Eğer böyle devam ederse bundan sonra artık günlük hayatımızın mesela pahalılık, mesela yollarımız, mesela çevre kirliliğimiz gibi sorunlarımızın arasına bir de “depremi” katacağız!
Nitekim...
Eğer böyle devam ederse bundan sonra artık günlük hayatımızın mesela pahalılık, mesela yollarımız, mesela çevre kirliliğimiz gibi sorunlarımızın arasına bir de “depremi” katacağız!
Nitekim Hatay’da dur durak bilmiyor, zaman zaman bizde de hafif sallantılar hissediliyor. Ki ne diyorduk? “Kıbrıs adası oluşurken üç defa denize batıp çıkmış!” Eh, üç defa batan bir ada hayda hayda bir daha batar!
YOK! “Ağzımdan yel alsın” yada “Allah saklasın” Tabi ki felaket tellallığına soyunmadık. Doğamızın hükümlerine karışacak kadar da muktedir değiliz ama bu deprem dediğiniz de dur durak bilmiyor. Türkiye ile Kıbrıs arasında faaliyetlerine devam ediyor. Artı bazı bilirkişiler diyorlar ki “sıra Kıbrıs adasındadır!”
Eee! Korkalım mı? Paniğe mi kapılalım? “Kara bahtım kem talihim” türküleri mi söyleyelim? Yoksa tevekkül ya Allah deyip alabileceğimiz tedbirleri alıp, kendimizi en azından bir nebze olsun güvende hissedeceğimiz bir toplumsal ortam mı yaratalım…
Kİ YERİ GELDİ YAZAYIM. Ben olsaydım bir süre daha bekler, en azından bu artçı depremler hatta bazılarına göre bayağı “depremdirler”, tam tamına sonlanana kadar bekler, okulları bir süre daha kapalı tutardım… Cami gibi toplulukların yoğun olduğu mekânları da bir süre cuma namazlarından azade kılardım… Her halde Allah darılmaz, aksine alınan tedbirler nedeniyle bizi takdir ederdi!
***
HER NEYSE… “Büyüklerimiz” en iyisini bilirler… Nitekim bu ülkede henüz siyasi yönden tanınmadan, henüz zırt pırt seçimler furyasından kurtulamadan, okullaşma, sağlık sorunlarımızı çözemeden, çevre kirliliğimizin üstesinden gelemeden, siyasi tanınmışlığa ulaşamadan çok ve büyük işler gerçekleştirmiş nadide bir ülkeyiz! Şöyle ki tanınmamış devlet de olsak (Rum çatlasın patlasın) ülkemizi “üniversiteler cenneti” yaptık!
Rahmetlik Prof. Özay Oral’ı anmadan geçemeyeceğim. DAÜ’yü kurandı. Önce TC’de Bilkent Üniversitesi’ni kurmuştu. Zeki ve girişimciydi. Çok akşamlar aynı masada buluşur yer içerdik. Zaten o dönemlerde bir ayağım DAÜ’deydi. Ve heyecan büyüktü ki ilk öğrencileri TC’nin kalbur üstü zengin çocuklarıydı. Buraya lüks arabalarıyla gelirlerdi. Dolayısıyla emirlerine ve önemlerine uygunluğunca arabalarına “ZZ plakaları” taktırıldıydı. Ki bu zengin çocuğu öğrencilerin adları da aynı zamanda yollarda yarattıkları korkulu ve heyecanlı rallileri nedeniyle “ZZ cilerdi!”
Doğrusu Mağusa’da araba garajları bile lojman haline getiriliyor, TC’li öğrencilere kiralanıyordu. Her köşede bir lokanta açılıyordu… Tutun ki Mağusa DAÜ’nün “ZZcileri” sayesinde ayağa kalkıyordu. İlk defa dönerle tanışıyor, ayaküstü kahvaltı olayı yaşıyorduk!
VE SONRA ne oldu ama? Baktılar ki bu “üniversite” dediklerinde para var, iş var, aş var… Ve memleketi “üniversiteler cenneti yaptılar! Her köşede bir dönerci dükkânı açmak da olayın süsü olduydu ki yetmediği yerde Afrika’nın adı sanı duyulmamış krallıklarından öğrenciler de KKTC’ye yol bağladılardı! Derken:
***
İŞTE GELDİK BUGÜNLERE: Artık KKTC üniversiteler cenneti değildir! Uyuşturucunun, kumarın, fuhuşun da yatağıdır!
Artık KKTC de “babalar çocuklarına tecavüz edecek kadar müthiş bir dejenerasyon sarmalındadır!”
VE artık bu ülkenin en büyük ve kârlı ticaret metaı “esrardır!” En çok da dönerciler kebapçılar çalışmakta, KKTC ekonomisinin armadası olmaktadırlar!
VE bu ülkede üniversite öğrencilerine fuhuş yaptıranlar da vardır… Her halde parasal kârı çoktur… Özgür ve egemen ülkede köşe başlarında esrar alım satımları da mümkün olabilmektedir…
VE tüm bu iştigallerle aykırılıklar “üniversiteler ülkesi KKTC de gerçekleşmektedirler!”
***
HAYIR: Amacımız ne üniversitelerimizi zan ve zem altında tutmaktır, ne de buna hakkımız vardır… Ancak KKTC kabuk değiştirirken “giyindiği yenisi” sağlıklı ve verimli unsurlardan oluşmadı, oluşmuyorlar! Nitekim:
***
KKTC de hiç bugünkü kadar hatta depremlerin bile yıkamayacağı kadar toplumsal erozyon yaşamamıştır. Suçlarla suçlular artıyor, hapishaneler doldu taşıyor… Akla gelmeyen yeni tür “suçlar” peydahlanıyor… En kötüsü hırsızlık tecavüz olayları artıyor…
BİR zamanlar evlerin kapılarında kilit bile yokken şimdi kilit üstüne yeniden kilitleniyorlar! Mahkemeler darp, dolandırıcılık, fuhuş, kumar, hırsızlık ve gitgide daha da artan trafik suçluları ile dolup dolup yeniden doluyorlar!
KISACA Kıbrıs Türk halkı alışmadığı bir toplumsal kaosun depreminde sallanıyor!
SON söz mü? Toparlanmalı, düzelip düzenlemeliyiz… (Tabi ki bizimkisi ülkesini sevdiği için şikâyetini de yapmak hakkı olduğuna inanan bir KKTC yurttaşının yazdıklarıdır… Yazmayalım mı?