Meğer ki teslim olalım, bu da mümkün değil. Cumhuriyetin eşit ortağı Türklerin haklarını işgal eden saldırganları, oldubitti hukuk dışı kararla Kıbrıs Antlaşmalarını ve Anayasasını çiğnemek pahasına tek başına egemen kılan BMGK’nin adaletsiz 3 aylık diye aldığı geçici 186 kararı üzerinden 712 ay geçtiği halde hala çözüm yok. Saldırganlara mükafat, Türkler dünyadan izoleli cezalı asi. Aha koyduğumuz şartlarda anlaşın derler. 11 yıl savaştık, 50 yıl görüştük. Rumlar 200 yıldır istediğini aldı tek egemen oldu. Bu nedenle anlaşmaya yanaşmadı, fırsatları isteyerek tepti kaçtı. Ortak Egemenliğe çöreklendiler paylaşmak istemezler. 60 yıldır işgallerinde tepe tepe kullanırlar, tek taraflı Yunan’la, emperyallerle, diğer ülkelerle öyle anlaşmalar yaptılar ki 1960 Cumhuriyetini sanki tek başlarına kurdular, bunlardan dönüş de yok ve hep aleyhimize, Türkiye’nin de. Bizim böyle bir pozisyon içinde  azınlıkta, vetosuz, garantisiz birleşerek yamalanmak, sıtır olmaya, yok olmaya ne işimiz var?

          Geberilmiş eşek ararlar, Türkleri boyunduruk altında tutmak isterler. Görüşmelerden kaçar, referandumda HAYIR der, döner statükosunu sürdürür, bir şey kaybetmez, saygı da görür. Bizim   cezalar devam. Yıllar sonra hade masa toplansın, görüşmeler kaldığı yerden, yeniden birleşme,  çağrıları. Duyan da zannedecek 1974 öncesi kucak kucağaydık, sanki içtiğimiz su ayrı gitmezdi.  1963’te saldıranlar onlardı, Türkler değil. AKRİTAS Planları falan. Bu ilk bölünmeydi, Rumlar devleti işgal ettiler, bizi de gettolara kapattılar. 186 kararı saldırıları hem bölünmeyi katladı, 1974’te zirveye taşıdı. Ma başka derdimiz yok, iki imha planları tutmadı, tu baştan yağma yok, kuyruklarında maşrapa değiliz, ne Rumların ne destekçileri Haçlıların oyuncağı kölesiyiz. Birleşme derken istedikleri Kuzeydir, Türkler değil.

         186 kararla sözde Barış Gücü geldi, rahatlayacağımızı sanıp sevindik, sevincimiz kısa sürdü,  Cumhuriyeti işgalinde tutanların yanında oldu, isyankar olarak gördüğü Türk halkını saldırganlara  teslim etmek için geldiği anlaşıldı. Saldırılar, çatışmalar giderek arttı, ablukalar insanlık dışı muameleler, yoldan belden, tarlasından bahçesinden Türklerin kaçırılarak kuyulara atılması katlandı.  BG nezaretindeki hastalar dahi alınıp katledildi.

         15 Temmuz 1974’teki Yunan Cuntası-EOKA işbirliğindeki ikinci darbede  ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ ilan edilince silahlar Türklere çevrildi. 5 gün sonra Türkiye meşru müdahalede bulundu. ENOSİS’i önledi, AKEL’cilerin öldürülmesini durdurdu, Türkleri katliamdan kurtardı, asayişi sağladı.

          Hal böyle iken, Rum-Yunan’ın dünya önünde yaptıklarına, BM’nin çözüm planlarını özellikle Referandumu reddetmelerine rağmen Kıbrıs Anayasasını, AB ilkelerini çiğnenmek pahasına Rumların tüm Kıbrıs adına AB üyeliğine alınması, görüşmelerde masayı devirerek kaçmalarına rağmen  BMGK’nin hala 186 kararında değişiklik yapmaması ve masum Türk ortağın yıllardır haksız ambargo-izolasyonlarla cezalı tutulması, Garantör Türkiye’ye Kıbrıslı Türklerin haklarını savunduğu için sürekli baskı, yaptırımlarla engel olunmak istenmesi, sözde Federasyon ısrarı, Rumların tek egemen   kabulünün devamı, dolayısıyla 1974 darbesinde ilan ettikleri ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’ Kıbrıs Cumhuriyeti maskesi altında sürdürülmesine imkan sağlayan hukuk dışı oldubitti yüz karası insanlık ayıbı 186 kararı sayesindedir.

           Gerçekleri alt alta koyduğumuzda,  tutum-karar ve söylemleriyle Rumlara destek veren BMGK-AB’nin, Helen Cumhuriyetinin egemenliğini Kuzey Kıbrıs’a da dolayısıyla tüm adaya hakim ve kalıcı şekilde yaymasını arzuladıkları açıktır. Haklı haksız ayrımı yapmadan açıkça haksızın arkasında durarak gerçeklere aykırı, taraflı kararlar-tutumlarla sorunu suçlular lehinde sonlandırmak amacındalar. Kıbrıs sorunu masaya yatırılmadan, sorumluları, sebepleri ortaya çıkarılmadan çözüm için masaya oturmak abesle iştigaldir. Hele oldubittilerle dayatmalarla adaletten yoksun kararlar-uygulamalarla hiç olmaz.

         Ne var ki içimize salınan 5.kol faaliyetleriyle hatırı sayılır oranda elde ettikleri yandaşları  sayesinde amaçları büyük ölçüde yol aldı. Eşit iki egemen devletliliği dahi kabul etmeyecek kadar kendinden geçmişlerin TMT-Mehmetçiğe saldırması, canla kanla kurduğumuz Devletimize bunca badireden geçmiş halkın içinden kişilerin-grupların artan dozda sahte, dandik, korsan, muz, ucube gibi çirkin sözleri böbürlenerek, haz duyarak sarf etmesi asla kabul edilemez. Başkaldırıdır, hıyanettir, ifade özürlüğüyle hiç ilgisi yoktur.  TMT-Mehmetçik sayesinde hayattalar. Bıraktığımız yerden tutacaklarına kuyumuzu kazarlar. 

         Türk halkına 1963 sonrası 11 yılda ve halen yapılanlar bu kesime bir şey ifade etmiyorsa tehlike çanları çalıyordur. Birlik beraberlik bozulmuştur. Devletini, Türkiye’yi, Askerini istemeyen, kötüleyen, saldıran, Barış Harekatına işgal, kara gün! Diyenlerin, yıllarca bize yapmadığını bırakmayanlara yamalanmaya yanıp tutuşanların, Rumların destekçileri emperyallere biat edenlerin, bizi ikiye bölenlerin, mazlum halkların uğrunda ölmeyi göze aldığı Egemenliğe karşı çıkanların, Kıbrıs sorununu yaratanları aklamaya çalışanların, Devletin yüksek makamlarında, kadrolarında bulunması kalenin önemli bölümünün içten fethedildiğini gösterir. Emperyallere biat eden malum çevreler hem onların hem Rumların umutları olmayı sürdürür.

      1981’den beri 2 maddelik planla parçalama hamlesiyle bizi bölen AKEL’dir. Efendim dünyalı olmalıymışız, boyunduruk altında ancak köle olunur. Dünyalı başı dik özgür Milletler sayılıdır, gerisi sahiplidir.

          Şuna iyice dikkat ediniz, CB Sn Erdoğan’ın ülkemizi ziyaretinde CB Sn Tatar’la yapılan açıklamaya karşı, bazı çevrelerin akıl hocası, yoldaşı AKEL’in açıklamasına bakın. Montana çöküşünü bize bağlayıp bu çöküşün sonrasındaki uzlaşmazlık dedi. Halbuki geçenlere kadar Montana çöküşünü Anastasiyadis ile şimdiki başkana yüklemişti. İki halk, egemen eşitlik, eşit statü söylemlerinin, garantilerin modasının geçtiğini, Cumhurbaşkanlarımızın söylemlerini ‘akortsuz ses’ olarak niteleyip görüşmeler kaldığı yerden başlamalı dendi. Sinsi cambaz AKEL, asırlardır Megalo İdeanız’ın modası geçmedi, adayı kana buladınız hala uğraşırsınız, hem ortaklardan birinin diğerinin haklarını zorla alması itiraza kalkınca kesip biçmesi 60 yıldır da saltanat sürmesinin modası geçmedi da, adı üstünde EŞİTLİK diyor EŞİT diyor, haksızlık olmasın diyor bunun mu modası geçti? Akort isteyen ses, Türklere azınlık, misafir, en iyi Türk ölü Türk’tür diyen, her zaman Türkün gölgesini basan bebe canilerinin sesidir.

         Yahu Rumlar durmadan en büyüklerle ve diğer ülkelerle tatbikatlar yapar, aşırı silahlanır. Askerimiz Türkiye’de tatbikata katıldı g..tleri dil etti, ora bura şikayet, ta da Polonya ve İspanya’yı tatbikattan çektirdiler. İşte birleşeceğimiz bunlar. Ne mal olduklarını şimdi öğrenecek değiliz ama bilmeyen bilsin deriz.

          Ne yazık ki, bu AKEL ile omuz omuza Kıbrıs Milli Davamızı yürütme kararlılığında olan çevreler var içimizde, döviz yükseldiğinde oh çeken daha beter olasınız deyen, ekmek kuyruklarında görmek isteyen ancak bu halde rahatlayacağını söyleyenler bile var. O yüzden dikkatli olalım, adım atarken iyi düşünelim, çocuklarımızı ve geleceğimizi. Türkiyesiz kurtuluş yoktur.

          Yüzlerce Şehit, sakat, yaralı, kayıp, yıllarca ah vah, çile, korku, endişe, göç, aç susuz, yarı çıplak,   uykusuz, ama tek yumruk tek sestik. Ne hale düştük, açıldı yumruğumuz, ne oldu bize? AKEL’in sinsi planı ve çabası, 5.kol faaliyetleri, 186 kararının yarattığı sıkıntılar, baskılar, zayıf halkalar vs. sebeplerdir. İnsan kıskanır Rumların birlik beraberliğine, analarına bağlılığa. Üstelik 186 kararı Rumlara güç ve güven sağladı, yandaş ülkeler kazandırdı, ENOSİS’e zemin hazırladı. 3 ayda adada  barışı, düzeni sağlamak için değilmiş meğer. İçimizde birlik-beraberlik endişe vericidir, tehlikeli boyuttadır. Bayramımız kutlu olsun.