Bilindiği gibi; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu 14 Haziran 2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalara karşı halkın alım gücünü korumak ve artan maliyetleri düşürmek adına bir dizi kararlar üretmiştir. Bazı kesimlerce alay konusu olan kararlar için Başbakanlık Ekonomik İstişare Kurulu’nun yaptığı çalışmaların da dikkate alındığı iddia edilmiştir.

Bakanlardan oluşan komite kuran ve Başbakanlık Ekonomik İstişare Kurulunun önerilerinden de yararlanıldığı iddia edilen bu kararlar için özetle söylenebilecek tek şey “Dağın Fare Doğurduğudur”.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; önlem almanın ön şartı sorun tespitidir. Bunun için ise liyakatsiz atamalar ile evlere şenlik hale getirilen DPÖ ve İstatistik Kurumunun güvenilir ve güncel veri/istatistikleri dikkate alınmalıydı. Maalesef bu kurumlardan gelecek verilere hak getire…

Döviz krizinin dar gelirlinin alım gücünü azaltacağı ve dolayısıyla bu kesimin temel tüketim malları, hijyen ürünleri ve barınma gibi ihtiyaçlarını karşılamada zorlanacağı aşikardır. Bunun için ise her türlü marka yerine temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik sadece yerli ürünlerin ve KKTC’de olmayan ürünlerin fiyatını sübvanseye etmek ve/veya aile geliri dikkate alınarak yeşil kart uygulaması ile gerekirse kotalı tanzim satışları düzenlemek kesinlikle daha isabetli olurdu. Bu şekilde hem dar gelirli korunmuş hem de yerli ürünler desteklenmiş olacaktı. Bunun yerine, marka gözetmeden KDV sıfırlaması sadece dar gelirliyi hedef almayacağı gibi; Güney Kıbrıs’tan KKTC’ye yönelik iştahı artacak talebin KDV sıfırlamasının ucuzlama yaratmasını engelleyebileceği dikkate alınmalıdır.

Hükümet tarafından döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalara karşı halkın alım gücünü korumak ve artan maliyetleri düşürmek adına alınan önlemlerin murat edilenin aksine pek de etkili olmayacağı aşikârdır.  Üstüne üstlük, alınan aşağıdaki bazı önlemler o kadar alakasızdır ki; toplumda alay konusu olmaktadır:

2022 yılı aralık ayından itibaren Türkiye’den yapılan ithalatın TL cinsinden olması zorunluluğu göz önünde bulundurularak, döviz kurundaki değişikliklere göre fiyatlama yapıp yapmadığı hususunda tüm perakendecilerin denetime tabi tutulması. Bu kararı alanların ekonomi ve mevcut ticaretten maalesef bihaber olduğu anlaşılmaktadır. Sanki de ithal ürünler bütün yıl boyunca sabit TL fiyatından ödeniyor algısı yaratılmaya çalışılmaktadır. Halbuki, bütün yıl boyunca yapılan ithalatların ödemesi on günkü döviz kurundan TL’ye çevrilerek yapılmaktadır. Dolayısıyla döviz ile beraber TL bazında ithal ürünlerin maliyeti de artmaktadır. İthal ürünlerine ilişkin fiyat denetimi yapabilmek için ise denetimli ürün sınıfına alınması, maliyet hesaplayacak yüksek vasıflı uzmanların varlığı ve kâr marjı ile beraber çok dinamik fiyat belirleme mekanizması gerekmektedir. Bunu yapabilecek herhangi bir hükümet ve bakan sıfatı taşıyan babayiğit olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?

Paluzede ve köfterde KDV oranlarının sıfırlanması. Öncelikle bu kararın temel dayanağı anlaşılmamaktadır. Paluze ve köfter temel ihtiyaç maddesi midir? Paluze ve köfterin KKTC üretimindeki yeri nedir?  Paluzede ve köfterde KDV oranlarının sıfırlanması döviz kurundan etkilenen hangi kesimlerin alım gücünü koruyacaktır? Bu sorulara mantıklı yanıt alamayacağımıza göre; akla gelen tek konu alınan sözde önlemleri fırsat bilerek paluze ve köfter işi ile uğraşan bakan, bakan yakınları veya önlemleri hazırlayan bürokrat veya yakınlarına kıyak çekildiğidir.

Her tür cerrahi maske ve muayene eldivenlerinde KDV oranlarının sıfırlanması.  Döviz kurundaki artış ile beraber dar gelirli vatandaşın özel muayene vizitesini ödemesi, eczanelerden ilaç alması yanında  tahlil, M-R  ve ameliyat gibi masrafları karşılaması nerede ise imkansız hale gelmiştir. Hekimlere bakınmaya gücü yetmeyen ve sayıları maalesef giderek artan dar gelirliler hekime gitmeden eczacılardan tedavi edici ilaç ısrarında bulunmakta ve utanarak ilaç fiyatını ay başı ödeyebileceğini eczacıya fısıldamaktadır. Aciz durumdaki bu kesimlerin sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını mümkün kılmak yerine sadece maske ve muayene eldivenlerinde KDV oranlarının sıfırlanması bu kesimle bir nevi dalga geçmektir.

Federasyonlara bağlı spor kulüpleri ile Bakanlar Kurulu tarafından hayır kurumu olarak ilan edilen vakıf, kurum, dernekler ve okul aile birlikleri, devlete ait kurumlar, siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen piyango ve balo biletleri ile vakıf ve derneklerin kuruluş amaçlarına uygun düzenleyecekleri etkinliklerin giriş biletlerinde KDV oranlarının sıfırlanması. Öncelikle etki düzeyi açısından bu önlemin murat edilen “döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalara karşı halkın alım gücünü korumak ve artan maliyetleri düşürmek” hedefiyle pek örtüşmemektedir. Bu önlemin tek amacı piyango satışında tek başarılı olan Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne (CTP) kıyak çekerek desteğini almak olabilir. Bunda da başarılı olunmuştur. Çünkü CTP spesifik olarak bu önleme eleştiride bulunmamıştır.

Sonuç olarak; hükümet döviz krizine karşı sözde önlem alırken dahi neden-sonuç ilişkisinden uzak popülist davranmış ve “MIŞ GİBİ” olan tutumunu devam ettirmiştir.