Geçen hafta bir marketten elektronik bir cihaz satın aldım.

   Genellikle bu tür cihazları marketten satın almam, elektronik eşya satan mağazalardan alırım.

   Ancak bir pazar günüydü, her taraf kapalıydı, acil ihtiyaç vardı, gittim marketten satın aldım.

   Garantisi vardı… İyi ki de vardı… Bir hafta dolmadan cihaz arızalandı…

   Aldım geri götürdüm, nazik karşıladılar, ilgilendiler ve birkaç gün içinde tamir edip beni aradılar.

   Önceki gün arayan kişiye “Saat 17.00’de gelip alacağım” dedim ama işim çıktı gidemedim, ertesi gün gittim.

   O markette kasaların numarası varmış, cihazı teslim alacağım kasanın numarasını söylediler.

   Ben söylenen gün değil de ertesi gün o kasaya gittim ama oradaki görevli, önündeki, arkasındaki raflara baktı, cihazı bulamadı.

    Depoya gittik baktık, orada da yok… “Hah galiba başka birine verdiler” diye düşünürken, görevlilerden birisi, “Kasanın yanında biriken eşyaların altında kalmış olabilir” dedi.

    “Kasanın yanında biriken eşyalar ne demek?” diye düşünürken, o kasanın önüne geldik.

    Kasanın yanında iki sepet vardı ve sepetlerin için eşya doluydu…

    Ne ararsanız vardı, atletler, çoraplar, oyuncaklar, süs eşyaları, şampuan, parfüm ve daha neler neler?

     Görevli kadın bu eşyaları sepetlerden bir bir çıkardı ve gerçekten de bizim cihaz en altta kalmış…

     Ben cihazı bulmanın mutluluğundaydım ama sormadan da edemedim.

     Yani bir fikrim vardı aslında ama yine de sordum.

     “Kusura bakmayın ama nedir bu eşyalar? Neden buradadırlar?” dedim.

    Kasadaki kadın; “Bunlar parası yetişmeyen, kredi kartı bakiyesi yetmeyen müşterilerin kasada bırakmak zorunda kaldığı eşyalardır” diye cevap verdi.

     Yani satın almak için raflarından alınan ama kasada ödeme zorluğu çekildiği için biriken eşyalar.

     Tek tek götürüp yerine koymuyor, biriktiriyor ve günün sonunda kontrol edilip eşyalar yeniden raflara yerleştiriliyormuş.

     Kasiyer kadın, “İnanın çok üzülüyoruz, her gün böyle olaylar yaşanıyor. İnsanların parası yetişmiyor, eşyaları bırakmak zorunda kalıyorlar. Böyle olaylar arttı” dedi.  

     Kadın, hemen arkasındaki iki çanta eşyayı gösterdi; “Bakın bu çantalarda yiyecek ve temizlik malzemesi var. Bir vatandaşın kredi kartının bakiyesi yetmedi. O kişi eşyaların burada kalmasını, para bulup, gelip alacağını söyledi. Böyle söyleyip de gelmeyenler var. Muhtemelen bunları da yeniden yerine koymak zorunda kalacağız” dedi üzgün bir ses tonuyla…
     Bir arkadaşa anlatıyordum, o da bana başka bir markette benzer bir duruma rast geldiğini söyledi.

    Meğerse tüm marketlerde bu tür olaylar yaşanıyormuş.

    Ne kadar üzüntü verici bir durum, bir hevesle satın almak istiyorsunuz, çünkü o eşyaya, o malzemeye ihtiyacınız var ama kasaya geldiğinizde paranız yetmiyor, çıkışmıyor, kredi karınız için “yetersiz bakiye” mesajı geliyor ve o eşyaları geri vermek zorunda kalıyorsunuz.

     İşte insanımıza yaşatılanlar bunlar…

     Varlıklı bir kesim var, onlara bakıp da tüm halkın öyle olduğunu sanmayın…

     Çok sayıda insan zor duruma, yoksulluk gittikçe artıyor, dar gelirli insan sayısı çoğalıyor.

     İnsanlar marketlerde, mağazalarda rehin kalıyor, alacağını alamıyor, aldığını kasada bırakmak zorunda kalıyor.

   Baktım o eşyalara, çocuk çorabı, çocuk giysisi, mama ve oyuncaklar vardı…

   Eğer o oyuncağı birileri çocuğuna almışsa, çocuk da oradaysa, anneyle çocuk birlikte seçmişlerse ve kasada bırakmak zorunda kalmışlarsa diye düşündüm.

   Kötü bir durum değil mi? Hiçbir çocuk bunu hak etmez…

   Bunu yaşayan çocuğun ruh halini düşünemiyorum.

   İnsanlara bunları yaşatmamak lazım ama oluyor işte, hem de çoğaldı…

   İnsanlar bu zor durumlara düşerken, ülkeyi yönetenler utanmıyor mu?

   İki sepet dolusu, “parası yetmeyen insanların kasada bırakmak zorunda kaldığı” eşya…

   Kim bilir her gün kaç markette, kaç mağazada böyle şeyler yaşanıyor?

   Görüyor musunuz yarattığınız eseri?

   Boş konuşmalar, gereksiz demeçlerle, toplum yararına olmayan işlerle zaman harcıyor, beceriksizliğinizi örtmek istiyorsunuz ama artık hiçbir şeyi örtemezsiniz. Her şey ortada…

   İnsanların yaşam kalitesini sıfırladınız, halen hayatı ucuzlatmak için ortaya bir çaba koymuyor, denemiyorsunuz bile…

   Bravo size, eserinizle övünün ama birine söylemeyin…