Sizin gibi sizden öncekiler de bu yollarda yıllarca gelip gitti boşuna. Onlara da yazdık çözüm anahtarı BMGK’dedir kilidi açın da gelin diye ama aldırmadılar, bilmezden geldiler. Çözüm oldu oluyor sona yklaşıldığı dönemler oldu derken ansızın başa dönüldü kaç kez. Hepsinde de oyun bozan, zamana oynayıp masaları devirerek çözümden kaçan, son düzlükte dönüp ters yöne koşan, nikah masasında son anda kuvvetli bir hayır çeken, 60 yıldır ceza yerine mükafatlandırdığınız, Türklerin Cumhuriyetteki eşit ortaklığını silah zoruyla ele geçiren ve devletin işgalini sürdürmesine fırsat ve onay verdiğiniz ve şımarttığınız saldırgan Rum tarafı oldu. Referandumda yüzde 76 ret oyunun da, çözümsüzlüğün yarım asırdan fazla sürmesinde de başlıca sebep işte o 4 Mart 1964 tarihli hukuk dışı 3 aylık 186 nolu karardır. Bu kararla kilitlenen sorunu GK ayni kararı değiştirerek açmalıdır, yanlıştan dönmelidir, Türklerin Cumhuriyetteki eşit ortaklığının işgaline son vermelidir, saldırgana verdiği gibi geri almalıdır.
BMGK isteseydi sorunu henüz iki aylıkken dallanıp budaklanmadan kolayca çözebilirdi. Ne yaptı, sözde Barış Gücü gönderdi, 3 ayda asayişi-düzeni sağlayacak rayına oturtacak diye. Lakin en büyük hatayı yaptı, bu sürede Cumhuriyetin yönetimi Rum ortakta kalsın dedi. O Rum ki ENOSİS için ortak Cumhuriyete darbe yaptı, Antlaşmaları, Anayasayı çiğnedi, Türkleri Cumhuriyetten kovdu, saldırdı katletti, 103 köyden göç ettirdi, anası Yunan’la adayı kana buladı diye mükafat verdi. Yetmedi sanki Türkler suçlu imiş gibi cezalandırdı yargısız infazla, oldubitti kararla. Ne oldu, Rumlar tek başına devlete kondu diye anlaşmaya yanaşmadı, paylaşmadı çözüm olmadı ama BM onlara saygı duydu. Sonuçta Rumlar gene sözde Cumhuriyetin egemeni sayıldı. 3 aylık karar fos çıktı uzatmalarla 715 aya ulaştı, çözüm yok. Karar BMGK’nin aynası, yüz karasıdır.
Sn Jenca, sözde Barış Gücü adaya geldikten sonra Rum saldırıları daha da arttı, katliamlarla göçler de. Sonunda ENOSİS için 1963’te yıktıkları Cumhuriyete Yunan Cuntası-EOKA birlikteliğinde daha büyük bir darbe yaptılar. Bu defa bir birleriyle çatıştılar erken ENOSİS için. Cumhurbaşkanı Makarios’a saldırdılar, sarayı top ateşine tuttular, yüzlerce kişi öldürdüler, hatta Makarios’u da öldürdük dediler, yerine de baş terörist Somson’u getirdiler, ardından Kıbrıs Cumhuriyeti bundan böyle ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetidir’ diye dünyaya ilan ettiler. Da bunca tedhiş faaliyetlerini, darbeleri, katliamları yapanları, devleti yıkanları hala koruyup kollarlar mükafat verirler, utanmadan bu rezilliği hala sürdürürler? Tu suratlarına.
Sn Jenca, adada bütün bu gerçekler gibi niceleri de yaşandı. Darbecilerin Cumhuriyetin meşru egemeni tanınması, korunup kollanması devam ederken, bir de AB’ye tek taraflı alınması da tuzu bireri olurken, bunlara sebep olanlar destekleyenler saygı duydu. Öte yandan masum Türk ortağa yıllardır ambargolar dünyadan izoleli cezalar sürmekte. Bu haksızlıkların müsebbibi BM’nin bir mensubu olarak gerçekler üzerinden adaletin tecellisi için, hak yerini bulması için, dünyada barışın sağlanması için eğer BMGK beşlisinin çıkarlarına göre hareket edecekseniz boşuna uğraşmayın. Bu çamura paçalarınız bulaşmaz umarım. Referandum sonrasında GS Kofi Annan’ın raporu dikkate alınmayıp görüşülmeden nasıl tozlu raflara konduysa aynisi size de yapılacağı şüphesizdir.
BMGK’nin yıllardır haksız ve taraflı tutumu çözümsüzlüğün sürmesine sebeptir, ayni pilavın önünüze konacağı şüphesizdir, mesele ısıtılan pilavı yemek yahut yememektir. BM hem AB en az saldırgan darbeci Rumlar kadar 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını ve Cumhuriyetin Anayasasını çiğnemiştir, çiğnemektedirler, çiğnetilmesine de sebeptirler. Kıbrıs’ta yarım asırdır çözüm arandı bulunamadı, Kilit de, anahtarı da, çözüm da BMGK’dedir Sn Jenca.
Esas adil olan, eşit egemen iki devletli çözümdür, sözde Federasyon daha büyük çatışmadır, savaştır. Ya ENOSİS’tir, ya ENOSİS mezara gömülecektir, ortası yoktur. Zira ENOSİS, Rum-Yunan’ın yeminli Megalo ideasıdır, Ulusal Konsey, Meclis ve Parti kararları mevcuttur, zaman zaman da tazelerler, okullarda okutulur, kiliselerde de pekiştirirler her Pazar.
BM’de Rumlardan oluşan bir Cumhuriyet kaydı yoktur, biliyorsunuz da Türk ortağı yok sayıp haklarını saldırgan ortağa vermek hangi mantığa, hangi hukuka sığar sn Jenca? Bu, BMGK beşlisinin çıkarları icabı bir sorunu içinden çıkılmaz hale sokma alışkanlığının başka bir örneğidir. Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetinde Rumlarla Türklerin imzaları vardır, birlikte kurdular, 3 yılda yıkılsın, Anayasanın Türkler lehindeki çok önemli 13 maddesini Rumlar keyfine göre değiştirsin diye anlaşma yapmadık. Yaşanan gerçekler apaçık ortadadır, saldırganların haklı olduğu herhangi bir husus olmadığı da. Kıbrıs sorununu Rumların başlattığı sabitken nasıl olur da bütün bunlar göz ardı edilip Cumhuriyetin egemenliği teslim edilir? Taraflı yanlış karar üzerinden 59 yıl 7 ay geçtiği halde hala uzatılmasından ve çözüm olmamasından Rumlardan ziyade BMGK sorumludur.
Bakınız, Pile-Yiğitler (Arçoz) yol inşası konusunda istenmeyen olaylar yaşandı. Gene Türk tarafı BM’den suçlandı. Lakin bu hususta BM yetkilisi bayan Nino’ya, Güneydeki yönetimin 1996, 2003, 2004, 2012, 2021’de ara bölgeyi ihlal ederek inşaatlar yapıldığında neden BM’nin görmezden geldiği sorulduğunda cevap bulamadı, afalladı donakaldı. BM, sabittir ki saldırganların arkasındadır ve ENOSİS için elinden geleni yapmaktadır, nokta. Kıbrıs konusunda bataklığa gömülmüştür, tutar tarafı da yoktur.
Sorunun bunca yıl uzamasına sebep olanlar meseleyi adil olarak kendileri çözmek zorundadırlar. Masum Türk ortağı Rumların keyfine ve insafına bırakmak adamlık değildir, ilgili de değildir. Bu sorunu arabulucularla çözmek mümkün değildir. Mart 1964’teki yanlış sert kararı geri çekmekten başka çare yoktur, tersini, çözüm buradan geçer. İki tarafın egemen eşitliği, iki devletli çözüm. BMGK tek taraflı davranıyor, çifte standart uyguluyor üstelik tamamen yanlış. Sorunun içine edip uzaktan seyredip yanlış kumanda kesmeye devam etmek çözüm getirmez. Vicdan sn Jenka hem adalet. Kıbrıs Türkleri adalet istiyor, suçlulardan hesabın sorulmasını istiyor, adil çözüm istiyor, meselenin örtbas edilmemesini istiyor.
İlk başta 21 Aralık 1963’te ve 15 Temmuz 1974 ikinci darbede BMGk’nin soruna derhal müdahale etmesi gerekirdi, hele CB Makarios’un darbeden ve saldırılardan kaçırılıp kurtarıldıktan sonra birkaç gün içinde BMGK’deki itiraflarından ve müdahale için yardım çağrılarından sonra BM’nin acilen harekete geçmesi lazımdı, böylelikle savaş da çıkmamış olurdu. İngiltere de birlikte kılını kıpırdatmadılar. Garantör Türkiye tek başına görevini yaptı, asayişi sağladı, Makarios adaya dönebildi makamına oturdu. Bu gün Kıbrıs Cumhuriyetinden söz ediliyorsa Türkiye sayesindedir yoksa ismi Kıbrıs Helen Cumhuriyeti olacaktı, gerçi şimdi perde gerisi Helen Cumhuriyetidir o ayrı mesele. BM’nin yapamadığını Türkiye yaptı, sonra da Türkiye’ye baskı yapın, yaptırım uygulayın, estek köstek, başta da Meclis başkanı Annita hanım hem bazı çevrelerin güya dostu yoldaşı, çelme atanı AKEL. Adalet Mr Jenca ADALET.
Ey sözde Federasyoncu çevreler, olası Federasyonda ilerideki ustanız, patronunuz, başkanınız bakınız bizim için 14 maddelik öneri hazırladı. Tabasını düşündü lütfetti sadaka dağıtmaya. Hristodulidis efendi sen kimsin, sen Cumhuriyeti yıkanların kurduğu Helen Cumhuriyetinin başındasın, Türklere göz boyamak için hazırladığın öneriler nedir ki, işgalinizdeki ortaklık Cumhuriyetinin yanında? İşgalindeki devletin yarısı Türklere aittir unutma. Yapmanız gereken Türklerin işgal ettiğiniz haklarını dünya alem önünde terk etmektir, özür dilemektir, ENOSİS’ten vaz geçtiğinizi dünyaya duyurmaktır, bu takdirde belki güven verebilin. Ama arkalarında koskoca ABD ve diğerleri hem Menendez efendi gibi gerçeklere yabancı adaletten uzak vicdansızlar varken bunları hiç yaparlar mı?
Gördünüz işte Devlet ortaklığımıza çöreklendiler zırnık vermezler, konu etmezler, ambargolardan söz etmezler. Ufak ufak, kişisel bağlamda, tedricen, dış güçler hem AKEL kanalıyla bizi parçaladılar ya, işte bu sinsi önerilerle Türkçe konuşan Kıbrıslı tabasını parça parça, usul usul azar azar Güneye çekip bağlamaktır amaç. Altımızı çoktan oyarlar zaten şimdi elle tutulur karşılığını almak isterler. Bunlar en iyi hallerdir, Arap’ın hurmadan inmesine kadar hikayesi gibidir, bizi parça parça idarelerine alıncaya kadardır, sonrası tufandır. Zayıf halkaları suya götürürler da susuz getirirler, hala anlamadılar.
Ne yazık ki kimi işbirlikçiler gözü kapalı hemen balıklama daldılar önerilere, işkembeden bir de barış koyarlar sonuna, ama biz neresinde duracağız demezler, guduru. Yahu bizim Anonim gençlik diye örgütümüz de oluşmuş, pes Vallahi. Madem malum partiler ve bazı sendikalarımız AKEL’e gider adeta tapınırlar, çözüm için omuz omuza ortak harekette karar kılarlar, tarihimizi bile Rumlarla birlikte ortak hazırlamayı gündeme getirirler, dönüşte de talimatları yerine getirmeye kolları sıvarlar. Da bu yolun sonu nereye varır söyleyeyim, Atina’ya.
Geçenlerde bir öğretmen sendikamız AKEL’e gitti geldi, hemen Gazimağusa sn Belediye Başkanını ziyaret etti. Rumlarla birlikte ortak eğitim konusunda destek istedi, destek aldı. Ardından Derinya’da Türkiye karşıtı eyleme katılmaktan sn başkan son anda vaz geçti, zira bazı partilerden sert açıklamalar geldi katılması istenmedi, olay çıkmasın diye katılmadı. Ardından Tarih kitaplarımızın iki toplumun okumuşları tarafından birlikte yazılması ortaya atıldı. Devamla, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla iki toplumdan örgütler ortak basın toplantısı yaptılar. Ortak açıklamada ‘Crans Montana’da kalınan yerden ve varılan yakınlaşmalar kabul edilerek yeniden başlatılması gerektiği’ savunuldu. KTÖS yetkilisi ise konuşmasında, 1963-74 yılları arasında şiddet kültürünün birçok acıya sebep olduğunu hatırlatmış. Maşşşşşallllah, kırk bin kere Maşşaallah, Genel sekreterimize, ne de güzel süngerledi 1963 ve sonrasını ne da güzel tarif etti! Daha ileri gidip eski Başpiskopos Hrisostomos gibi konuşsaydı bari. O da, ‘Biz Türklere değil Türkler bize saldırdı, kendimizi müdafaa ettik, bir Türk bile öldürmedik’ demişti.
Ve bunlar Tarih Kitaplarımızı yazacaklar-yazdıracaklar ve Milli Var oluş Mücadelemizi çocuklarımıza öğretecekler ha? Yazıklar olsun. Tabii tüm öğretmenlerimizi kast etmiyorum amma sekreter veya diğer sendika yetkilileri kendi fikirlerini mi aktarıyor yoksa tüm öğretmenlerin ortak aldıkları karar mı? Özetle, ‘İki Öğretmen Sendikamız AKEL’in dümen suyunda, AKEL’in kılavuzluğunda Kıbrıs Türk Halkını felakete sürükleyebilecek yolu döşemektedir, bu potansiyele sahiptir, malzeme hazırdır emanet çocuklarımızdır. Çocuklarımız geleceğimiz büyük tehlikededir. Buna, kendi elimizle ipi boynumuza geçirmek derler. Zaman bu tehlikeyi artırır. Vay be, demek şiddet kültürü ha, vay zavallım vay, böyle öğretilmiş belli. Ey Devlet-Hükümet, meydan bu kadar boş mudur? Devlet Millet Anavatan, Dava karşıtı maaşlı?
Bizi her açıdan içimize dalarak parçalayan BM,AB, Rumlar, zamana oynadıkları açıktır. Başka türlü haksızlıklarını nasıl örtecekler, bizi hata yapmaya zorlayıp bizim örtmemizi isterler. Çabaları beklentileri budur. Parçalanmış halimizi gördükçe hani haksız da değiller. Boşuna hala yazayım mı diye düşünüyorum, meydanı dolduracak olanlar sandalye kavgasını kızıştırdıkça. Yazık.