Ülkemizde alışıla gelmiş durumlardan biri de yaşanan bir sıkıntı veya uygulanacak bir ceza ile devamlı aciz durumda olan KKTC bütçesine kaynak yaratmak için hükümet edenlerin ve siyasilerin cezayı vey...

Ülkemizde alışıla gelmiş durumlardan biri de yaşanan bir sıkıntı veya uygulanacak bir ceza ile devamlı aciz durumda olan KKTC bütçesine kaynak yaratmak için hükümet edenlerin ve siyasilerin cezayı veya vergiyi ussallaştırma ve meşrulaştırma (halka kabul ettirme) çabalarıdır. Gelmiş geçmiş hükümetler her ne kadar geri adım atmak durumunda kalsalar veya “U” dönüşü yapsalar da ya olursa diyerekten her fırsatı değerlendiriyorlar. Hükümetin başarısızlıkla sonuçlanan en son  ussallaştırma ve meşrulaştırma girişimi ise  bilindiği gibi; depremi fırsat bilerek sözde fon altında uygulamaya yeltenilen maaş kesintileri ve ilave vergilerdir. Pandeminin aksine hükümet beklenmedik büyük tepkiyle karşılaşarak amaçladığı haksız ve adil olmayan maaş kesinti ve ilave vergileri halka haklı gösterememiştir. Hükümetin her seferinde bir nevi eşkıya gibi halkı ve iş insanını soymaya yönelik ussallaştırma ve meşrulaştırmada çabalarının  tekrar tekrar akamete uğramasının temel nedeni başvurdukları argümanın hukuki ve kurumsal temelden yoksun olmasıdır. Hükümetin en son yeltendiği maaş kesintisi ve ilave vergilerle ilgili kullandığı argüman ise bilindiği gibi maaş  kesintisi ve ilave vergiler ile oluşacak fonun deprem maksatlı kullanılacağıdır. Başka bir ifade ile gerçekleşen ve muhtemel depreme ilişkin her türlü gideri karşılamak için “Deprem Fonu” oluşturulduğu iddia edildi. Hükümet edenlerin ve siyaset edenlerin de çok iyi bilmesi gerektiği gibi: günümüzün çağdaş bütçe uygulamasında deprem fonu kurulması tam bir aldatmacadan ibarettir. Çağdaş dünya ve KKTC’de de geçerli olan devlet uygulamasına göre bütçede biriken vergi ve fonlar ile bütçe giderleri arasında doğrudan bir bağlantı kurulamaz. Yani belirli bir ad altında toplanan vergi ve/veya fonun belirli bir harcama için ayrılması bütçe usul ve esasları açısından mümkün değildir. Bütçe kaynağı ile gideri arasında doğrudan bağlantı kurulmasını önleyen klasik bütçe ilkeleri “Genellik ilkesi”  ve Bütçede “Birlik İlkesi”dir. Genellik ilkesi devlete ait tüm gelir ve giderlerin bütçede gösterilmesini ifade eder. Bununla birlikte genellik ilkesinin gayri safi ve adem-i tahsis olmak üzere iki temel unsuru bulunmaktadır. Gayri safi usulle bazı kamu giderlerinin gelirlerin arkasına saklanmasına müsaade edilmez. Adem-i tahsis usulü ise tahsis usulünün olmamasını gerektirmektedir. Böylece bazı gelirlerin belirli giderler için ayrılmasına müsaade edilmez; yapılacak harcamalar toplam gelir havuzundan finanse edilir. Bütçede birlik ilkesi devlet gelir ve giderlerinin tek bir bütçede gösterilmesini ifade eder. Birlik ilkesi tek bir bütçe dışında gelir toplanmasına ve harcama yapılmasına müsaade etmez. Dolayısıyla devlet faaliyetlerinin tek bir belge üzerinden izlenmesine imkân vermektedir. Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; bütçenin birlik ve genellik ilkesini zedelediği için organik gelir gider ilişkisi kuran fon uygulamalarına son verilmiştir. Bu durum KKTC bütçe tahsislerinde de açıkça görülmektedir. Örneğin turizm fonundan elde edilen gelirin çok küçük bir kısmı genel bütçeden turizme aktarılmaktadır. Benzer şekilde, seyrüsefer vergisi ile sabit radarlardan toplanan cezalar doğrudan yol yapımı ve tamiri, trafik levha ve yol çizimlerine harcanmamaktadır. Sonuç olarak; “Deprem harcamaları maksatlı deprem fonu kuruyorum” açıklamaları tam bir safsata ve aldatmacadan ibarettir. Şöyle ki, sözde deprem için yapılacak maaş kesintileri ve ilave vergiler toplam bütçeye katılarak deprem harcamalarından bağımsız olarak önceliklere göre bütçe giderlerine tahsis edilecektir. Bu konuda nihai karar ise Bakanlar Kurulunda değil Parlamentoda verilecektir.