Aşağıdaki yorumu, 1974’den hemen sonra oturduğum kira evinden bir başka kiralık eve taşınan, bu nedenle çevremdeki insanların “aptallığına doyma” diyerek beni en az 50 bin Rum’un harekât nedeniyle Gün...

Aşağıdaki yorumu, 1974’den hemen sonra oturduğum kira evinden bir başka kiralık eve taşınan, bu nedenle çevremdeki insanların “aptallığına doyma” diyerek beni en az 50 bin Rum’un harekât nedeniyle Güney’e kaçarlarken, arkalarında bıraktıkları “beğen de gene beğen, seç de gene seç” kabilinden evlerinden villalarından birine taşınmayı bile beceremediğim için gülüp alay ettiklerinin!… BUNA karşılık yalnız  Güney’den gelen göçmenlerin değil… Mağusa’lılarla civar köylerin insanlarının da ve tüm Kuzey’de “yağma Hasan’ın böreği” gibi söz konusu Rum evlerini, iş yerlerini, ötesi tüm mülklerini yedi sülalelerine ve sonrası sülalelerine de yetecek evler, villalar, dükkânlar, irili ufaklı iş yerleri, sanayi tesisleriyle birlikte.             BEĞEN de beğen, taşın da taşıncılara, taşınıp gasp ettiklerine tepki koyanlara… “Yapmayın, düşman da olsa sizin bizim olmayan mülkü “ganimet” adına sığınarak böylesi yağmalamak yanlıştır, adaletsizliktir, talandır. En basiti hem mücadelemize atılmış çamur hem de insanlık adına kara bir lekedir”  diyerek “Bozkurt gazetesindeki köşemden” eleştiren, kınayan, lanetleyen bir yurttaş olarak yazıyorum… *** Kİ O DEVRİN ADINA “GANİMET DEVRİ” dendiydi! Yıllarca sürdü! Ta ki ganimetlenecek Rum malı kalmamacasına! VE yağma sona erdiğinde “Eşdeğer Mal Yasası” icat edildi. Yediden yetmişe bu kez de “yağmaya” fakat bu kez resmi yollarla “eşdeğer mal yasasına bağlı uydurma puanlarla” devam edildi. O puanlar hâlâ evlerimizin bir çekmecesinde durmaktadırlar! Ki bir ara aptalca soruyorduk: “Yahu ne oldu şu eşdeğer mal yasası, mücahitlere verecekleri topraklar falan” diye! Hâlâ soran vardır! Buna karşın ama yine o Ganimet günlerinde ganimet yapanlar, yağmalayanlar bir kez daha kaptılar! Bir kez daha kulpunu uyduran Allah ne verdiyse aldı, kaptı… DOYMAK bilmez bir iştaha ile memleketin kapatılmamış ne bir karışlık toprağı kaldı ne sahili. Ne dağı ne taşı! Fakat ne hakcasına ne de adaletli! *** İŞTE “SON OLAY” O BÜYÜK DEPREMİN ARTÇI OLANIDIR: Son sözü elbet yargı söyleyecek. Dolayısıyla bizim ileri geri laf kondurmamız kesinkes yorum yapmamız doğru değildir. FAKAT olay da “Ee olur canım bu kadarı” değildir! Biri İçişleri ve İskan Bakanının müsteşarıydı. Dört parça araziyi sahte koçanlarla önceden anlaştığı bir kişiye başka bir hak sahibinin adına girerek sattı. Satıştan elde ettikleri sterlinleri de hep beraber paylaştılar. NEREDEN baksanız suç! Peki değer miydi?  Evet! Çünkü bu memlekette yıllardır hâlâ çözülmemiş Eşdeğer mal yasaları gibilerinden nereye çekseniz gidebilecek kadar boşluklarda kalmış sorunlar için mevcut yasalar da yetersiz kalmakta, rant ekonomisinin aldı başını gider “düzenlerinde” bu tip yolsuzluklar da kaçınılmaz olmaktadır! Çünkü üzerlerinde oynanması sahtekârlık yapılması çok kolay olmaktadır! NİTEKİM eğer ben elimde imkânların olduğu dönemlerde kira evlerinden kira evlerine taşınacağıma ayaklarımın altına serili topraklardan, sahillerden bir iki arsa kapatsam, bazı Rum evlerine “benimdir” diyerek kilit vurmuş olsaydım şimdi müsteşar beyin kat katı vole çeker, ömür boyu evlatlarıma da yetecek gelir getirici iratların ensesi kalın ağa babası olurdum. FAKAT BİZ YERİMİZİ hakcasına kanuna uygun yasal dediğimiz düzenlerden yana seçtik. Ne var ki yine de memleketi ne pisliklerinden kurtarmak mümkün oldu ne illegal düzenlerden. Hâlâ da devam ediyor!   Demek ki gerçek anlamda bir hukuk devleti olmak için daha kat etmemiz  gereken çok uzun yolumuz vardır.