Günümüzde halen taraflarca tartışılan ve ülkemizde en fazla çalışanı ilgilendiren konu hiç kuşkusuz asgari ücrettir.  

Asgari ücret hayati bir konudur. Çünkü özel sektör çalışanlarının büyük bir çoğunluğu ya asgari ücret almakta ya da yatırımları asgari ücret üzerinden yapılmaktadır.

Özellikle memleket aşığı gibi davranan büyük büyük burjuvaların Gazeteci Levent Özadam’ın köşesinde yazdığı gibi profesör ve Doçentlere asgari ücret üzerinden prim yatırmaları kimse kusura bakmasın ama bahse konu burjuvalar yanında bu ülkeyi geçmişte ve bugün yönetenler için  yüz karasıdır.

Çok yakın gelecekte tanık olacağımız gibi; asgari ücretin dahi altında emeklilik alan Profesörlerin geçinmek için 70’li, 80’li yaşlarında tespih ve mendil satma zorunda kalmalarının ağır vebalini bugün üç maymunu oynayan sağ veya sol tüm siyasi liderlikler çekecektir.

Bilhassa, akademisyen sıfatıyla ülke yönetimine talip olan parti başkanlarının kendi zümrelerinin sömürülmesine dahi seyirci kalmalarını benim de dahil olduğum camianın vicdanına havale ediyorum.

Bilindiği gibi; halen devam eden asgari ücret görüşmelerinde oluşturulan komisyonda hükümet, işveren ve işçi kesimi beşer kişiyle temsil edilmektedir. Resmi olarak on beş kişiden oluşan komisyon fiilen maalesef üç kişi anlamına gelmektedir. Bunun yerine Ticaret Odası, Sanayi Odası gibi tarafların ve birden çok sendikal temsiliyetine imkân verilmesi daha demokratik ve etkin bir asgari ücret tespit komisyonu oluşturulmasına fırsat verecektir.

Yürürlükteki 22/1975 Sayılı Asgari Ücretler Yasası asgari ücreti saptarken dayanması gereken esasları sıralamakta (md. 4(2)), ancak hangi esasın ne ölçüde dikkate alınacağını belirtmediğinden belirsizliğe ve keyfiyete yol açmaktadır. Sır bu sebepten dahi yasanın ivedi olarak değişmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, yasal değişiklik için aşağıdaki hususlar önerilebilir:

·         İşveren ve işçi temsiliyetinin daha demokratik hale getirilmesi,

·         Özellikle enflasyon dönemlerinde çalışanın alım gücünü kaybetmemesi için pratikte mümkün olabilecek şekilde asgari ücretin iki ayda bir güncellenmesi,

·         Bazı siyasilerin önerdiği gibi asgari ücretin kamudaki en düşük ücrete endekslenmesi,

·         Yasada belirtilen geçim indeksinin resmi olarak hesaplanması ve enflasyon rakamıyla güncellenmesi ve

·         Uluslararası Çalışma Örgütü’nün de (ILO) onayladığı üzere Brezilya, Kosta Rika, Malezya, Fransa ve Hollanda’nın uyguladığı gibi asgari ücretin formüle bağlanması (https://www.ilo.org/global/topics/wages/minimum-wages/setting-adjusting/WCMS_439264/lang--en/index.htm).

Asgari ücretin nasıl belirleneceği yöntemini bir tarafa bırakırsak KKTC asgari ücretinin Avrupa ülkeleri ile mukayesesine bir göz atalım. Avrupa’da resmi olarak belirleyen ve açıklayan ülkelerin asgari ücret verileri grafikte yer almaktadır.

Avrupa’da 2,570.93 Euro ile en yüksek asgari ücret uygulayan Lüksemburg iken en düşük asgari ücretin 375 Euro ile Arnavutluk’ta olduğu görülmektedir. Bizi çok ilgilendiren Güney Kıbrıs’ta asgari ücret 940 Euro, Yunanistan’da 910 Euro, KKTC’de ise 558 Euroya karşılık gelmektedir. Bu ülkeler arasından KKTC’nin asgari ücreti Bulgaristan, Sırbistan ve Arnavutluk’tan daha yüksek durumdadır.

Kaynak: https://ec.europa.eu/eurostat/databrowser/view/tps00155/settings_1/table?lang=en;   https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_European_Union_member_states_by_minimum_wage

Sonuç olarak; KKTC’de emek piyasasının dinamikleri işveren lehine çalıştığı için asgari ücrette hükümet devamlı olarak belirleyici olmaktadır. Bu durum ise doğal ve konjonktürel olarak hükümete mensup partilerin hangi tarafta olmayı kendi lehlerine görmelerine bağlıdır. Dolayısıyla, hükümeti taraflı olmaktan kurtarma yanında daha bilimsel, daha işlevsel, daha az siyasi müdahaleye açık, daha çok güncellenmeye imkân verecek ve daha çok demokratik katılım içerecek şekilde asgari ücret belirleme yönteminde ve dolayısıyla ilgili yasada ivedilikle değişikliğe gidilmesi gerekmektedir.