Şükürler olsun diyelim. Devlet organlarının belki de eli ayağı olacak, , bayındırlıkla temizlik tertibini sağlayacak, suyundan yoluna, kaldırımlarından bağ bahçelerine hatta olanaklar el verse soluk alınacak havanın bile kalite kontrolünü yapacak önemli işlevlere sahip “belediyelerimiz” vardır..
Ki gelip giden hükümetler kadar çok önemli olduklarını kabulde siyasi seçimler kadar heyecanlı seçimleri sonucunda “başkan” ve “üyelerini” seçtiğimiz “belediyelerimiz” ta İngiliz döneminde başlayıp bugünlere kadar gelen teamüllerde en önemli devlet organlarımızdan oldular..
NİTEKİM İngiliz sömürgesi döneminde bile bugünküleri aratmayacak kanunlarıyla “halk iradesi ve oylaması ile periyodik aralıklarla seçimleri yapıla geldiydi.
Hatta çoğu zaman “Sağcıler ve Solcular” gibilerinden izmlere bağlı çekişme ve kavgalarıyla da öne çıktılardı..
ÜSTELİK ilk ulusal mücadelemizi de Belediyelerimizin sahipliğini yüklenmek uğruna “İngiliz sömürge idaresine karşı başlattıktı.
Çünkü sömürge dönemlerinde de toplum katlarımızda “Belediye Meclis Üyeleri” kıran kırana seçim kavgaları yaparlardı.... Ki söz konusu olan da “İngilizcilerle” “Doktorcular” yani Dr. Fazıl Küçük taraftarları ile karşılarındaki muhaliflerin” çekişmeli ve kavgalar kopartan “seçim mücadeleleri” olurdu!
Genelde Başkan adayları Rumlardan çıkardı. Türk toplumun hakkı nüfus oranına uydurulurdu. Kentlerdeki belediye Meclislerine ancak iki üç Türk adayı kontenjanı vardı...Gene de seçimler renkli ve çekişmeli geçerdi.
NE VAR ki bizdeki siyasi değer yargılarının kısırlığına karşın RUM tarafında belediyeler komünist taraftarı teşkil eden “AKEL’ciler” olarak “gekkolarla” yani Sağcılarla karşı karşıya gelirlerken, Türk tarafında Dr. Küçük ve Denktaş yanlıları ile AKEL’e üye olan işçi kesimi temsilcilerinden oluşan muhalifler yer alırlardı.
(BİR NOT DÜŞEYİM. Eskilere dönük yazılarımda sık sık İngiliz sömürge dönemine atıfta bulunarak “yaşayıp gördüklerimi” anlatmam lafazanlığımdan dolayı değil, Kıbrıs Türk halkının bu adada nasıl var olma savaşımı verdiğini bugünlere hangi badirelerden geçerek geldiğini anlatmak içindir.. Hem İngiliz sömürge yönetimine hem de Rumlara karşı verdiğimiz var oluş mücadelesi inanın “destansı” önemde ve büyüktü.
NİTEKİM “İngiliz sömürge idaresi Türk toplumunun azılı Rum milliyetçileri ve ENOSİS yanlıları tarafından ezilmesine, adadaki varlığının silinmesine hiç izin vermedi. Bunun bir ispatı da EOKA’ya karşı mücadele etmek durumunda kaldığında sadece Türk toplumu bünyesinden “polis ve komandolar oluşturmasıydı.”
Adadan ayrılmak zorunda olduğunun yeni siyasetlerinde de taraf tutması gerektiğinde “Rumun EOKA’cıları karşısına bizzat kendi sömürge idaresi devreye girerek tamamen Türk toplumundan oluşan “Komando ve Oksidari polislerini” çıkarmıştı ki nihai çözümdeki pazarlık masasında bu farklılığımız ayni zamanda avantajımız olmuştu.
BU TARİHİ geçmişine, uzun mücadele yıllarına karşın nedense KKTC’yi kurduktan sonra tamamen kendi siyasi irademizin bir devlet organı olarak seçimlerden seçimlere atlayan “Belediyelerimizle Başkan ve Meclisleri beklediğimiz yada umduğumuz performansı gösteremediler.. Hizmet alanlarının daracık kalıplarını kırarak ne daha ileriye gidebildiler ne de gelişme imkânı buldular.
NİTEKİM nüfusu kalabalık yerleşim yerlerinde yeni yeni “belediyeler” oluşturduktu ama umduğumuzu göremedik! Zaten kısa süre sonra da “birleştirilen” bazı belediyeleri de dağıtmak zorunda kaldık!
PEKİ şimdilerde durum ne? Henüz koltuklarını bile isitma fırsatı bulamayan yeni seçilmiş belediye Başkanları ne yapmakta? Ve göreve başladıktan bugüne kadar geçen zaman içinde hangi önemli hizmete imza attılar ki?
ESKİSİ kadar gezip dolanıp göremiyor elleyemiyor olsam da kesinlikle söyleyeceğim şudur: “Seçimlerden bu yana elle tutulur hizmetlerini beklediğimiz belediyeler henüz “bravo deyip alkış tutacağımız hiçbir Beledi sorununu çözemedikleri bir yana “olumlu değişimlerin habercisi olacak hizmetleri konusunda da ipucu bile göstermediler!
OYSA: Hiçbir dönemde belediye hizmetlerine bugünkü kadar ihtiyaç duyulmadı.Ve bugünkü kadar “şikâyetler” de görülmedi! Bu da halkın refah düzeyini yukarı çıkarken ayni oranda belediye hizmeti alamaması yanı sıra belediyelerin sorumlu ve yetkili oldukları yörelerde kısır ve işlevsiz kalmaları sonucunda oluşturdukları hoşnutsuzluktan kaynaklanmaktadır..
MESELA ülkede büyük bir süratle araba sayıları artarken bu arabaların kent yollarından park sorunlarına kadar gereksinmelerini karşılayacak yatırımlar olmadı olmamakta!
KENTLERDE çoğu zaman derbederlik ve pislik içinde kalmış yeşil alanlar, parklar “varsın kalsın” tevekkülünün çaresizliğine kurban edilirlerken beklerdiniz ki eskilerin yerlerini yeni yeni “yeniler” alsınlardı!” Yok öyle bir çalışma hiç olmadı!
HALÂ çöp bidonları görevindeki “konteynır dedikleri koca koca alametler yolların ortalarında sürüklenmekte, arabalar onlara onlar arabalara çarpmakta..
Bazı kentlerde mesela Mağusa’da boş arazileri ileride halk parkları eğlence mekânları haline getirecek her hangi planlamalaın olduğunu da sanmıyoruz..
Ki içtiğimiz su gibi biliyoruz şu veya bu seçim ve partizanlık söz konusu olduğunda yine özel sektörün apartmanlar yapımları için ellerde tutulup adeta korunmaktadırlar…
MAĞUSA’da kanalizasyon dert oldu! Elbette belediyenin suçu yoktur diyelim çünkü “Ekimde biteceği söylenen çalışmaların haberlerini “müjdelerle” veren Belediyesi de kandırıldı!
NE VAR Kİ halk aldatılan belediyeler değil, gerektiğinde sahtekârlıklara karşı mücadele eden Belediyeler görmek ister..
TÜM bunlara karşın öteden beridir önemli işleve sahip belediyelerimiz konusu ne zaman gündeme gelse radikal denecek kalıcı tedbirler ve ekol haline gelecek geleneksel özelliklerin üzerleri örtülerek yıllardır sürdürülen fasit daire içinde dön baba olmaktan dönen başlarla belediyelerimiz ancak bu kadar olabildiler! “Bu kadar” dediğimin kıymeti harbiyesinin değer yargılarını da size bırakıyorum.. Çünkü hâlâ belediyelerimize asli görevleri yargılarında değil filan falan partiden oluşları gözlükleri ile bakıyoruz.