Parantez açalım, Meclis açıkken eylem grevler protestolarla Meclisi kimlerin nasıl-niçin çalıştırmadığını bu halk gördü. ‘boşa geçirilecek tek bir dakikamız bile yok’ diyor sn Parti Başkanı. Orası doğru da, oybirliğiyle tatil üstüne tatil eklenmişken nasıl olacak bu iş? Çalışılmaya başlansın da biz dakikaya değil bir saate razıyız. Rum başkanı gizlice ziyaret eden grup kimlerdi merak konusu, sakıncası yoksa neden açıklanmaz herkes bilsin, sakıncalıysa üstünü örtün mesela BRT arşivinin Güneye gittiği iddiaları gibi, boş verin gitsin.
Çiçeği burnunda Yunan Dışişleri bakanı Güneyi ziyaretinde estek köstek okudu diğerleri gibi. Yorgos efendi, birincisi 21 Aralık 1973’te, ikincisi 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası’nın EOKA terör örgütü eşliğinde Kıbrıs Cumhuriyetine yaptığı askeri darbe ve istilada CB Makarios’un sarayının bombalandığını, Makarios’un öldürüldüğünün duyurulduğunu, yerine terörist başı Sampson’un atandığını akabinde ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin’ ilan edildiğini, Makarios’un öldürülemeyip İngilizler tarafından kaçırıldığını, BM’de yaptığı tarihi konuşmada Kıbrıs’ın Yunanistan tarafından işgal edildiğini ve acilen müdahale çağrısı yaptığını, Türklerin büyük tehlikede olduğunu, Garantör Türkiye ve İngiltere’ye de çağrı yaptığını, darbe-istila öncesinde darbecilerin her gece Polis karakollarını bombaladığını, Makarios’çu solcuların yüzlercesinin katledildiğini,
Darbenin 5 gün sonrasında Türkiye’nin meşru müdahalede bulunduğunu, asayişi sağladığını, asayişin 49 yıldır sürdüğünü, durum yatıştıktan sonra Makarios’un adaya dönüp makama kurulduğunu, Atina Yüksek Mahkemesinin Türkiye müdahalesinin meşru olduğuna dair 1989’daki kararını, Türkiye’nin işgalci olmadığını, müdahale etmeseydi bu gün Kıbrıs Cumhuriyetinden söz bile edilemeyeceğini, Türklerin tamamen yok edileceğini, müdahalenin Yunanistan’ın Cunta yönetiminden kurtulmasına vesile olduğunu bilmiyor olamaz.
Sancısı hem saldırganlığı, başarılı darbede ilan edilen ENOSİS’in müdahaleyle bertaraf edilmesinden dolayıdır. ENOSİS hayali durdukça Garantilerin modası geçmez hatta fazlasıyla gereklidir, zira Cumhuriyetin eşit Türk ortağın yaşamının ve haklarının güvencesidir bayım. Biraz düşünseniz değil Kıbrıs’a gelmek yüz mil uzağından geçer tarafına bakmazdınız, adayı kana bulayan olarak. Ne 186 ne AB, dünya baş aşağıya gelse gerçeklerin hem suçlarınızın üstünü örtemez. Adada 1963’lerde yasa dışı 20.000 Yunan askerinin bulunduğunu da, mesel okuma.
Bir vekil seçimi sonrasında AKEL içimizde itibarını, etkisini, gücünü daha artırdı, yakında omuzdaşlarla yeni hamleler göreceğiz demiştik. Yandaş yoldaş gençlik örgütleri Güneyde buluştu. Federasyonla yeniden birleşme için ortak etkinlik ve aktiviteler için anlaştılar. Kısacası, Türk halkının selametini! Geleceğini Rumlarla birleşmekte sanan AKEL hayranı dünyalı gençler işin şakasında, geçmişte neler çektiğimizi yaşamadılar bilmezler, duyduklarına inanmazlar, aldırmazlar, halen bize yapılanlara da. Birleşik denirse eğer 1960-63 yıllarına 3 yıl 4 ay sürdü diken üstünde. Neyini özlediler, katliamları, göçleri, ablukaları, yoldan tarladan kaçırılmayı, kör kuyulara atılmayı, devletten kovulmayı, sövme saymayı hakareti, endişe korku açlık, sefilliği mi?
Gençler, deyin bakalım nasıl birleşeceğiz, halk olarak mı birleşeceğiz yoksa Kuzey topraklarını Güneye mi katacağız, her ikisi mi? Rumlar bizi değil toprağı ister. Egemen kim olacak, Türklerin statüsü ne olacak, öyle kuru kuruya birleşme olmaz, çocuk oyuncağı değildir, halkı felakete sürüklemektir yapmaya çalıştığınız egonuz uğrun. Kıbrıslılarla mı yoksa Kıbrıslı Helenlerle ve Yunanlılarla mı birleşeceğiz? Kıbrıslılar olarak mı, Kıbrıslı Türkler olarak mı dünyalılar olarak mı? Garantiler, egemenlik, eşitlik, AB deregasyonları, dönüşümlü Başkanlık, Federasyon, Kıbrıs Cumhuriyetine yama, bir Türk’e karşılık dört Yunanlı, karma, Arap saçı, iç içe sarmaş dolaş, nasıl??? AKEL’in yolu bubi tuzağı doludur, halbuki Referandumdan anlamaları gerekirdi, umurlarında bile değil.
Zaten Türk-Rum iki parti Kıbrıs sorununu omuz omuza birlikte çözme kararlılığında olduklarını açıklamışlardı, eşit egemenlikle iki devletli çözüme karşı olduklarını da. Dünyaya bu mesajı verirler, yurt dışı temaslarda vekilleri AP toplantılarında. İki farklı görüş, ne iştir? Dış güçlerin-Rumların tam istediği gibi, parçalanmış yutulacak lokma gibi. O yüzden zamana oynarlar, çakalın avını beklediği gibi fırsatı beklerler, umutları bunlardır.
Yıllar önce TV canlı yayında Partinin sn Başkanına, ‘Slovak Elçilerinin himayesinde iki toplumlu rutin toplantılarına hep katılırsınız, sorunuz bakalım ‘Çek’lerle niçin ayrıldılar, ayrıldıklarına pişman mılar da ayrıldıktan hemen sonra Türklerle Rumları birleştirmeye kolları sıvadılar’? ‘Onlar kadife ayrılık yaptı’ dedi kapattı. Biz ne dedik tamburam ne çaldı. Kavgasız ayrıldılar, 34 yılı oldu. Ama kuyruk acılı-evlat acılıları, savaş yaşayanları birleştirme peşindeler. 1963’lerde Türkleri katledenlere bol silah yardımı yaparlardı ama. Tekrar soralım, pişman mısın Ey SLOVAKYA egemenlikten?
Ey AB, Cumhuriyetin ortaklarından suçlu olanı haksızca üye aldınız, masum Türk ortağı saf dışı bıraktınız, üstünden cezaları bastınız. Haklarına çöreklenip tüm ada üzerinde hak sahibi olacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. 1959-60 Londra-Zürih Uluslararası Antlaşmalarda kurucu egemen ortak olarak Türklerle Rumların imzaları vardır. Rumlar istedi diye Antlaşmaları çiğneyerek haksız üyeliğe aldınız diye Türk ortağa böbürlenip baskı, çalım, kahır, hakaret, şantaj, emrivaki, tehdit yapamazsınız, yok sayamazsınız, buna hakkınız da yoktur, haddiniz da yetkiniz da. Karar alacaklarmış da rapor hazırlayacaklarmış da, yaptırım da falan filan. Bu oldubittidir, çabuk hırsızlıktır. Türk ortağın izni imzası olmadan Kıbrıs Cumhuriyetini elleyemezsin, haklarına konamazsın, AB toprağıymış. Bunca mücadele verdik, neler çektiklerimizi seyrettiniz kılınız kıpırdamadı, hazır bulunca da üzerine çökmek istersiniz.
O Antlaşmalarda 5 imza vardır, silinemez, yok edilemez, kimse değiştiremez. Rumlarla birlikte Cumhuriyetin işgalcisisiniz. Esas Türk ortak sizden şikayetçidir. Rumların ve AB’nin imzası hem 186 kararı, Türklerin Cumhuriyetteki ortaklık haklarını yok edemez, AB’ni sahip kılamaz. Ey sol kesim, bunlara biat edeceğinize işgal edilen haklarımıza gelin birlikte sahip çıkalım, işgalcilere karşı çıkalım. Alet olmayın kurtulun sinsi AKEL’den. Kıbrıs Cumhuriyetinin yarısı bizimdir, sığıntı değiliz yama olmayız. Eksiğimiz birlik-beraberliktir. Kıbrıs üzerinde Rumlar kadar hakkımız vardır, yasal olarak AB’nin hiç hakkı yoktur. Hukuksuzluk en başta yapılmıştır. Bakınız, AKPM başkanı bay Kox Güneye gitti temaslar yaptı bizim tarafa dönüp bakmadı. Dediğim gibi ortaklığımızı da bizi da sildiler, üzerine çöreklendiler. Beklerler hata yapalım da hatalarını örtelim, olay budur.
Rumlarla yaşanmış hangi güzel günün hatırına yeniden birleşmek isteyelim? Böyle bir gün hiç olmadı ki. Ama sol çevreler, bize yıllardır yapılanlara sünger çekerek saldırganlarla birleşmek için yanıp tutuşmakta. Milli Davamıza sırtını çevirmekte, varoluş mücadelemizi karalamakta, büyük bedeller ödeyerek kurduğumuz Devletimizi, Milli-Manevi değerlerimizi kötülemekte, kurtarıcımız Anavatanımıza cephe almakta. Ortaklığımızı işgal edenlere, yüzlerce masum Türkü katledenlere, devletten kovan 103 köyden göç ettirenlere hem bunlara seyirci kalanlara hatta cesaret ve fırsat verenlere, ortaklığımızın işgalini onaylayanlara, yıllardır ambargolar-izolasyonlarla haksız cezalı tutanlara ses çıkarmazlar, üstelik dümen sularında gidip birlik-beraberliğimizi bozarlar.
1955-58, 1960-63, 1963-1974 yıllarında-sonrasında iki toplum arasında güzel bir gün yaşandı mı? Yok öyle bir gün. Saldırıya uğrayan hep Türklerdi. 3 yıllık ortaklık Cumhuriyetinde Türkler diken üstündeydi. İlk günden Rumların niyetleri ortaya çıktı Garantiler olduğu halde. Türklerin haklarını kullandırtmadılar. Türklere fazla haklar verildi diyerek kaldırmak istediler, kabul edilmeyince Akritas planını uygulamaya koyup 1963 Aralığında Türkleri imhaya kalkarak devlete ilk darbeyi yaptılar, anlaşmayı bozdular, saldırmadık Türk bölgesi bırakmadılar.
BMGK, 1964’te üç ayda sorunu çözecek asayişi-düzeni sağlayacak diye sözde Barış Gücü gönderirken, Devletin yönetimini saldırganlara verdi oldubittiyle. Rum saldırıları giderek arttı. Davulun sesi sonradan çıktı, meğer Türkler asi olarak görüldü hukuksuz 186 kararla. BG, saldırganları durduracak Türkleri koruyacak sanıp sevinmiştik, tersi oldu. 11 yıl sonra erken ENOSİS için Temmuz 1974’te Yunan-EOKA birlikteliğinde ikinci darbede Türklerin imhası için İfestos planı devreye kondu, ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ ilan edilerek savaşa sebep oldular.
Bu gerçekler ortadayken, Rumlar ENOSİS kararlarını tazeleyip çözüm planlarını reddederken, doğalgaz meselesinde Türkleri saf dışı bırakırken, Kıbrıs adına haksızca AB’ye alınırken, üçlü anlaşmalara Yunan’ı ortak ederken, Türkiye’ye sürekli yaptırımlar uygulatmaya mütemadiyen uğraşırken, Kıbrıs sorununun müsebbibi olduğu halde suçu Türkiye’ye atma gayretindeyken, Garantileri istemezken, 60 yıldır yıktığı Cumhuriyeti tepe tepe kullanır haklarımıza çöreklenirken, yargısız infazla cezalı tutulmamız sürerken, bu avantajlarla Rumlar çözümsüzlüğe oynarken, güven vermeden bizden güven beklerken, Türkiye’nin gitmesini isterken, emperyallerin baskısıyla yamalanıp sonuçta sıfırlanmamızı planlarken; işbirlikçilerin inatla birleşmeyi savunmaları, iki eşit egemen devleti savunanları çözüm karşıtı göstermeleri, Türkiye karşıtı faaliyetleriyle Garantilere karşı olmaları, suçlu tarafı aklayarak suçu Türk tarafına yükleme çabaları asla kabul edilemez. Rumlar avucumuza acıdan zulümden, kandan ölümden başka ne koydu ki yüzlerine sürelim? Devletimizin-Anavatanımızın yanında değil de, saldırganlarla emperyallerin yanında olanların bu Millete ne hayırları olur?
Rumlar-Emperyaller-malum çevreler güven yaratıcı-artırıcı önlemler diyor. Bunların hangisine güvenelim, mal meydanda. Hala Rumlar egemen, Türkler cezalı. Ne büyük terslik. Bu kadar açık meselede birlik-beraberlik içinde haksızlıklara karşı dik ve diri duracakken ikiye bölündük. Bir kısmımız hala gerçekleri göremiyor, tehlikenin üstüne üstüne gidiyor. Uluslararası toplumla buluşmalıyız diyorlar. İşte buluştuk, suçsuz olduğumuz halde ambargolu- izoleli cezalı, bize bakışları bu. Nasıl güven duyalım? Ne yaptık da O Uluslararası toplum hem O meşhur Hukuk bize sırtını döndü, yargısız infazla cezalandık suçsuz halde?
Güya Rumlar da güven duymak istermiş, o yüzden Türkiye gitsin, Garantiler kalksın isterler. Ey Rum, rahat durursan kimse kılına dokunmaz, haaa gene ENOSİS atağına kalkarsan, gene yok etmek istersen bizi tokadı yiyeceksin. Bir daha 21 Aralık 1963 hem 15 Temmuz 1974’ü aklına koma. Bak 49 yıldır asayiş, kimsenin burnu kanamadı. Söyleyin, hangi güzel günün hatırına birleşelim? Ve bunca yaşananlardan sonra birlikte yaşayacağımızı mı sanırsınız? Beş beteri olacak eskisinden. Türkiye gidince Garantiler kalkınca mı Türkler dünyayla buluşup yaşayacak güzel günleri? Böyle bir ihtimal asla yok. Rumlarla-Yunan’ın insafında hem Emperyallerin uçak gemileri, denizaltıları, savaş gemileri-uçakları, tankları topları, füzeleri, üsleri ve askerleri arasında? Tam mayının üstüne oturacağız. Birleşikçiler, askersiz Kıbrısçılar, neredesiniz, kayboldunuz ama?
1955’lerden beri Anavatan Türkiye’den faydadan başka ne gördük, şimdi özgür egemen bir Devlete, güven içinde Vatana sahip olduk. Gençlik örgütü varsın gitsin AKEL’in gençlik örgütüyle konuşsunlar anlaşsınlar. İsterlerse, Referandumda yüzde 76 RET oyu sağlayan ve unutulmuş görünen o müthiş kazığı atanın, çözümü engelleyen Türk düşmanı sinsi AKEL’in tuzağına hoplasınlar.