Evvela şunu soralım. Hala BMGK’nin tarafsızlığına, adil hakkaniyete dayalı davrandığına, insani ve demokratik haklara saygılı olduğuna, itibarının kaldığına inanan güvenen kimseler kaldı mı,   Adaletsiz kararlarını tek çare olarak gören, çıkarcı tutumlarını, emrivakilerini halkın menfaati diye savunan, oldubittilere boyun eğen, empozelerine kaçınılmaz diyen içimizdeki sol çevrelerden başka???? Halbuki Ana Muhalefet CTP’nin ta kuruluşundan beri hangi konuda isterse olsun, kime yapılırsa yapılsın haksızlıklar karşısında yürekli bir şekilde dik durduğunu, boyun eğmediğini mücadele ettiğini iyi bilenlerdenim. Ne var ki bana göre, parti Referandum döneminde AKEL ve dış güçlere iradesiyle kendini kaptırmış, Referandum hezimeti sonrasında dış odaklara olan bağlılık daha da artmış, AKEL’in oyununun kırgınlığı kısa sürede atlatılıp eskinin de üzerinde yakınlaşma olmuştur. Vaziyet ve toplumdaki hoş olmayan ikicilik budur ve derindir maalesef.

          Soru, BMGK gadimici beşlisinin, teker teker de olmak üzere tümü için de,  hem  dillerden düşmeyen O meşhuuuurrr  Uluslararası Hukuk içindir de.  AB için lüzumu yoktur, bunlar da üç beş kişinin güdümündedir. Herkes elini vicdanına koysun düşünsün lütfen, yakın çevremizi de gözeterek, masum insanların çatır çatır kıyımını da.

          Ayni sözleri tekrarlayıp yan gelip yatmakla Milli Dava sürdürülmez. Her şeyden önce elle tutulur gözle görülür icraat ister, halkımız elektriğe, suya, sağlığa, eğitime, asayişe, pahalılığa, işsizliğe, kaçağa, kaçakçılığa, uyuşturucu ve trafik belasına vs çözüm ister. Bunlar halkın belini büken, canını alan, bıkıp usandıran, devam ettikçe çileden çıkartan hususlardır ki başta birlik ve beraberliği bozan başlıca sebeplerdir. Pusuda bekleyenlere de bulunmaz fırsattır.

         Birlik ve beraberlik olmadığı takdirde herhangi bir şeyin başarıya ulaşması mümkün değildir. Algı operasyonlarının bizi bölmek için yıllardan beri içimizde kol gezdiği ortada. Birlik beraberliğimizin  bozulduğu, geçmişteki gibi tek yumruk olmadığımız bir gerçek. Ve bu birlik beraberliği yeniden kazanmamız için hiçbir şey yapılmadığı üstelik daha da bozulmasına sebep olabilecek yönetimsel hataların, ihmal ve suistimallerin olduğu da bir gerçek. Yahu, geçmişten getirdiğimiz yılların birlik beraberliğini değil ileriye taşımak muhafaza bile edemedik.

         Devletimizin temellerini oluşturan, halkımızın birlik beraberliğini sağlayan Milli Manevi ve tarihsel değerleri yeterince koruyamadık. Her gün bu değerlere saldırılar olmaktadır. İçimizde AKEL ofisi faaliyette. Bazı siyasi partiler, dernekler sendikalar örgütler AKEL’e gide gele yol çıkardılar, birlikte hareket kararları aldılar. Sanki bütün toplumu temsil edermiş gibi dış güçlerin ve komşunun da ekmeğine bal sürercesine sürekli iki toplumlu etkinlikler olmakta, başta AB, dış güçler ve Rum destekli. Eylül ayında Güney yetkililerinin maksatlı şekilde görüşmelerde hareketlilik olacağını ortaya yaymasıyla iki toplumlu etkinliklerin hemen faaliyete geçmesi rastlantı değildir. Birlikte şarkılar, oyunlar, tiyatrolar falan. Bir de ‘süt baba’ olayı yaratıldı, bunun üzerinden vururlar habire. Türkçe konuşmalı Rumca İngilizce yazılı film tekrar vizyonda, hem de bir avuç Mücahit’e 15 bin Rum-Yunan çapulcusunun saldırılarıyla başlayan Erenköy savaşlarının yıl dönümünde.

          Köyde çocukların başlarının minarede kesilerek aşağıya atılmasını film yapan yok ama, veya diğer katliamların, kör kuyulara atılanların. Süt babaymış!!  21 Ağustos’ta AB destekli yuvarlak masa toplantısı da yapacak gençler, geleceği şekillendirme hususunda, falan. Gelecek nedir? Aha Rumlar sözde Cumhuriyetin sahibi ve tek egemeni daha ne olsun? Gelecek belli, Türkleri götürmek istedikleri yer belli. Tek hedefleri Kuzeyi de ele geçirmektir, o zaman ne asker kalır ne garantiler. Tüm adanın ENOSİS olmasının engeli sadece bu kaldı. Savaşla olmayabilir ama aha böyle içten içe kemirerek bal  gibi olur, ağalar paşalar da uyur. Bu eylemler protestolar daha da artacaktır. Dıştan düdük çalmıştır, içten de dürtüler yoğunlaşmıştır, Türk-Türkiye düşmanlığı, karalamalar, küfürler, alay etmeler başını alıp gitmiştir.

         İki toplumlu denilen bu gösteriler, Rumların hem BM-AB’nin müthiş işine gelir, ballı börektir. Bu çabaların hedefi özetle şudur. Bu güçler içimize sızarak  (çoktan sızdılar)  bizi bir şekilde kandırıp Rumlara yamalamanın yollarını ararlar, işleri güçleri budur, nasıl olursa olsun, yeter ki olsun. O zaman görünüz bakalım birlikte şarkı söylerler mi, oyun havalarında göbek atarlar mı. Bütün Rumların zihinlerinde kalplerinde neler olduğunu bir bilseler. Zoraki gülümserler bizimkilere, deve hendeği atlayana kadar. Çok da başarılıdırlar bravo onlara.

         Bizim yönetim bütün bu içimize sızmalara seyirci, umursamaz, boş verir. Halkın şikayetlerine  kulak kapatır, iç sorunlara çare üretemez, sadece cek caklar havada uçuşur. Anavatan elini uzatmasın Vallahi taş üstüne taş  koymazlar. Bir birleriyle dalaşmaktan geri durmazlar, koltuk kavgası bitmez sevdası da. Ve hala farkında değiller halkın fazlasının artan çeşitli sıkıntıların da etkisiyle isyanları oynadığını, eskisinin yerinde yeller estiğini. Yahu Milli Mücadele Tarihimizi bile çocuklarımıza okutamadık. Milli Mücadele ve Özgürlük Liderimiz koskoca Dr Küçük’ü bile unuttuk 20 Temmuz’da hem 1 Ağustos’ta. Milli Mücadeleyi başlatanı, Özgürlük ve var oluş ateşini bütün ülkede yakanı unuttuk, yazıklar olsun? Hele bizim nesil gitsin zaten dibi kaldı, o zamandır turpun çıkışı, yazın oracığa. Bizim nesil, 1955’lerden başlayıp bütün aşamaları yaşayanlardır.

         Buraya kadar olan yazıyı  6.8.2024’te akşamüzeri yazdım. Yavaş yavaş bir iki günde bitiririm acelem yok dedim. Çarşamba günü feyisten gördüm, bazı sendika, örgüt ve siyasi partilerin TC Büyükelçiliği önündeki protesto eylemini. Eylemin gerekçesi TBMM’de Temmuz ayında Kıbrıs konusunda onaylanan tezkere. Öğretmen Sendikası başkanı bayan Selma Eylem’in açıklamasını da okudum. Eeee Vallahi sanki da bilirdim yollara döküleceğini. Açıklamada, iki devletli Egemenliğin istenmediği, Uluslararası Hukukun ve BMGK’nin ayrıyeten kararlarının saygın, kabul edilebilir, tarafsız ve hakkaniyete tamamen uygun görüldüğü, Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağı olduğumuz, bu ortaklıkta egemenlik hakkımızdan taviz vermemizin söz konusu olmadığı, görüşmelerin Montana’da kaldığı yerden başlaması gerektiği, Uluslararası Hukukun dışında kalmamızın devamına karşı olunduğu (sanki içine aldılar da biz teperiz), adada yaşanan çatışmalara savaşlara Türkiye’nin de sebep olduğu gibi gerçeklerle bağdaşmayan, tutarsız dayanaksız ve de hayalci ve de teslimiyeti benimsemiş, komşunun ve BM-AB nin ekmeğine yağ bal sürmüş. Tam da yazımın özüne destek ve göbekten tam isabet.

             İşte tam da sözüm ona yetkililere, yönetime iletmek istediğim hususlar ve bu yönde yol ayrımına götüren eylemlerdir. Bu eylem ve söylemlerin, protestoların zaman içerisinde yavaş yavaş çığ gibi büyüdüğü, buna fırsat verildiği, koltuk kavgalarının, vurdumduymaz davranışlarla meydanı fırsatçılara boş bırakmanın sebep olduğunu göstermektir. Algı operasyonlarının gayet etkili olmasına sebep ülkemizde rahat bir şekilde alan bulmasıdır. Ve bu eylemler ilerleyen günlerde daha da artacaktır. Bu gibi davranışlar içimizde artarak yaşandığı sürece dıştan düşmana ihtiyaç yoktur. Rumlar, BM, AB bu hareketleri çok iyi kullanacak masaya koyacaklar. Bayan Holguin dahi.

         Zira bunlar, bu fırsatı beklerler yıllardır buna yatırım yaparlar, hepsi de bilir Türklerin haklı Rumların tam SUÇLU olduğunu. Mesele Hristiyan-Müslüman meselesidir, Türk de olunca o kadar daha. Yoksa Kıbrıs meselesi isteseydi BMGK çoktaaaaan bitirirdi, 1964’ten. Dallanıp budaklansın istedi 186 ile, AB ile de Arap saçına döndü, kilitlendi. 1963-74 arası neler yaşandı, kim yaşattı, kime yaşattı hiç umurlarında değil, konusu bile olmaz, olmayacak da. Yargısız infaz 186 güya üç aylık geçici karar hala sürüyor 726 ay oldu, dile kolay, işte bundan çıkarın dersi.

         Yorum yapmayacaktım ama az değineyim. Bu örgütler;  BMGK hukuk dışı kararları sonucu, ortaklık Cumhuriyetini darbelerle ENOSİS uğruna yıkanlara bizim ortaklığımızla birlikte Cumhuriyetin tam egemenliğinin verildiğini bilmezler mi? Masum olduğumuz halde bize de haksız cezaların verildiğini bilmezler mi? BM tarafından ortaya konan çözüm planlarına bizim EVET, Rumların HAYIR dediğini bilmezler mi? Görüşme masalarını devirip kaçanların Rumlar olduğunu bilmezler mi? BMGK-AB’nin taraflı olduğunu bilmezler mi? AB’nin tek taraflı haksızca Rumları sözde Kıbrıs Cumhuriyeti olarak üye aldığını bilmezler mi? Rumların, Türkleri silah zoruyla devletten kovduklarını, 1960 ortaklık Antlaşmalarındaki haklarımızdan zırnık vermediklerini, bizi eşit görmediklerini ve azınlık olarak gördüklerini bilmezler mi? Yarım asırlık Federasyon görüşmelerinden sonuç alınamamasına Rumların  sebep olduğunu, sebebinin de ‘Kıbrıs Cumhuriyetini’ paylaşmamak olduğunu, görüşmeden kaçmakla tekrar Cumhuriyeti tek başlarına yöneteceklerini bildiklerinden dolayı olduğunu bilmezler mi? O büyük güçlerin de buna saygı duyduklarını dolayısıyla çözümsüzlüğün körüklendiğini bilmezler mi?? Bu güçlerin zamanla çökmemizi beklediklerini bilmezler mi?

          Rumların ENOSİS’’ten vaz geçmediklerini bütün çabalarının bunun için olduğunu bilmezler mi? Meclislerinde, siyasi partilerinde ENOSİS kararları olduğunu bilmezler mi? Okulllarında ENOSİS okutulduğunui kiliselerde pekiştirildiğini bilmezler mi? Türkiye meşru müdahalede bulunmasaydı adada bir Türk bile kalmayacağını bilmezler mi? Makarios’un Türkiye’ye ‘  Türkleri kurtarmak için müdahale edeceksen kurtaracak bir Türk bile bulamayacaksın ‘ dediğini bilmezler mi? Ve bu yaptıkları eylem ve söylemlerle Rumlara hizmet ettiklerini bilmezler mi? Bilirler, iyi bilirler. Eeee? Esi mesi yok, yanlış kulvarda koşarlar, hem de bilerek.

         Yahu Rumlar ENOSİS uğruna bizleri bir gecede yok etmek için AKRİTAS ve İFESTOS Planlarını  yaptılar, ayrı ayrı zamanlarda uygulamaya koyarak yüzlerce masum insanımızı katlettiler, 103 köyden  göç ettirdiler, devletten kovdular, Cumhuriyetteki ortaklık haklarımızı 61 yıldır işgallerinde tutarlar ve siz bu ülkenin en önemli kurumlarından başında olan ve geleceğin mimarları konumunda olan  Öğretmenlerin sendikası olarak geçmişte olduğu gibi Var Oluş mücadelenin öncüsü, yol göstericisi, birlik beraberliğin timsali, yüksek moralin kaynağı olması gerekirken, kurtarıcımız Anavatanımız Türkiye’ye karşı tavır alıp dil uzatmak, bize yapmadıklarını bırakmayanlarla sonu karanlık Federasyon çözümüyle Türkiye Garantisi olmaksızın birleşmenin Kıbrıs Türk Halkının sonu olacağını bilemeyecek durumda olmanız hayretten ötedir.

         Hepimizin övünç kaynağı gururumuz Elit atletimiz Buse Savaşkan’ın Olimpiyatlarda Türkiye adına yarışması, tribünlerde Türk ve Kıbrıs Cumhuriyeti Bayraklarının yan yana asılı olması ve sosyal medyada karma evlilikler konusuna bağlantı kurulup Güney’in ‘ Kıbrıs Cumhuriyeti’ kimliğini vermekten kaçınmasına haklı eleştiriler yapılmıştır. İyi güzel de, daha önce ve özellikle ortak Cumhuriyetin 61 yıldan beri Rum ortak tarafından işgalde tutulmasını, buna itibarı yerle bir olmuş beş para değeri kalmayan BMGK’in onay verdiğini sert bir şekilde protesto edilmesi çok daha yerinde olacaktı diye düşünürüm. 61 yıla yakın bir zamandan beri KC Anayasasının askıda olduğunu, Güneydeki işgal yönetiminin asla Kıbrıs Cumhuriyeti olmadığını, sadece Kıbrıs Helen Cumhuriyeti olduğunu, Kıbrıs  Cumhuriyetin EOKA-Yunan Cuntasının 1963 ve 1974’te yaptığı 2 darbeyle yıkılmış olduğunu da.

         Sayın vatandaşlar, Kıbrıslı Türkler olarak biz 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağıyız, gökten zembille inmedik. Rumların ne hakları varsa bizimde o kadar vardır. Şuna buna yalvarmakla, yüzüne gülmekle, alttan almakla, ezik büzük değil karşılarında dik durmakla haklarımızı savunmalıyız. Haklarımızı kimseden dilenecek halimiz yoktur. Kaldı ki Kıbrıs sorununda tamamen haklı durumdayız, suçlu olan komşumuzdur. 61 yıldır haklarımızı gasp etmekte yıktıkları Cumhuriyeti tepe tepe kullanmakta.

          Yöneticiler olarak siz ne yaparsınız seyretmekten öte, işe gitmeden yıllarca Devletten okkalı maaş kapanlar Devletimizin temellerini her gün yıkma çabasında. Bunlar mı öğretecek çocuklarımıza Milli Mücadele Tarihini? (istisnaları ayı tutuyorum) Açıkça düşmanın tezlerini savunmaktan hiç çekinmeyenler Rumların suçlarını da üzerimize atarlar. Devletimizin köşe başlarını mı tuttular yoksa? Böyle ayrıcalık, iltimas, ihmal, laçkalık dünyada görülmedi.

         Bir taraf, iki eşit egemen iki devletli çözümü, diğer taraf Rum’a yamalı sonu karanlık Federasyon çözümünü ki bu, dediğimiz gibi Rum-Yunan’ın hem BMGK-AB’nin istediği çözüm. Eeee böyle karpuz gibi bölünürsek ikiye ki bize hiç yakışmaz, hem haklılığımızı da zedeler, böyle Milli Dava yürütülmez ki efendiler. Denktaş Babamızı çooook arayacağız, biz yüzde 35 lik kesim değil ama yüzde 65 lik kesim ve müdahale harcadık Büyük Liderimizi bozuk para gibi bir anda. Biz de seyrettik sessiz. Bu büyük hata hepimizin anlında leke olarak kalacak. Direnirsek dış güçlerin oldubittilerine emrivakilerine başarabiliriz, aksi halde ellerimizle ipi boynumuza geçiririz. 70 yıllık mücadelem, tecrübem bunu der. Anavatan Türkiye’den başka güvenecek başkası yoktur. Geçmiş hatalar olsa da.