Rumlar Türkleri, 1960’taki Cumhuriyet ortaklığından farklı olarak kendilerine hizmetkar, onlar sahip Türkler sığıntı, onlar ağa Türkler maraba olmasını isterler. Fırsatı bulunca da kıçımıza tekmeyi atsınlar. 1960’taki yönetim ortaklığını ve bu şartlardaki birleşmeyi istemediler, ENOSİS için engeldi. Cumhuriyetin tek hakimi olmak için Türkleri yok etmek lazımdı, o yüzden 21 Aralık 1963’te saldırıya geçtiler, ortaklığı bozdular, Cumhuriyeti yıktılar. 11 yıl boyunca saldırdılar, yapmadıklarını bırakmadılar, sonunda 1974 Temmuzunda ikinci darbeyi de yaparak hayalleri Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan ettiler, lakin Garantör Türkiye’mizin meşru müdahalesiyle yıktıklarının altında kaldılar. 1975 Viyana nüfus mübadelesi sonucunda da bu günkü durum ortaya çıktı.

          Rum tarafı, BM gözetiminde yıllarca yapılan görüşmelerde çözümden hep kaçtılar, Referandumda çözüme ‘HAYIR’ dediler. En son Montana’da masaları devirip görüşmeleri terk ettiler. Bütün çözüm fırsatlarını teptiler, Türkler ise kabul ettiler. Rumlar suçlu olmalarına rağmen BMGK’nin adaletsiz 186 sayılı kararıyla güçlü halde tutuldular, korunup kollandılar. Masum Türkleri de, önce 0 adaletsiz BMGK’nin yargısız infaz kararıyla sonra da AB’nin taraflı kararıyla ve insanlık dışı baskılarla bir kenara ittiler, hala öyle.

         Türkleri çökertmek için Rumlar, Kuzeydeki malları için AİHM’de dava açtılar. Sonunda Mahkeme KKTC’de Taşınmaz Mal Komisyonu kurulmasına karar verdi. Bu karar bana göre, Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te başladığını, bundan Türk tarafının sorumlu olduğunu, Rumların Kıbrıs sorununda haklı, masum ve mağdur  olduğunu, Rum mallarının işgalde olduğunu ve Komisyonu kurmakla bunu kabul ettiğimizi, AİHM’nin bu kararıyla kendi kendimizi cezalandırmamızın, kendi elimizle ayağımıza kurşun sıkmamızın istendiğini, dolayısıyla AİHM oyununa geldiğimizi gösteriyor diye düşünürüm ta başından.

         Bizde Muhalefet, birçok kurum kuruluş dernek, gazeteci yazar vs TMK’nu kazanç başarı diye  görüyor. Ben ise suçluluğu kabullenme, pes etme, hakkımızı savunamama diye görüyorum. Başlarlar, BMGK kararları nettir, karşı çıkamayız, boynumuz kıldan incedir, Uluslararası Hukuka ve topluma  entegre olmalıyız aksi halde yalnızlığa itiliriz, onların istediği çözüme yes sör demeliyiz vs. Eee yes sör dedik be buba hem defalarca dedik da bir şey olmadı be buba, gene cezalı kaldık, gene darbeci işgalciler haklı tutuldu, baskı da görmediler be buba, da kimsemiz çıkıp da ey Uluslararası Hukuk, ey dünya alem ey BMGK, ama biz suçsuzuz, açıklayın suçumuz nedir, neye dayanarak ortaklığımızı işgalcilere devrettiniz ceza vereceğiniz yerde, Cumhuriyet ortaklığımızın işgal edilmesine neden onay verdiniz, işgal edenler için yok mu Uluslararası Hukuk’un bir diyeceği, BM ve diğer kuruluşların bir sözü da hepsiniz çullandınız Türklerin üstüne hem de masum olduğu halde? Biz bile bıraktık Cumhuriyet ortaklığımızı, Rumlara terk ettik, sözünü bile etmeyiz, ama Uluslararası Hukukun, AİHM’in vs nin adaletsiz kararlarını savunuruz. Yahu, var mı Güneyden birisi çıksın da desin yahu bu Türkler ne yaptı bize, ortaklıktan kovduk, ortaklığının üstüne çöreklendik, kırdık geçirdik, göç ettirdik diyen kimse var mı? Bizi savunan bir tek Rum var mı? Yoktur.

         Sayın Erhürman, açıkıça konuşunuz öyle dolambaçlı değil, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Cumhuriyet  ortaklığımız 60 yıl 7 aydır  işgal altındadır, o tarihten beri Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılmıştır yoktur. Güneydeki yönetim Helen Cumhuriyetidir, bunu bir defa olsun Rumlara, işgal ettiren BM’e, işgali meşru sayan AB’ne, diğerlerine sorunuz, hem neden cezalı tutulduğumuzu, 3 aylık 186’nın neden 725 aydan beri uzatıldığını sorunuz. Tutturdunuz BMGK kararları, AİHM kararları, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Toplum vs? Uluslararası Hukuk, saldırgan Rumların Cumhuriyeti işgal etmelerine, darbelere, katliamlara, insanlık dışı muamelelere karışmaz mı? Yoksa feragat mı  edelim haklarımızdan? Kıbrıs sorununda Rum malları da Rum malları, Cumhuriyetin ağırlığının çok altındadır. Rumlar, Cumhuriyetten bize zırnık vermezler. Eşit Egemenlik hakkımızı isteriz diye çözüm istemeyen mi olduk? Çözüm istediğimiz diye söz ettiğiniz zamanı da gördük. Çözümsüzlüğü kimlerin istediğini, kimlerin fırsat verdiğini, Kıbrıs sorununa kimlerin sebep olduğunu hala anlamamışsanız bundan sonra  anlamazsınız. Çözümsüzlüğün sebebi ve temeli 4 Mart 1964’ten beridir ve kemikleşmiştir, BMGK menşeli 186 dır. Biraz dik durunuz ve meşru haklarımızı savununuz, Rumların hem emperyallerin isteklerini değil. Cumhuriyet ortaklığımızı Güneye heba etmeyiniz Garantileri de tabii.

          Bence AİHM, Taşınmaz Mal Komisyonu kurulması kararını verirken her şeyden önce Kıbrıs sorununu Rumların yarattığını, darbeleri, Türklere yapılanları ve savaşa sebep olduklarını bildiğinden Türk tarafını daha fazla haksızca mahkum etmemek ve daha fazla çifte standart uygulamaktan kaçmanın yolunu böyle bir kararla üzerinden atmayı hedeflemiştir. Adaletsizliğe daha fazla bulaşmamak için Türklerin kendi kendilerini cezalandırması adına çürük elma şekerini uzatmıştır. Bir çoğu bunu güzel bir ikram diye görüyor.

          Kazın ayağı öyle değil ama, Kıbrıs Türk Halkı 1955’’ten başlayarak 1974’le birlikte üç defa göçmen olmuştur. Mal mülkleri kullanılmış, bir çoğu yakılıp yıkılmıştır. Ama bunun için hiçbir dünya kuruluşu BM, BMGK, AB, Uluslararası O meşhur HUKUK,  ne ABD, ne İngiltere vd  sesini çıkarmamıştır. Ki bu mal mülk hususu en hafif olan kısımdır. Yüzlerce masum insanın hunharca katledilmesinin yanında devede kulak bile değildir. Devletten silah zoruyla atılmalar, göçler sonrasında yaşanan yokluklar, sıkıntılar, abluka altında saldırılar, açlık sefillik, ezgi zulüm, ilkel yaşam, endişe korku içinde yitirilen yıllar, baba görmeyen çocuklar, evlatlar kaybeden eşler kaybeden analar babalar, kardeş, akraba eş dost kaybedenler vs. Hepsi yanımıza kaldı, kimse elini uzatmadı, tam tersi ezmeye çalıştı, saldırgana yardım etti. Anavatan Türkiye olmasaydı bu gün hayatta yoktuk.

          Yıllar boyunca süren bu acılar yetmezmiş gibi yardım etmesi gereken adaleti sağlaması gereken  dünya kuruluşları, üstünden bir de ceza vermesi acıları hem öfkeyi doruğa çıkaran bardağı da taşıran son damla olmuştur. Uluslararası Hukuk, uğradığımız haksızlıklara karşı çıkıp adaleti sağlayacağı yerde maalesef  BMGK hukuk dışı oldubitti 186 siyasi kararına göre hareket ederek haklılığımızı görmezden gelmiş, saldırgan suçluları kollamayı sürdürmüştür. Uluslararası Hukuk, BMGK’nin ayakları altında çiğnenmiştir, tepki de gösterilmemiştir.

          Şimdi de kalkarlar, işte Uluslararası Hukuk böyle der, bu Hukukun içinde olmalıyız, ona karşı çıkamayız, boyun eğmemiz lazım, yoksa dünyada yalnız kalırız vs. diye kimi korkak kimi mücadeleden kaçan teslimciler suçlu Rum’dan yana saf tutarlar, Milletine de sırtını dönerler, 725 aya varan çürümüş 186 oldubitti hukuk dışı karara biat ederler. Rum mallarının avukatlığına soyunurlar. Hani 3 ayda sorunu çözecek diye BMGK’nin aldığı karar, hani ortak Cumhuriyetin idaresini 3 aylığına geçici Rumlara veren karar, hani sorunu çözmeyi değil daha da karmaşık hale gelmesine sebep olan karar.

            3 aylık karar üzerinden geçen 40 yıl 2 aylık sürecin sonrasında 186 kararına dayanan AB, saldırgan darbeci işgalcileri tek taraflı üye almakla çözümsüzlüğü daha da körüklemiş düğüm üstüne kördüğüm atmış oldu. 3 aylık karar bu gün 60 yıl 5 aya ulaşmıştır. Hala çözüm YOK, hala çifte standartları, vicdansızlıkları adaletsizlikleri sürüyor, tükürdüklerini yalamıyorlar, bize yalatmak istiyorlar.

          Madem Uluslararası Antlaşmalar, BMGK çıkarcı beşlisi tarafından isteklerine göre yerle bir edilebiliyor, geçersiz kılınabiliyor ve Mart 1964’ten beri Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarına göre Rumlar ve Türkler tarafından müşterek yönetilmesi gerekirken, sadece Rumların yönetmesine karar verebiliyor ve 725 aydan beri böyle sürüyor, görüşmelere yeni antlaşmalara ne gerek var? Onlar da ‘böyle oldu da bitti Maşşallah’ karar vermişler madem. Yıllardır boşuna dirsek çürütüldü demek. Bunun adı  ÇÖZÜMSÜZLÜKTÜR da söylemeye postu yere vurmazlar.

          Rumların 60 yıldır güya geçici Cumhuriyet yönetimi kronikleşmiş vaziyette olup dünya ülkeleri 60 yıl gerisine değil önünde bulduğu pilavı yemeye devam eder, başını da belaya sokmaz. 60 yıldır eşek bağlandığı yerde durur. İşte dünyanın Jandarmaları hem baş belaları BMGK’nin marifetleri, sorun çıkarmak, çözümsüzlük yaratmak ve devam ettirmek, bilmeyen yok zaten. Sözde Cumhuriyet Rum egemenliğinde durdukça asla çözüm olmaz. Bu günlerde Rum egemenliğini bir yıl daha uzatacaklar. Şimdi daha çok ihtiyaçları vardır, ne güzel Güney Kıbrıs’a yerleşirler, orayı burayı da buradan kalkıp bombalarlar. Bay Hristodulidis, arkanızı güya sağlam yere dayadınız tatbikatlarla, askeri anlaşmalarla, ağzınız kulaklarınızda. Sonunda çıkacak davulun sesi, Türkiye’ye yalvaracaksınız darbe sonrası Makarios gibi bunu unutmayın.

         Ama ne üzücüdür ki bütün bu yaşananları içimizdeki bazı çevreler bize müstahak görüp Rum saldırganların yaptıklarını da mallarını da hararetle savunurlar. Bazı medya kuruluşları, bazı Hukukçular, siyasi Partiler, dernek ve örgütler bu yolda yürümeyi adaletin gereği sayıp en önemli olan Cumhuriyetin işgaline, darbelere bize yapılanlara sessiz kalmakta, hatta reva görmekte. Yukarıda belirttiğim yaşanmış gerçekleri ve haklılığımızı birlik halinde dünyaya haykırmak, bize haksızca  uygulanan dünyadan izoleli ambargoları, cezaları şiddetle protesto etmek yerine BMGK kararlarına, Hukuk kuruluşlarına hem Rum isteklerine açık destek verirler.

          Yahu, bize 11 yıl yapılanları bir kenara koyduk, ikinci darbede ENOSİS için erkendir- değildir diyerek bir birlerini yediler, koskoca Cumhurbaşkanı, Başpiskopos, EOKA kurucusu lideri  Makarios’u devirdiler, öldürdük dediler, Helen Cumhuriyetini ilan ettiler, tetikçi teröristi Cumhurbaşkanı ettiler. Eeeeee bütün bunlar tamamdır, mesele yoktur, suç da değildir, suçlu da yoktur? Suçlu biz mi olduk yani? Ve sözüm ona Rumlarla, dış güçlerle işbirliği yaparak doğru yoldan sapmak suretiyle Anavatanımızı, KKTC başkanını, Kurucu Cumhurbaşkanımızı, Milli Manevi değerlerimizi itibarsızlaştırmak için gece gündüz aşağılayarak, Rum-Yunan’ın suçlarına ortak etmek için bin bir dereden su getirir, inatla, cesaretle ve bile bile Davamızı baltalamayı, sürekli fitne fesat yaymayı , Rum tezlerini savunmayı maharet mi sayarsınız? Yazıklar olsun.

         Malum çevreler,  Hristodulidis efendinin Rum mallarının satışının yasa dışı olduğunu söylemesine karşılık, işgalindeki Cumhuriyetin asla 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olmadığını ve olamayacağını, yönetiminin de yasa dışı olduğunu yüksek sesle yüzlerine karşı hem onları destekleyenlere karşı söyleyemezler. Rumların dava açacak elle tutulur sadece malları kaldı,  bunun üzerinden üzerimize geliyorlar. Türklerin onlarca haklı sebebi var dava açmaya hem de daha güçlü, lakin önünü bile tıkadılar bize. Davayı Güneyde açınız sonucu beğenmezseniz bize havale ediniz derler. Güneyde Dava mı açılır? Anlayacağınız Kadı hikayesi.

          15 Temmuz 1974 öncesinde yanlış yapma lüksleri kalmamıştı. O gün  yaptıkları tekerleği ters döndürdü. Ama  yanlış yapmayı hala sürdürürler BM-AB desteğiyle. Sahi, İngiliz, ABD savaş uçakları Güneyden havalanır mış Orta Doğu’yu vurmaya, vah Hristodulidis vah, demiştik çıkarmak isteyeceksiniz ama çıkmayacaklar, gadimicidirler. İsteyin de görün bakalım adayı başınıza geçirirler, 186 beleşe mi sürekli tazelenir?

          Rumların mallarında koçan sahibi olduklarını inkar eden yok. Lakin Rum malları ne Kıbrıs sorununu yaratan konuların ne Rum saldırılarının önüne geçebilir ne bu sorunu yaratan savaş suçlularını haklı çıkarabilir. Rum malları Kıbrıs sorununun anası değil sadece bir parçasıdır. Türklerin mallarının yakılıp yıkılması talanı, kullanım kaybı, marazı, katledilen masum canların hesabı, ortaklık devletinden zorla atılmamızın hesabı, dış yardımlardan payımız, ezgi cefaların, ilkel yaşamların korkunun, yitirilen yılların maddi manevi tazminatları? Bunlar masaya yatırılmadan hesabı  görülmeden birden bire Rum mülklerini öne çıkarıp üzerine atlamak ve Kıbrıs sorununun önüne koymak, bu doğrultuda Türkleri sıkıştırıp itham etmek, baskı kurmak ve racon kesmek tek taraflı haraket olur.

           Bunlar masada konuşulacak önemli konulardır. Üstünden çok daha fazla tazminat alacağımız hususlardır. Rumların mal mülk konusu halledildiğinde başka alacakları kalmaz, ama bizim çoooook alacağımız vardır, onları nasıl alacağız, yoksa hibe mi edeceğiz? 60 yıl 6 ay Cumhuriyeti işgal ettiler, tepe tepe kullandılar. Bu sürede bizim çektiklerimiz, 11 yılın dışında kıyıda kenarda izoleli ambargolu vs  bunların hesabı görülmeden acele Rum malları yaraya merhem olmaz efendiler. Durun bakalım birden yelkenleri indirmeyin, karaları da bağlamayın. Dik duralım zira tamamen haklı tarafız.

         Ey Hristodulidis, yönettiğin Kıbrıs Cumhuriyeti değildir, BM’de Rumlar adına kayıtlı bir Kıbrıs Cumhuriyet yoktur bilmez misin? Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığından ziyade Uluslararası Antlaşmalarla 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağıdır, hakları da bellidir, açıkladığın  sadakadır. Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarında Türkler eşit kurucu ortaktır ve izni olmadan hiçbir halt edemezsin. Atıp tuttuğun Helen Cumhuriyetidir. Deyim yerindeyse, eğreti ata binen çabuk iner derler. Fazla uzadı, uzatıldı çözüm istemeyen emperyaller tarafından yoksa nasıl gelip adaya yerleşeceklerdi? Siz işgalcisiniz, oturduğun koltuk eğretidir. Esas olan 1959-60 Zürih-Londra Uluslararası  Antlaşmalarıdır. 186 kararı nereye kadar? 186, Cumhuriyetin sahipliğini vermez, veremez, o yüzden uzatılır.

         Yahu dünyanın adaletine hem dünyayı güya idare edenlerin kararlarına bakınız. Ortaklık Cumhuriyetine alem aşikar iki kere darbe yaptılar, Türkleri Cumhuriyet ortaklığından silah zoruyla kovdular, 103 köyden göç ettirdiler, yüzlerce Türkü katlettiler, CB Makarios’u öldürdük dediler, yerine terörist başı Nikos Sampson’u koydular, CB sarayını tanklarla yüzlerce çapulcu EOKA’cıyla hem Yunan Cunta askerleriyle topa tuttular allem kallem ettiler, Polis karakollarını her gece bombaladılar, CB Makarios öldürülemedi İngilizler tarafından kaçırıldı, BMGK huzurunda ağlayarak acil yardım istedi, ‘ülkem işgal edildi, Türkler de büyük tehlikededir, yardım edin acilen müdahale edin’ dedi hem Garantör Türkiye-İngiltere’ye de çağrı yaptı müdahale için. Vallahi çok iddialı bir film senaryosu BMGK’nin gerçek yüzünü göstermek için, üstelik gerçek.

          Eeeee daha ne yapsınlar suçlu olmaları için? Hal böyle iken bu darbecileri hala güya Cumhuriyetin sahibi egemeni olarak tanımaları, ortaklık haklarımızı darbecilere hediye etmeleri, çözümden kaçtıkları halde koruyup kollamaları ve adaletsizce Türkleri cezalı tutmaları, şantaj baskı uygulamaları en büyük şerefsizliktir, adaletsizliktir, rezalettir. Ve sen Hristodulidis efendi tüm bunlara rağmen hala horozlanın durun? Rum malları ne ki, siz Kıbrıs Cumhuriyetine darbeler yaptınız, yaktınız  yıktınız, 60 yıl 6 aydan beri işgal edersiniz, bunun hesabını verin, katliamlar, savaş tazminatı vs onlar ayrı. Bunların hesabını vermeden mülk meselesiyle bu defter kapanmaz, fello gibi da su üstüne çıkma, haklı ayaklarına da yatma, yemezler.

        Rumların tutuklama kararını destekleyenler, kendi haklarımıza sahip çıkmaya sırtını dönmüşse, geçmişte bize yapılanlar, halen yapılmakta olanlar umurlarında değilse ve Apostol’a yama olmaya özenmişse ayıplar yazıklar olsun. Bu arkadaşlara, Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağı olduğumuzu, Cumhuriyetin 60 sene 6 aydan beri Rumların işgalinde olduğunu hatırlatırım. Türkler olarak ne Kıbrıs Cumhuriyetini terk ettik ne eşit ortaklık haklarımızdan vaz geçtik, ne Güneydeki yönetimi Kıbrıs Cumhuriyeti kabul ederiz.