Birçok kez yazılı ve sözlü ifade ettiğim gibi; Türkiye dışında tanınmamış olmamıza rağmen dünyadan itibar görmek ve egemen eşit devlet olarak kabul edilmemiz için öncelikle devlet gibi davranmamız ger...

Birçok kez yazılı ve sözlü ifade ettiğim gibi; Türkiye dışında tanınmamış olmamıza rağmen dünyadan itibar görmek ve egemen eşit devlet olarak kabul edilmemiz için öncelikle devlet gibi davranmamız gerekiyor. Devlet gibi davranmak nasıl mı olur? Bilindiği gibi devletimizin çerçevesini Anayasa çizmektedir. Anayasamıza göre; KKTC demokratik, laik hukuk devletidir. Bu niteliklerin değişmesi de mümkün değildir. Bu çerçevede, devlet gibi davranmak hiç kuşkusuz demokratik, laik hukuk devletinden sapmamak anlamına gelmektedir. Bizi sözde yönetenler Anayasayı katlederek KKTC devletinin omurgasını maalesef çatlatır şekilde davranmaktadırlar. En son yaşanan iki hadise bunu açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Şöyle ki, hem hukuktan hem de meşruiyetten (anti demokratik) yoksun devamlı kararnameler çıkarıp geri geçen ve Din İşleri Başkanı’nın mevzuata ve laikliğe aykırı söylemlerine dahi ses çıkaramayan anlayışın ne kendi halkından ne yaranmaya çalıştığı kesimden ne de dünyadan saygı ve itibar görmesi mümkündür. Tartışmasız olarak günümüzün en önemli gündem maddesi deprem felaketidir. KKTC’de yakın zamanda deprem gerçekleşmemesine rağmen her an yaşanabilme tehlikesi karşısında proaktif olarak alınması gereken önlemler hükümet ve devlet yetkililerinin önceliğidir veya önceliği haline gelmelidir. Hukuk devletinin gerektirdiği gibi; deprem krizini yönetmeye yönelik önlemler de istisnasız mevzuata uygun olmalıdır. Daha önce de belirttiğim gibi; Bakanlar Kurulundan alınacak kararla yapılacak kesinti ve ilave vergilerle oluşturulacak fonun klasik bütçe ilkeleri genellik ve bütçe birliği ilkeleri gereği deprem için harcanacağı garanti edilemez. Gelir ve spesifik deprem gideri arasında organik bağ kurulması mevzuata aykırılık teşkil eder. KKTC’de olası bir deprem riski ve krizi konusunda hükümet önlem almak istiyorsa ve sanıldığının aksine şov yapmıyorsa bunu bütçe tekniğine ve mevzuatına mutlaka uyarak yapmalıdır. Halen yapıldığı gibi, toplantı toplantı üstüne şovlar yapıp önlemler alacayız söylemleri yerine deprem risk yönetimi ivedi olarak kurumsal ve yasal temele oturtulmalıdır. Bu çerçevede,  DPÖ tarafından hazırlanacak plan ve programa uygun olarak bütçe hazırlanmalı, deprem risk yönetimi ile ilgili projeler gider olarak parlamentonun onayı ile bütçede gösterilmeli ve deprem riski ile ilgili alınacak önlemlerin finansmanı için fon aldatmacası yerine genel bütçe kaynaklarının artırılması mutlaka sağlanmalıdır. Deprem risk yönetimi ile ilgili önlemler projelendirilerek rakamsal olarak bütçede yer alması sağlanmalıdır.  Deprem risk yönetimi ile ilgili başlıca önlemler/projeler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
  • İstatistiki verilere ve bilimsel raporlara göre KKTC’nin kaç şiddetindeki depreme hazırlıklı olmasının şaibeye fırsat vermeyecek şekilde bilimsel esaslara göre tespit edilmesi,
  • Mevcut yapı stokunun eskiden yeniye ve okul, hastane ve yoğunluklu mekanlara öncelik verilmek suretiyle dayanıklılık testinin projelendirilmesi ve bütçelenmesi,
  • Dayanıklılık testlerinin hızlandırılması için gerekli donanıma sahip üniversitelerin yetkilendirilmesi,
  • Yıkılacak veya güçlendirilecek yapıların tespit edilmesi,
  • Geçici konaklama için yapıların süratle inşası ve/veya kiralanması,
  • Yıkılacak konutlarda ikamet edenlerin geçici konaklaması için gerekli projenin hazırlanması ve bütçelenmesi,
  • Bundan sonra yapılacak binalarda gerekli denetimin her aşamada yapılması için şeffaf ve hesap verebilir bir yapı kurulması,
  • Deprem sigortası gibi oto denetim mekanizmalarının getirilmesi,
  • Depremde lojistik ihtiyaç analizi yapılarak giderilmesi ve acil eylem planının hazırlanması,
  • Deprem anında ani müdahale edecek Sivil Savunma, Kızılay ve benzeri kurumların lojistik ve personel ihtiyacının giderilmesi,
  • Deprem anında ani müdahale edecek Sivil Savunma, Kızılay ve benzeri kurumlarda meslek içi eğitimlerinin çağdaş düzeyde güncellenmesi,
  • Yapılacak projeksiyonlar ile yıkılabilecek bina sayısı dikkate alınarak Sivil Savunmanın personel ve araç-gereç ve ekipman ihtiyacının tespit edilmesi ve bütçelendirilmesi,
  • Sivil Savunmanın kendi personeli dışında askeri seferberlik sonrası Sivil Savunmaya dahil sivil personelin eğitim sürecinden süratle geçirilerek, ihtiyaç halinde bilinçli ve eğitimli destek personeli olarak yararlanılması.
Yukarıdaki liste daha da uzatılabilir. Önemli olan konu, deprem risk yönetimi ile ilgili alınacak önlemlerin bütçe tekniği ve mevzuatına mutlaka uygun olması ve gerekli finansmanın parlamentodan geçerek bütçede gider olarak yer almasıdır.  Alınacak önlemler için ise hukuki dayanağı olmayan deprem fonu gibi kaynak arayışı yerine genel bütçe kaynaklarını artırmak için kayıt dışı ekonominin azaltılması, vergi adaletinden şaşmadan vergi reformu, vergilendirmenin AB müktesebatı ve yeşil ekonomiye uyumlaştırılması ve yeni ekonomik sektörlerin vergilendirilmesi gibi yollara başvurulmalıdır.