar verdiğini, Kıbrıs sorunu çözümünün sadece karşılıklı kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir çerçeveyle mümkün olabileceğini, bu çerçevenin de BMGK kararlarında olduğunu, Kıbrıs Türklerinin varoluşunun ve şimdiki (kötü) durumdan çıkışın ancak BMGK kararları ekseninde hareket etmekle mümkün olabileceğini söyledi.

          Sn Vekil, BMGK kararlarına o kadar itibar edersiniz, o kadar çok güvenir ve savunursunuz ki Vallahi bravo size. Duyan da zannedecek bir numaralı sağcı partinin yetkilisidir ve Kıbrıs sorununu Türkler çıkardı. Nerede o geçmişin CTP ruhu, nerede olursa olsun haksızlıklara karşı dünyaya haykıran ortalığı inleten, mağdur edileni destekleyen Emperyallere karşı dik duruş sergileyen CTP nerede? Hele şimdilerde gerçek yüzü ortaya çıkmış, ipliği pazara çıkmış Emperyallerin çıkarları gereği dünyayı kana bulaması, BMGK gadimici beşlisinin ve diğer birkaç Emperyal ülkenin dünyayı darmaduman eden saldırılarla, haksızlıklarla, kulakların zarını patlatan savaş tamtamlarıyla, insanlıktan Adaletten yoksun, vicdansız ve acımasız tutum ve davranışları aşikar olduğu halde Partinin, bu Emperyallerin hararetli  savunuculuğuna soyunması hayretten ötedir. Hele kendi ülkesine, Kıbrıs konusunda tamamen haklı durumda olan Milletine karşı yıllarca açık şekilde yapılan haksızlıklara karşı çıkmak yerine, destek olması ve savunması işin en kötü tarafıdır.

         Dillerinden düşürmedikleri O BMGK’nin yaptıklarına bakalım. 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Cumhyuriyetinin iki ortağından biri Rumlar, ENOSİS için diğer ortak Türk Halkına saldırarak Cumhuriyeti işgal etti ve Türkleri Devletten kovdu. 103 köyden göç ettirdi, gettolara kapatarak yoğun saldırılarla katliam yaptı, Garantör Türkiye’nin yardımının dışında, BM ve diğerleri seyirci kaldı hatta bazıları saldırgana yardım etti. Bu AKRİTAS Türkleri imha planıdır ve birinci darbedir.

          İki buçuk ayın sonunda 4 Mart 1964’te BMGK 186 sayılı bir karar aldı. Adaya Barış Gücü gönderecek, devletin yönetimi 3 aylığına tek başına saldırgan darbeci Rum ortakta olacak, Türklerin ortaklığı da saldırgana verildi. Barış Gücü, Rum yönetimine yani devlete yardımcı olacak 3 ayda çatışmaları durdurmak ve düzeni sağlamak için. Yahu saldıran zaten Rumlar, Barış Gücü da mı saldıracak Rumlarla beraber? Kısacası, kümesteki tavuklar tilkiye teslim edildi. Sanki saldıran Türklerdi, sanki BM olan biteni  bilmezmiş gibi. Türklere cezalar kesildi, suçlulara da mükafat verildi. İşte Kıbrıs sorunu bu tarihten sonra dallanıp budaklandı, sorun daha da karıştı, saldırılar daha da arttı. BMGK isteseydi birkaç günde sorunu hallederdi, istemedi.

        Nitekim Türklere saldırılar duracağına arttı katliamlar da. Ne düzen sağlandı ne çözüm oldu, yara kangren oldu. Türkler sadece hayatta kalabilmek için savunma yaptığı halde asi durumuna sokuldu.  Adanın yüzde üçüne kapatıldı, seyahati engellendi, işine gücüne tarlasına davarının başına gidemedi. Rum saldırıları ada geneline yayıldı, Rumlar saldırmadık Türk bölgesi bırakmadı. Saldırılar çatışmalar bir birini kovaladı. Aylar ayları yıllar yılları kovaladı çözüm düzen sağlanmadı. BMGK 3 aylık hukuk dışı oldubitti kararı sürekli uzatıldı. Gün itibarıyla 60 yıl 5 ay oldu.(725 ay)

         15 Temmuz 1974’te ikinci ve daha büyük darbe yapıldı EOKA B--YUNAN CUNTASI birlikteliğinde  Kıbrıs Cumhuriyetine.  CB Makarios’u öldürdük dediler, Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan ettiler, Cumhurbaşkanlığı sarayını tanklar toplar havanlar ağır makineli tüfeklerle darma duman ettiler, yüzlerce korumayı katlettiler, terörist cani tetikçi Nikos Sampson’u Cumhurbaşkanı atadılar, daha önceleri uzun süre Polis Karakollarını her gece bombaladılar. Makarios’u İngilizler kaçırıp BMGK’ne götürdü, orada konuşmasını Rum-Yunan temsilciler engellemek istediler, Türkiye sayesinde konuştu, ve  ‘ ülkeme Yunanistan darbe yaptı işgal etti, Türkler de büyük tehlikededir acilen müdahale ediniz ‘  deyip garantör Türkiye ve İngiltere’ye de çağrı yaptı.

         Bütün bu gelişmeler BMGK önünde oldu ama hiçbir şey yapmadılar, öylece kaldılar, İngiltere de kılını kıpırdatmadı. Ve bütün bu gerçekler ortadayken saldırganların darbecileri işgalcilerin BMGK tarafından hala Cumhuriyetin egemeni ve tek yönetimi olarak kabul edilmesi arkasından da bunu AB’nin onaylaması ortada dururken sn Vekil, siz hala daha BMGK kararlarından söz eder, ekseninde dönmemizi önerir ve en doğrusu budur deyip kıyasıya savunursunuz? Ve Kıbrıs Türkleri yok sayılırken yıllarca hukuk dışı Adaletsizce insanlık dışı muamelelerle ambargo ve izolasyonlarla beli bükülen Türkleri ezenlerin bir dediğini iki etmezsiniz da hala övgüyle söz edersiniz?? Hem kurtuluşumuz budur deyip ahkam kesersiniz?

          Yıllarca bizi kurtaran koruyan kollayan tek ülke Türkiye ve ikinci darbede de son anda kurtaran Anavatan Türkiye’dir ve sizler sürekli aleyhine ‘ İşgalci-istilacı Türkiye Dışarı ‘ yazılı çirkin pankartla parti olarak 16 KM yol yürüyüp sloganlarla da dünya aleme karşı Türkiye karşıtı propaganda yaparsınız? Diğer çirkin propagandalarınız da biliniyor yazmayım, ve siz bu halkı selamete çıkaracağınızı iddia edersiniz, bize yıllardır yapmadıkları haksızlıkları bırakmayanların baskılarına haksız cezalarına aldırmadan bu Adaletsizlerden vicdansızlardan medet umar, bel bağlarsınız? Unutmayın Sn Vekil, biz Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağıyız ve bu meselede tamamen haklıyız. Suçluların, Adaletsizlerin vicdansızların sümüğünü çekecek değiliz, yalvaracak da değiliz.

         BMGK-AB’nin, Rumların sinsi ve maksatlı tezlerini yaşanan bunca gerçeklerden sonra dahi hala  anlayamamışsanız ve üstünden de savunursanız, bundan sonra da anlayamazsınız, Kıbrıs Türklerine de faydanız hiç olmaz. İki devletli eşit egemenlik temelinde yeni müzakere tezimizi Türkiye ile birlikte değil de ve Kıbrıs Türkünün yanında değil de BMGK-AB ve Rumların özellikle AKEL partisinin yanında durmanız, Kıbrıs sorunu çözümünde AKEL ile omuz omuza verip birlikte yürütme mutabakatına varmanız, diğer yandan Türkiye hakkında BM-AB’ye ve Güneye ve BM görüşmecisine yol keserek  mektuplar iletmeniz asla hoş karşılanacak yahut kabul edilecek durum değildir.

          CTP olarak ve eski siyasetçileri ve diğerleri hala bizi başkaları! yönetiyor, irademiz engelleniyor vs gibi iddiaları sürdürüyorlar. Referandumda iyiydi ama çok da hoşlarına gittiydi, sevinçten göbek atarlardı ‘EVET’ için destek verdiğinde. Benim gördüğüm bu kesimleri idare ettiği yok, onlar başkalarının idaresinde. Rumlar ki tanınmış devlettirler güya, Yunanistan’dan izin almadan işemeye gitmezler, ama gıkları çıkmaz bunlar gibi, ve bravo diyorum Rumlara, takdir da ederim, Dava böyle yürütülür, bizdeki gibi parçalı değil.

          Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığımızı 60 yıl 5 aydan beri elimizden alıp darbecilere vererek bizi de haksızca cezalı olarak kenara atan BMGK’nin, hem bu haksız kararlara göre hareket eden ve darbecileri tek taraflı hem tüm Kıbrıs adına üye alan ayni zamanda 20 yıldan beri haklarımızın darbecilere verilmesini onaylayıp bize cezaları katlayan AB’nin neyine güvenir itibar eder savunursunuz? Dikkat ediniz AB, hem Cumhuriyet ortaklığımız hem malımız mülkümüz kendinindir, kendinden sorulur diyor. Kıbrıs sorununa doğrudan müdahale ediyor.

          Ayrıca, Kıbrıs sorununun sorumlusu darbecilerin desteklediği BMGK-AB çıkışlı dayatma çözüm modeline nasıl güvenir desteklersiniz? 50 yılda çözüm olmadı çözümden kaçan belli. Masaya eşit oturup eşit kalkmak kötü mü? Bu çözüm istememek değil teslim olmayı istememektir. Türkiye Garantisinin kaldırılması girişimlerine neden gözü kapalı destek verir savunursunuz hem Ulusal Davamıza sırtınızı dönersiniz? Kıbrıs Türk halkına bundan daha büyük tehlike ve zarar olabilir mi? BM parametreleri, BMGK kararları, AB oyunları, Rum Yunan’ın Bizans oyunları ENOSİS yeminleri ve kararları ile 61 yıldır bize karşı aşikar olan tutum ve niyetleri ortadayken, bunların aralarında Türkiyesiz, Kıbrıs Türk Halkının kısa sürede eriyip gideceğini anlamak bu kadar mı zordur?

         Görüşmeler yıllarca sürdü, BM çözüm planları ortaya koydu. Türkler kabul etti Rumlar etmedi. Referandum oldu çözüme çok yaklaşıldı son düzlükte finişe yakınken Türkler evet dedi. Bazılarının birlikte yürüdüğü umut bağladığı yoldaş AKEL’in son anda attığı kazık sayesinde Rumlar ezici çoğunlukla Hayır dedi, çözüm direkten döndü. Vaatler, sözler havada uçtu hepsi yalan çıktı. Hayır diyenlere saygı duyuldu  AB’ne aldılar, Türklerin ortaklık haklarını da heybeye koyarak götürdüler, evet diyen Türkler şeyinin üstünde ortada kalakaldı, cezaları katlandı. Koskoca dünya Liderimiz Denktaş Babamızı bize harcattılar ne yazık ki. Büyük hatamız sadece bu değil, acısını İnşallah çekmeyiz.  Başka hata lüksümüz yoktur. Ama malum çevreler çoğalarak hala AKEL’in peşinde.

          Montana’da Federasyon çözümüne gene çok yaklaşıldı ama Rumlar masaları devirip gene kaçtı, Türklere cezalar devam. AB’ne üye alınmakla Rumların ayakları yere daha sağlam bastı, her defasında çözümden kaçtılar ve bu kuruluşlardan saygı gördüler. Özeti şudur; Rumlar, Türkleri eşit görmez geçici olarak azınlık görür, hiçbir şeyi paylaşmaz, 1960 Cumhuriyet haklarımızı zırnık vermez, Garantileri istemez, ENOSİS’e kapalı çözüm istemez, don atlet ditsiro (tüysüz çıplak) teslim almak ister, günü geldiğinde de kıçımıza tekmeyi basmak ister. Ağalar Emperyaller de öyle ister, aksi halde cezalar Rumlara mükafat Türklere verilirdi.

         Eeeee, 50 yıl Federasyon görüşüldü, bütün bu yaşanan gerçeklere rağmen Sn Vekil hala daha Federasyon tek çaredir diyor, Kıbrıs Türklerinin var oluşu Federasyona bağlıdır diyor, O Adaletsiz taraflı BMGK kararlarını Tanrı Kelamı gibi değerli bulur da ekseninde hareket edelim, dışına çıkmayalım diyor ve bu haksız kararları kabul edilebilir sürdürülebilir nasıl buluyor? Yahu, haksız kararlarla ortaklığımız elimizden alındı, asi ilan edildik cezalandırıldık haksızca kenara itildik. 3 aylık geçici karar 725 aya ulaştı. Hukuk dışı 186 kararla saldırganlar AB’ne alındı. Şimdi hepsi birden bize baskı yapar istekleri doğrultusunda birleşelim yani yamalanalım. Rumlar çözümden hep kaçtı hiç baskı görmedi, suçsuz da oldu güçlü da?

          Da bize bunca yılda yaptıklarını ve neden böyle yaptıklarını değerlendirmeden gözümüz kapalı dayatmalara boyun mu eğelim? BMGK-AB’nin bunca yıl haklı ve haksız tarafa ne kadar ters çifte standart davrandıkları ortadayken ve Kıbrıs adasının Rum-Yunan’a peşkeş çekildiği alem aşikar iken sizin hala bunların arkasında durur savunursunuz, yetmedi, eşitlik haklarımızı isteriz ve savunuruz diye bize karşı çıkarsınız? Esas Kıbrıs Türk Halkının zararına olan ve geleceği karanlık ve tehlikelerle dolu olan tam da sizin savunduğunuzdur. Yol haritası bellidir diyor, belli olsaydı yolun sonuna çoktan varılırdı. Sizlerin bu çabası, Kıbrıs Türk Halkını Apostolun çizmeleri altına yatırır.

        Belli olan dediğiniz CTP görüşünün BMGK kararlarını doğru kabul ettiği, Rumlara Kıbrıs Cumhuriyeti yönetiminin ve egemenliğinin verilmesinin ve bu sayede AB’ne alınmasının haklı ve doğru görüldüğüdür. Türklere de cezaların müstahak olduğu. Türkler ne yaptı ki Cumhuriyet ortaklığı elinden alınıp darbecilere teslim edildi, üstünden de ceza. Hiç bunlara karşı çıkmadınız, hukuk dışı 186 kararına ve uzatılmasına itiraz etmediniz, sözünü bile etmediniz. Vakıf mallarını hiç dile getirmediniz, İngilizlerin yasa dışı olarak Vakıf mallarını Rumlara vermesini konu etmediniz, Kıbrıs sorununu iki toplumun birlikte çıkardığına dair asılsız iddiada bulunursunuz.  

        Bakınız komşu müzakereci Menelau efendi ne diyor. 1960 Antlaşmalarından miras kalan etnik ayrımları aşmamıza müzakere kazanımlarıyla ulaştık diyor. AB üyesi olmakla müzakere sürecinde dönüm noktası oldu, 4 Avrupa özgürlüğünün uygulanması, Garantilerin kaldırılması noktasına gelindi.  Yolun çoğu 9 Temmuz 2006’da sn TALAT- Papadopulos dönemi anlaşmada ve 2015-17 sn Akıncı-Anastasiyadis dönemi anlaşmada alındı.  2017’de Montana’da 6 maddelik Guterres çerçevesiyle de zirveye ulaştı dedi. Eski Dışişleri bakanı ve müzakereci bayan Markulli de yıllar önce, 1963’te Anayasada değiştirmek istediğimiz 13 maddenin hepsini değiştik demişti. Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir devlet yoktur artık bilesiniz. Gene de Maşşallah Maşşallah ne barışçı! ne bonker Başkanlarımız vardı, bol keseden atıp tutmuşlar, helal olsun. Haydi arkadaşlar yürüyelim arkalarında da dünyayla buluşalım, HEM O MEŞHUR Uluslararası Gukuk’la da, suratımıza tükürerek, kıçımıza da tekme yiyerek.