Ülkemizde maaş politikasının adaletsizliği, özel sektör ile kamu arasındaki maaş farkıyla ilgili tartışmalar sürekli olarak çalışanların aleyhine daha kötü sonuçlar getiriyor.
Asgari ücretin artışına paralel ülkede artarak devam eden pahalılık bir anda, çalışanın aybaşı alması gereken artışı anlamsız kılarken, hem çalışanlar hem de küçük ölçekli işletmeleri belirsizlik beklemektedir.
Son yıllarda asgari ücretin de altında maaş veren işletmeler olduğuyla ilgili duyumlar artarken, asgari ücerete erişmenin bile bazıları için lüks bir ortam oluşması yeni bir gerçeğimizdir.
Maaşını yetersiz gören herkes gözünde, yüksek diye lanse edilenlerin maaşı daha da büyümektedir.
Kamuda maaşlar artarken, hemen seçilmiş siyasetçiler ve müdürlerin maaş artışının asgari ücretlinin maaşından bile yüksek olduğuyla ilgili paylaşımlar onlara karşı bir öfkeyi biriktiriyor.
Yüksek gibi görünen ama ülkedeki maaş dengeleri açısından yüksek olan maaşların düşürülmesi bir hedefe dönüşüyor ve sonunda da bu yönde başarı sağlanırken, düşük maaş alanlar yerinde saymaya devam ediyor.
Bunun en somut örneği DAÜ gösterilebilir. DAÜ çalışanlarının maaşlarının yüksek olduğuyla ilgili yaratılan algının bugün başarıya ulaştığını görmekteyiz.
Ülkedeki maaşların yerde sürünmesinden dolayı aslında maaşları normal olan akademisyenlerin maaşının yüksek görülmesi ve düşürülmesi gerektiği savı tuttu.
Toplumun genelini bırakın bazı DAÜ çalışanlarında da benzer algının yer edildiğini gördüğümü söyleyebilirim. “Maaşlarımız ülke standartlarının üzerindedir” şeklinde
Gelinen noktada DAÜ’de profesör maaşlarının milletvekili ya da müsteşar düzeyine çekilmesi ve diğerlerinin de kademeli belli bir yüzdelikte düşürülmesi tartışılıyor. Muhtemelen yarına netlik de kazanır.
Genelde milletveki maaşlarnın toplum tarafından fazla bulunmasının sebebi “hak etmedikleri” düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Ama bir üniversitedeki akademisyenlerin maaşlarının yüksek görülüp bundan dolayı rahatsızlık ifade edilmesi ise tamamen kıskançlığın ürünüdür.
Buradaki ana kıskançlar; milletvekili ve bakanların bazıları ve düşük maaş alan diğer üniversitelerdeki akademisyenlerdir.
Düşünün, lise veya üniversite mezunu bir kişi milletvekili oldu diye bir profesörden yüksek maaş almayı kendinde hak görüyor. Ülke ekonomisini düzenleyip topyekün herkesin yaşam koşullarının iyileştirilmesine odaklanacaklarına “kendilerinden yüksek maaş alanınkini düşürmek” öncelikli hedeflerine dönüşüyor.
DAÜ dışındaki üniversitelerdeki akademisyen maaşlarının daha düşük olmasının sebepleri sorgulanıp onların hak ettikleri maaşları almalarının mücadelesi verileceğine, DAÜ’de maaşların düşürülmesi hamlesini bıyık altı gülerek seyretenler daha da kaybetmeye mahkum olduklarını anlamalıdır.
Diğer üniversitelerde çalışanların maaşlarının da kolay kolay yükselmeyip hayat pahalılığı karşısında daha da erimesine kimsenin ses çıkartmayacağını anlamalıdırlar.
Özel üniversitelerin bazılarında rektör maaşının asgari ücretin biraz üstü olduğunu sosyal medya paylaşımlarında tanıklık etmemiz üzerinden yürürsek onların haklarına sahip çıkması gereken YÖDAK, kendi iç kavgalarına gömüldü kaldı.
Bu konudaki son bir öngörümü de paylaşmak isterim. KOOP SÜT’ün zam haberlerine gelen tepkiler sonrası popülist bir açıklama yapan Başbakan Ünal Üstel, kimsenin keyfi bir fiyat artışı yapamayacağını söylemiş ve KOOP SÜT zammında geri adım atılmıştı.
KOOP SÜT çalışanlarının maaşları ve özlük haklarını yasalar çerçevesinde çalışanın hakkı düzeyinde yatırıldığını biliyoruz. X bir firma en iyi ihtimalle asgari ücretli çalıştırırken, fiyatlara müdahale edilmesi gelir gider dengesini altüst edecektir.
Başbakanın talimatıyla gelir-gider dengesine göre yapılan zamdan doğan zararın devlet tarafından karşılanacağı açıklaması soyut ifadelerde yer bulduğu için geleceğe dönük endişeye kapıldım.
Gelinen noktada DAÜ’deki gibi maaş kesintisinin benzerinin KOOP SÜT için de istenileceği günler uzak değildir.
Zam, gelir gider dengesine göre yapılan bir hamledir. Patron işletmesi olmaması ve karının başka alanlara gitmeyecek olmasından dolayı KOOP SÜT fiyatlarının bir maliyet hesabına göre yapıldığını anlamak uzmanlık gerektirmemektedir. Devlet aradaki farkı sübvansiye etmeyecekse, personel azaltma ve maaş kesintisi gündeme gelecektir.
Bu iki örnekten görülüyor ki, maaşı kötü olanları iyileştirmeye odaklanma yerine normal olan ama bizim ülkemizde yaratılan koşullarda yüksek görülen maaşların düşürülmesini hedefimize alıyoruz. Ülke standartlarına göre yüksek algısına yeniliyoruz. Sonuç, herkesin alım gücü her geçen gün düşüyor ve daha da fakirleşiyoruz.