İki aya yakın sorunu çözmek yerine sorunun kendisi olan meclistekiler, bugünlerde bütçe çalışmaları ile kaybettikleri zamanı telafi ediyor görüntüsü veriyorlar. En azından o iş yoluna girdi diye mutluyuz.

CTP’nin klavyecileri Erhürman’ı suçluyorlar. UBP’nin klavyecileri ise, “Oh be kurtulduk işimize bakalım artık” diyorlar.

CTP, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ön startını verdi. Yeniden Doğuş Partisi, “İlk turda herkes kendi adayını…” diyerek sinyaller veriyor. Ahalinin geneli ise, “Hele bir bütçe geçsin, yeni yıl tatiline girelim. 13’üncü maaşı harcayalım, 2 Ocak 2025 itibarıyla Cumhurbaşkanlığı havasına gireriz” diyor.

Kıbrıs sorunu ile ilgili birtakım gelişmelerin olacağını artık biliyoruz. Bunu ondan bundan değil, Türkiye’nin son derece karizmatik, ciddi ve ağzından boş bir söz değil, yüzünde boş bir mimik bile okunamayan Dışişleri Bakanı’nın ağzından duyduk. A Haber Röportajını izlemeyen varsa izlesin.  4’lü veya 5’li görüşme olacak dedi ve aslında uzun zamandır beklediğimiz duruşun matematiğini anlattı, Kıbrıs sorunu ile ilgili bölümde.

Bugünün konusu değil. Yarın ya da sonraki gün, bu konuya gireriz uzun uzun.

Bugünkü konumuz nedir diye soracak olursanız. Hemen izah edeyim.

‘Patates Boykotu’... Evet evet yanlış okumadınız sosyal medya çalkalanıyor. Patatesi boykot edelim. İtalyan mallarını, Amerikan ürünlerini falan değil, patatesi!

İngiltere’de marketlerde ‘Cyprus Potato’ diye diğer meşhur Fish and Chips’te kullanılan Russet Burbank ya da Roast Potato yemeğinde kullanılan King Edward cinslerine oranla çok daha pahalı fiyata satılan olağanüstü patatesi, yerlisi olarak boykot ediyoruz. Neden mi? Çünkü çok pahalı. Yani öyle İngiltere’deki gibi pahalı değil. Londra’daki ünlü market zincirlerinden birinde satılan patatesin en pahalısı kilosu 1 Sterline satılıyor. Maris Piper gibi önemli ve lezzetli bir patatesi 0.80 Pound’a da alabilirsiniz. Yani en pahalısı 44 TL. Kıbrıs Patatesi olsun olsun 60 TL.

Güneye bakayım dedim. En pahalı patates en pahalı markete. 1. 43. Yani 50 TL ya da 60 TL.

Eskiden fırına tavuk konduğu zaman, çoğaltılıp herkesin doymasını sağlamak için bol bol patates de konurdu. Sanırım artık, patatesi azaltıp, sofradakilerin doyması için tavuğu çoğaltmak gerekecek.

Fırına et ve yanında patates konduğunda yemeğin adına et, ya da tavuk kebabı değil de neden ‘Badadez Kebabı’ dediğini hep düşünmüşümdür. Elbette bir nedeni var ama patates et kadar hükmettiğinden bu ismi de bu anlamda hak ediyor artık.

Bu arada meyhanelerde, patatesli mezelerin kaldırılması gündeme geldi. Öyle bir noktaya gelindi ki, “Müşteriye patates vereceğime et vereyim” diyenler olmaya başladı.

Üretici, “Benden bu kadara alınıyor, size gelene kadar fiyatı iki mislinden fazla yükseliyor” diye feryat figan ederken, boykot edilen patatesin, sadece aradaki tüccarın üreticiden daha fazla para kazandığı süreci değil, üreticiyi de boykot ettiğimiz şuuru elbette ki yok.

Ahali boykotta haklı mı? Elbette. Üretici ne yapacak? Kim bilir... Hükümet ve ekonomi çevreleri ne yapıyor? Hal Yasası’nı ve tüzüklerini çıkarmadığı için patatese çeviriyor.