2005 Dünya Bankası raporuna göre, ulusların zenginliğinin temel itici gücü hukukun üstünlüğüdür. Hukukun üstünlüğü, politikacıların ve bürokratların takdir yetkisinin aksine, bireylerin planlarını öngörülebilir ve genel bir kurallar çerçevesi altında koordine etmelerine olanak tanır ve dolayısıyla ekonomik ve siyasi özgürlüğün temel bir bileşenidir. Hukukun üstünlüğünün sürdürülmemesi, ekonomik büyümeyi ve refahı yönlendiren kurumları zayıflatabilir (https://csgs.kcl.ac.uk/money-and-the-rule-of-law)
Avrupa Birliği'nin temel değerlerinden biri olan hukukun üstünlüğüne saygı, AB'nin tam işleyişi için esastır. Diğer tüm temel değerlerin ve demokrasinin korunmasının ön şartıdır. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi (EESC), asli değerinin yanı sıra, hukukun üstünlüğüne saygının sürdürülebilir bir sosyal piyasa ekonomisinin işleyişi için hayati önem taşıdığına inanmaktadır (https://www.eesc.europa.eu/en/agenda/our-events/events/rule-law-and-its-impact-economic-growth).
Hukuk devleti olgusu ve işlevselliği hiç kuskusuz uluslararası platformda hukuken kabul görmeyen/tanınmayan KKTC için çok daha fazla öneme haizdir.
Ülkemize gelerek yatırım yapan ve/veya emlak satın alan yatırımcılar açısından en önemli husus haklarını koruyacak ve mağdur etmeyecek hukuk devletinin ülkede var olmasıdır. Ayrıca, ülkedeki hukuk düzeninin uluslararası hukukla ters düşmemesi yabancılar açısından yatırım iklimini etkileyen en önemli hususların başında gelmektedir. Yabancıları ürkütecek ve emlak sektörüne zarar verebilecek KKTC emlak sektöründeki yatırımlarla ilgili Güney Kıbrıs’ta yapılan tutuklamalar maalesef ülkemizdeki mülkiyet rejimi ve hukukunun uluslararası meşruiyet sorunsalıyla karşı karşıya kalmasından kaynaklanmaktadır.
Sözde değil özde hukuk devletleri yasama, yürütme ve yargı erklerinin kuvvetler ayrımına dayanmaktadır. Elbette, buradaki kilit nokta yürütmenin hiçbir şekilde yasama ve özellikle bağımsız yargıyı doğrudan veya dolaylı etki altına almamasıdır. Aksi takdirde, Anayasa ve İyi İdare Yasında hükme bağlanmış tarafsızlık, eşitlik, ayrımcılık yapmama gibi ilkeler ihlal edilmiş ve değil yabancılar halen olduğu gibi kendi vatandaşınızın dahi hukuk sistemine güveni sarsılmış olur.
İlgili denetim kurumları halen daha uyku taklidi yaparken emniyet ve yargı güçlerinin alınan ihbarları değerlendirerek sahte reçete ve sahte diploma konusunda statü, yaş, meslek ve itibar gözetmeden basın yoluyla topluma teşhir edercesine yapılan tutuklamalar bizleri üzmesine rağmen toplumda takdirle karşılanmıştır. Çünkü hukuk önünde herkes eşittir algısı yaratmıştır.
Ancak ve de ancak, geçtiğimiz hafta bilinçli veya maksatlı olmasa da nüfuslu veya siyaseten koruma altında olduğu değerlendirilen veya speküle edilen bir kişiye yönelik toplumun ekseriyetince özel veya iltimas olarak algılanan tutuklama maalesef haklı olarak muhalifi ve sosyal medyayı infiale sürüklemiştir. Nerede ise kimsenin savunmadığı bu tutuklama şekli adalet aktörlerinin bugüne kadar yarattığı/kazandığı güveni maalesef sabote eder nitelik taşımaktadır.
Sonuç olarak; KKTC hukuk sitemine güvenin sarsılmasına neden olanlar, bu güvenin tekrar tesis edilmesi için sorumluluk üstlenmeli ve erdemli bir duruş sergileyerek üzerlerine düşen görevi harfiyen yerine getirmelidirler.