Bağımsız Medya, gazeteciliğin taze kanı olarak yayın hayatına başlarken, ben de bu sürece küçük bir katkı vereceğim. O nedenle ilk yazı geleneğine uygun olarak “neden buralardayımı” anlatırken, kişise...

Bağımsız Medya, gazeteciliğin taze kanı olarak yayın hayatına başlarken, ben de bu sürece küçük bir katkı vereceğim. O nedenle ilk yazı geleneğine uygun olarak “neden buralardayımı” anlatırken, kişisel bir yazıya sıkışmamak adına bireysel pozisyonumdan toplumsal çıkarım yapmayı deneyerek, usta çırak ilişkisini tartışmak istedim. Birçok meslekte çırak usta ilişkisi büyük önem taşımaktadır. Gazeteciliğin de bu mesleklerden biri olduğuna inanıyorum. İyi bir ustası olan her çırak, mesleğe tutunur ve kendini geliştirir, kötü ustası olanlar da o meslekten daha kolay kopar. Deneyimlerim bunu göstermiştir. 29. yılına girdiğim gazetecilikte halen çırağım. Çünkü, 1994’ten beri ilgisini benden eksiltmeyen bir ustam var. O da Ali Baturay’dır. Sevgili Hüseyin Ekmekçi ile aynı bölgeden yetişmiştik, lise yıllarından beri arkadaşız, toprak sahalarda birlikte kan revan içinde kalmamıza rağmen aşkla futbol oynamışlığımız var ama en önemli ortak yönümüz ve şansımız, kendimizi Ali Baturay’ın öğrencileri olarak tanımlamamız ve onun medyaya kazandırdıklarından olmamızdır. Önce Hüseyin’in, ardından da benim elimden tutan Ali Baturay haber yazımından, haberciliğe bakış açımızı geliştirmemize kadar bize çok şey kazandırdı ancak insan ilişkileri konusunda ona erişemedik. Hiç paylaşmadım ama az sonra aktaracaklarım konusunda eminim Hüseyin de bana katılacaktır. “Dünyanın en iyi Ali’si” olarak tanımlar bazıları onu. Ama, çok aşırı iyi olmasından sürekli rahatsız olanlardanım. Kendisine sürekli kötülüğü olanlara karşı bile eksilmeyen iyiliğini anlamama duruşum devam etmektedir. İdeal bir “iyi” oluşu belki de bundandır, ancak örnek alamadığım bir yanıdır, pişman da değilim. 1994 yılında el yazısıyla ilk haberimi yazdığımda, mavi tükenmez kalemle yazdığım kağıt, kırmızı tükenmez kalemle yapılan düzeltmeye lale tarlasına dönmüştü. Baturay’ın “Haberlerinde ne zaman ki; kırmızıyla bir nokta düzeltmesi olmaz, o zaman haber yazmayı öğrenmişsin demektir” sözüyle belirlediğim yeni hedefime ulaşmam erken olmuştu. Bugün baktığımda, usta-çırak ilişkisi mesai saatlerinin dışına taşan bir paylaşımla bütünleştiği zaman anlam kazanmaktadır. Sevgi ve saygı çerçevesinde şekillenecek bu tür ilişkilerle ilgili mesleklere yeni ve kalıcı isimler kazandırılabilir. Benim de ustası olmaya çalıştığım kader arkadaşlarım olmuştur. Birlikte çalışma dönemimiz dışında da paylaşımımız devam ettiği için birbirimize karşılıklı katkılarımızla hem kendimizi mesleki açıdan geliştiriyoruz hem de iyi dostlukların temelini sağlamlaştırıyoruz. Bağımsız Medya’nın yapısı, usta-çırak ilişkisinin dostlukla pekiştiği ve uzun yıllar sıkıntıları dayanışmayla paylaşan kişilerin toplamıdır. Farklı dönemlerde hemen hemen hepsiyle benim de kader ortaklığım olmuştu. Sevgili Ergül, Uğur, Ahmet, Ceren, Erol, Doğan, Güren, Serhat gibi kader birlikteliğim olan değerlerin asla mesai saati olmaksızın hak etmeyenlere rağmen mesleklerine aşkla sarıldıklarını yıllarca deneyimledim. Gazetecilik aşkıyla tutuşan Ali Baturay önderliğindeki bu ekibi derlediği için de yatırımcı Niyazi Şanal’ı tebrik ederim. İyi gazetecilik uğruna atan bu yüreklerin enerjisi tükenmeden toplumumuza fayda sağlayacak yayıncılık hayatlarında başarılar dilerim.