Ma hangi mesele yüz aklarıdır? Zaten meseleleri yaratan kendileri. Dünyanın beş baş belaları. Bir tek Filistin’li kalmayıncaya kadar sanki anlaşmışlar, her gün yüzlerce masum ve sivil insan çoluk çocuk kadın erkek yaşlı canice katlediliyor. Bu günlerde biraz gündemden düştü, korkak ülkeler yüzünü o tarafa çevirmezler haberleri yokmuş gibi. Yahu göz göre göre insanlar öldürülüyor, bu gün de yarın da öbür gün de öyle, öldürmek katletmek serbest, kan emiciler kana doymaz oldu. Müsaade edenler, bunun için yardım da edenlerdir, insanlık için adalet için hak hukuk için, demokrasi için söz bitmiştir Filistin’de. Trajedi, çocuklar soğuktan ölmekte bu çağda, Hastaneler, göçmen kampları bombalanmakta, gazeteciler, sağlıkçılar vurulmakta. Ben başka kelime bulamıyorum yazmaya. Yüzleri sadece lekeli değil, yüzlerini kaplamıştır leke. Daha büyük trajedilere gebedir Orta Doğu, BOP’le. Son nokta da Kıbrıs. Ön hazırlıklar Güney Kıbrıs’ta hızla yapılıyor.
ENOSİS hedefiyle 21 Aralık 1963’te Rum saldırılarıyla başlayan Kıbrıs sorununa güya çözüm bulmak amacıyla iki buçuk ay sonra BMGK 4 Mart 1964’te 186 nolu 3 aylık bir karar aldı. Adaya Barış Gücü! Gönderilecek ve bu sürede sorunu çözecek. Bunun yanında Türk-Rum ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin yönetimi bu sürede Rumlarda olacak. BG asayişin düzenin sağlanması için güya yönetime yardımcı olacak. Eeee be gavole sorunu başlatan Rumlar, neyine yardımcı olacaklar? Etse etse sorunun daha da karmaşık hale gelmesine yardım edecekler. Nitekim öyle oldu, 3 aylık süre 730 aya vardı daha da uzayacak. Zira sorunun esası 186 kararıdır ve karar durdukça sorun da durur. Bunun Türkçesi şuydu ‘ey Rum sen ENOSİS’e ulaşmak için Türklere saldırmaya devam et yapacağını yap karşı çıkanları temizle, zorlanırsan BG sana yardım edecek’ demektir. Açıkçası, tilkiye kümesi teslim etmektir.
BM çözüm isteseydi, mesele dallanıp budaklanmadan iki buçuk aylıkken çözebilirdi, uzattıkça uzattı, saldırganlara fırsat tanıdı. Ama, sonunda çok şımaran ve ENOSİS için sabırsızlanan Rum EOKA B-Yunan Cuntası Cumhuriyete büyük darbeyi yapmakla en büyük hatayı 15 Temmuz 1974’te yaptı. Sonuçta da Garantör Türkiye’nin meşru müdahalesi geldi ve bu günkü durum ortaya çıktı. Rumlar 186’ya güvenerek hatalarını kabullenmek istemediler, destekçileri çok olduğundan yarı Kıbrıs’ta güya Kıbrıs Cumhuriyetini sürdürmeye çalıştılar. Bunda başarılı oldular mı, evet oldular, ne hukuk tanıdılar ne de hiç, destek verenler de hukuku dışladılar, Cumhuriyet antlaşmalarını da Anayasasını da hep birlikte çiğnediler, olmayan yıkılmış olan ölü Cumhuriyeti yapay halde BMGK beşli ağalarının baskılarıyla yürütüldü, takma kanatla uçurulan kuş misali.
İkinci darbeden 30 sene sonra BM, görüşmelere dayanarak çözüm planı hazırlayıp referanduma sundu. Türkler, gayet aleyhte bir plan olduğu halde EVET dedi, Rumlar ise ezici çoğunlukla HAYIR dediler. Ama bir hafta sonra AB’ye alınınca sorunlar daha derinleşti, çözümsüzlüğü körükledi. Rumları çözümden kaçmaya ortak Cumhuriyeti paylaşmamaya, tek başına yutmaya itti. Masum Türklere yıllarca uygulanan haksız cezalar ise katlandı. İşte BM-AB’nin açık ve aleni adaletsizliği ve haksızlıkları burada daha da kendini gösterdi.
Nitekim Mart 1964’teki 186 sayılı hukuksuz karardan sonra uzatmalı 3 aylar bir birini kovaladı Rum-Yunan saldırıları durmak bilmedi. Oldubitti karar uzatıldıkça uzatıldı, saldırganlar daha büyük saldırılarla Türkleri köylerinden yerlerinden etti, bir çok kayıp ve Şehitler vererek. Kısacası BM Rumlara öyle bir fırsat verdi ki, ne adalet yerini bulsun ne sorun çözülsün. Bütün devlet organları işgal edildi, adanın yüzde üçüne sıkıştırılan Türklerin seyahati engellendi, işleri durdu. Asayiş, düzen, güven ve geçim gittikçe Türkler aleyhine çok kötü bir hal aldı.
186 kararı Rum-Yunan’ın, Lefkoşa, Limasol, Baf, İskele, Erenköy savaşları, Gazimağusa çatışmaları, Geçitkale-Boğaziçi savaşları, diğer köylerimize, bölgelerimize, semtlerimize artarak saldırmalarına sebep oldu, yaptıkları saldırıların haddi hesabı yok. Sözde BG geldi lakin saldırılar daha da arttı. BG refakatindeki hastalar bile barikatlarda Rumlar tarafından alınıp katledildi. En nihayet, Türkler kıvama geldi, çöktü, direnme gücü kalmadı, ENOSİS zamanı geldi zannedildi, harekete geçildi.
Önce erken ENOSİS’e karşı çıkan sözde CB Makarios’un destekçileri katledilmeye başlandı, her gece polis karakolları bombalandı, nihayetinde 15 Temmuz 1974’teki darbeyle Cumhurbaşkanı sarayına saldırdılar, tanklar toplar, yüzlerce askerle darmaduman ettiler. Makarios kaçtı, ama öldürdük dediler, terörist Samson’u yerine atadılar, Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan ettiler. İşte burada BM Barış Gücü hiçbir halt etmedi seyretti, hani Cumhuriyeti koruyacak, asayişi düzeni sağlayacaktı? Yahu Cumhuriyete darbe yapıldı, Makarios topa tutuldu, Cumhuriyet hepten gitti darmadağın oldu, hani nerede bu BM gücü, nerede GK beşlisi, özellikle de İngiliz-ABD? BMGK’nin sorumluluğunda oldu ikinci darbe. Sanki 1963 darbesi az geldi, daha büyüğü oldu BM’nin basiretsizliği taraflılığı adaletsizliği sayesinde.
Garantör Türkiye’nin meşru müdahalesinden bir gün önce 19 Temmuz 1974’te, Sakarya Türk bölgesi onlarca tank, top, ağır silahlarla yüzlerce askerle 80 metre mesafede kuşatıldığında Türklerin savunmak için mevzi yapmasını Barış Gücü! Önledi, daha yarı buçuk halde olan mevzilerimizin torbalarını zorla yıktı parçaladı, bizi ölümle burun buruna bıraktı, kuşatanların tarafına bile bakmadı önlerini açtı, silindir gibi üstümüzden geçsinler diye bu utanmaz insafsızlar.
Bre adaletsizler bunca katliamlar, saldırılar, insanlık dışı muameleler yaptı Rumlar Türk halkına, (darbe sonrası Makarios BMGK karşısında ağladı yalvardı, yardım edin müdahale edin, yurdumu Yunan işgal etti, Türkler büyük tehlikededir dedi) BM olarak kılınızı kıpırdatmadınız, dur demediniz tam tersi saldır da korkma dediniz, desteklediniz, teşvik ettiniz, mükafatlandırdınız. Türkler sizden medet umar yardım beklerken siz ne yaptınız cezalandırdınız, teslim olmadı, boynunu giyotine yatırmadı, haklarına, varlığına sahip çıktı diye. AB ile beraber çöktünüz üstümüze. Bir yardım eden destekleyen Türkiye vardı, onu da vaz geçirtmek için her türlü şantajı baskıyı yaptırımı yaptınız, bütün çözüm planlarına destek verdiği halde hala yaparsınız. Her zaman çözümü ret edenleri kolladınız, kollamaya da devam edersiniz hiç utanmadan.
Ey BMGK, yüz karası 186 kararı üzerinden 60 sene 10 ay (730 ay) geçti. 1974’ten sonra adaya barış asayiş düzen geldi, kimsenin burnu kanamadı. Siz beşler hala gadimici oturursunuz BM’nin tepesinde yazıklar olsun, boyun büken O korkak ganayaklı ülkelere de ayıplar olsun. Kıbrıs’ta çatışmaların da savaşların da, yitirilen çocuk yaşlı genç kadın erkek insanların da, çözümsüzlüğün de sebebi ve sorumluları da BM’dir. Bu insanların vebali boyunlarındadır. Yangına su ile değil benzinle gider, ekseri benzini döker yangını kendi başlatır, beşlinin çıkarı neyi gerektirirse. Ve bu gerçeklere rağmen hala saldırganlardan yanadırlar. Da BM genel kurulu toplanmış da sorun çözecek ha? Sorun yaratmaktan başka? Kıbrıs’ta da Orta Doğu’da da başka yerlerde da sorunların devamı çıkarlarından dolayıdır.
Parantez açalım. Büyük lokma ye büyük laf etme diye Atasözümüz vardır. Hükümetimiz, şimdi de geçmişte de yapmak istediği şeyleri, sendikalardan gelen tepkiler sonucu yapmaktan vaz geçmeyi adet edinmiştir. Bu her konuda böyledir, atıp tutar sonra da sendikalar ortaya çıkınca iptal eder. Bakıldığında sanki sendikalar hükümete yön verir, istemedikleri olmaz istedikleri olur, hükümet de kukla gibi görünür. En iyisi çekilip yönetimi sendikalara bırakmak.
Polisimizle karşı karşıya biri o taraftan diğeri bu taraftan Meclisimizin demir parmaklıklarını, bahçe kapılarını kırmaya diğeri kırdırmamaya olanca güçleriyle mücadele içinde her seferinde. Vallahi bu görüntüler insanı çileden çıkartıyor, nedir yahu bu rezalet dedirtiyor. Yahu Meclisin kapılarından ne eylersiniz, kırıp geçirmek istersiniz, bu halkın malıdır, Meclis de Halkın meclisidir, orada halkın seçtikleri vardır, beğenseniz de beğenmeseniz de. Böyle davranırken demokrasiyi ön planda tutarlar ama aslında demokrasinin içine etmekteler. Eylemler grevler kırıp dökmeden pek alasıyla yapılabilir, herkes de sırasında destek verir, böyle davranışlardan kimse destek beklemesin, aksi halde ayni duruma düşülmüş olur. Hak arama böyle olmaz, kaba kuvvetle olmaz hele bizim gibi birçok badirelerden geçmiş, ne olumsuz süreçlerden geçmiş bir halk olarak. Bu desteği değil nefreti körükler.
Hele, Meclisi başınıza yıkarız, sizi Meclisten dışarı atıp biz Meclise oturacağız şeklindeki sloganlar hiç hoş karşılanmaz, yangına körükle gidercesine suça azmettirici çağrılar hiç yakışmaz ülkemizin öğretmenlerine, memurlarına, çalışanlarına, emekçilerine. Bu da Hükümetin olduğu gibi büyük lokma büyük laf kısmına girer. Ve ben de diyorum ki, 1955’lerden itibaren var oluş mücadelesinde sonuna kadar her safhada en önde yer almış birisi olarak bu gibi yaklaşımları, Hükümetin tutarsızlıklarını, Devletimizin ilgili organlarının görevlerini aksatmalarını kınadığımı belirtmek isterim. Mücadeleyi, bu gibi nahoş olaylara tanık olmak için vermedik, hele Anavatanımıza karşı saldırıların daima karşısında olduğumuzu da ayrıca ifade ederim.
Cumhuriyet ortaklığımızı 61 senedir işgal eden Rumlar, meseleyi daha da zora sokmak için ve sonunda yeniden büyük bir savaşa sebep olmak için yarayı eşeliyor, deşiyor. Emperyallere üs vermesi, silahlanmayı aşırı sürdürmesi, Türkiye-Suriye arasında yapılacak antlaşmaları engellemek için İSRAİL’den müdahale ve yardım istemesi, Ermenistan’ı da Akdeniz’e çekme şeytanlığına yatması, ayrıca bir çok ülke ile ortak askeri işbirliği ve savunma anlaşmaları yapması sonucu garantörlerini gün geçtikçe artırmasını, içimizdeki Rumlarla birleşme sevdasında olanların neden gaile çekmedikleri açıklanması gereken sorulardan biridir. Mart 2025’te olası çoklu toplantıda İnşallah oyuna gelmeyiz.
NOT. Aralık ayı Trafik açısından tehlikeli bir aydır. Lütfen doğru olmadığını gösterelim. Trafik kurallarına riayet edelim, pişmanlık fayda etmez. Herkesin Yeni Yılını kutlar barış içinde, kazasız belasız, sorunsuz, grevsiz, mutlu huzurlu, birlik beraberlik içinde kardeşçe sağlıklı nice yıllar dilerim.