Sadece KKTC’de değil… Dünyanın pek çok demokratik ülkesinde halkın oyları ile seçilmiş yöneticiler bir süre sonra ne zaman sorunlar sarmalında dön baba olurlar.. “Ne büyük fedakârlıklar pahasına bu ku...

Sadece KKTC’de değil… Dünyanın pek çok demokratik ülkesinde halkın oyları ile seçilmiş yöneticiler bir süre sonra ne zaman sorunlar sarmalında dön baba olurlar.. “Ne büyük fedakârlıklar pahasına bu kutsal göreve talip olduklarının” nutuklarını atmaya başlarlar. Üstelik “anlaşılamadıklarının” yakınmalarında! Oysa varsa sorunlar ve kalmışlarsa ezilirlerken altlarında, bunalıyorlarsa… Sorumluları ya bizatihi kendilerinin yarattığı “sorunlardan” dolayıdır yada “çözemeyecek” kabiliyette olmalarındandır.. Her halû kârda sorunların sorumluları kendileridir! *** BU karışıkça bir yoruma neden gerek gördüm... Çünkü 1974’den beridir tüm arayışlarımıza karşılık söz konusu böylesi bir düzeni kuramadık… Şöyle ki nasıl “devlet yönetilmesi” gerektiğini bildik ama “kuvveden fiile” geçiremedik! SİYASİ yönden tanınmamış olmanın açmazlarına sığınmak da “zaman kaybından başka bir şey olmadı. EN önemlisi Devletin payandalarından olması gereken “denetim” mekanizmalarını oluşturamadık. Dolayısıyla: “YEREL YÖNETİM” kurumlarını, onca anlı şanlı “seçimlerine” karşılık beklenen faydaları ile toplum hizmetine kanalize edemedik! DEVLET KURUMLARINI başta KIB-TEK olmak üzere ne denetim altında tutabildik dolayısıyla ne de işlevsel hale getirebildik… Veseaire… *** UZUN yıllar bu açmazlara “siyasi çözümsüzlüğü” dolayısıyla “tanınmamışlığımızın” dezavantajlarının sebep olduklarını söyleyip yazdık… OYSA “HAYIR!” Asıl neden sadece siyasi partilileşme nedeniyle değil, siyasi partileri güçlü kılabilmenin telaşında yaratıp beslediğimiz “popülizme” teslim etmemiz de en büyük ve olumsuz etkenlerden biri oldu! BİR devletin “kurumları” ile ayakta duracağını öğrendik ama o “kurumları” devleti ayakta tutacak güçlü payandalar haline getiremedik. Eşin dostun kayırmacılığıyla partili militanların iş aş para kapıları haline getirdik! KKTC’yi bürokrasinin bürokratlar cenneti yaptık ama beklediğimizle umduğumuz, ayakları üzerinde durabilen bir Devlet yaratamadık! *** NİTEKİM aLLahasen bakın: Sadece KIB-TEK demiyorum.. Devlet kurumlarından hangisi işlevselliğiyle mükemmeldir ki? EĞİTİM mi sağlık kurumları mı? İmar İskân politikaları mı tarım mı? Sanayi mi diyoruz? Ki hâlâ nasıl sanayi olması gerektiğini de bilemiyoruz! ÖTE yandan daha geçen hafta bir medya organımız ayazlatıyordu: Geçtiğimiz ayın ilk 11 ayında Ercan hava alanından gelen yolcu sayısı 1 milyon 325 bin iken Güney’den Kuzey’e Kuzey’den Güney’e açılan sınır kapılarından geçiş yapanların sayısı 6 milyona ulaşmış. PEKİ çapımıza göre böylesi devasa bir insan trafiğine karşı neden ülkede “battık” seslerinden başka sesler işitilmiyor! Kİ var mı hatırlayan? Hani AB’ye hellim ihraç edecek şu kadar milyon avro girecekti kasalarımıza? Esamesi okunmuyor üstelik şimdilerde de sütçülük sektörü tehlikede! Pekala nedir son hallerimiz? *** KENDİMİZİ salyangozlar gibi kabuklarımızın içine çektik, siyasi yönden “tanınmamışlığın” bahanesine sığındık yat kalk kör talihimize lanet okuyoruz! FAKAT maşallah öte yandan da ne rant ekonomisini bitiriyoruz ne sürekli yeni yeni istihdamlarla şişirilen Devlet dairelerinin görev ve işlevlerinin semeresi olması gereken idari ve mali istikrarı sağlayabiliyoruz. ÖTE yandan kendimi bildim bileli de “üretim ve gene üretim” lafı işitiyorum. Tarım kesiminde son işittiğim haberi ise şu: *** GEÇTİĞİMİZ gün “Çiftçiler Birliği” başkanı Mehmet Nizam acı acı yakınıyordu: “Topraklarımız elden gidiyor” diyordu (Ki uğruna savaştık da öldük de..”. KISACA bizim de sık sık medyada gündeme getirdiğimizce “ekilip biçilecek topraklarımız” yeni inşaatlar için sürekli satılmakta hatta büyük oranda rant ekonomisi haline getirilmektedirler! Diyor ki Çiftçiler Birliği Başkanı Nizam “Ekili bölgelere binalar dikiyoruz. Her yıl 15 dönüm kayba uğruyoruz…” Üstelik bu satışlar aramızdaki üçüncü ülke insanları tarafından da gerçekleştiriliyor…” YANİ NE? Denizin bittiği yere doğru hızla yaklaşıyoruz ki düşünün: Biz bu topraklar için bir asrı aşkın süredir Rum ile mücadele ediyoruz!