İhtiyaçlarımızın itekleyici bir gücü vardır. Bir şekilde giderilmek istediklerinden, bizi dürter dururlar. O kitap yazılmalı, o dağın zirvesine çıkılmalı, o virüsü yok edecek çözüm bulunmalı…bunlar sadece bir şey yapma duygusu veya isteği ile ilgili değildir. Kişilerin kendilerini iyi hissetmeleri,için yapmaları gerektiğini düşündükleri eylemlerdir.

      İlişkilerimizde de durum böyledir. Yaşamsal ihtiyaçlarımız, duygularımızı da yanına alarak çalışır. Arkadaşlık, aile ve partner ilişkileri beklenmedik gelgitlerle sarsılabilecek, bozulabilecek veya yeniden oluşabilecek hareketliliği  kesintisiz sürdürür. Suların en dingin olduğu zaman bile bir dip akıntısının her şeyi alt üst etme becerisi vardır.

      Çift ilişkisi, diğer bütün ilişki türlerinden farklıdır. Hem ihtiyaçlar hem de duygular, ilişkinin devamı açısından önemli kaynaklardır. Bazen kişi çeker gider, bazen ise geride bırakılan olur. Çekip giden için yeni bir yolculuğun telaşlı hazırlığı varken, geride kalanın hüzün, değersizlik ve terk edilmişlik duygularından arınıp tekrar başlaması için yaşaması gereken zorlu bir yolculuk vardır.

      Bir şekilde, sevgi, ilgi, arzu, tutku gibi önemli detaylar varlıkları veya yoklukları ile ilişkinin kaderine yön verirler. Varlıkları ilişkiye şans verir ama devamı için hiçbir zaman yeterli olmaz. Arzu, ilgi gibi birleştiricileri canlı tutmak gereklidir ama tüm dikkat bunlara verildiğinde, uzun ömürlü olmasını dilediğimiz ilişki tıkanabilir.

      Aşkın, sevginin, tutkunun yanında, ilişkinin devamı için güvene, saygıya, karşılıklı uyuma ve geleceğe yönelik kararlılığa da ihtiyaç vardır. Sadece karar verdiğimiz, sürmesini istediğimiz veya bilmem kaç senedir beraber olduğumuz için ilişkilerimiz yürümez. Yürür gibi görünse de bize ihtiyaç duyduklarımızı veremez. İhtiyaçlarımız acil hale geldiğinde ise, bizim kararlılığımızı yıkıp geçer ve başka kaynaklar aramaya başlayabilir.

      İlişkiler başlar ve biter. Bazen devam eder. Bazen devam eder gibi görünür ama çoktan bitmiştir. İhtiyaç duyduklarımızı verememektedir çünkü.

      Bir şekilde, ilişkinin her bir eşi giderilmeyen ihtiyaçları konusunda zayıf düşer. Bu zayıflık, ihtiyaç duyulana yönelme konusunda kişinin dikkatinin dağılmasına neden olur. Kişiler, hatalar yapmaya başlar. Oysaki yapılması gereken başka şeyler vardır. Bitmiş olanı kabul edip geride bırakmak, elbette her zaman bir seçenektir. Aldatmadan, yanıltmadan, içten bir dürüstlükle veda edersiniz. Ancak bu çoğu zaman çiftin bir eşi için kolay ve sorunsuz bir çözümdür. Diğeri için ise fırtınada yalnız bırakılmak gibidir. Başka seçenekler de var elbette. İlişkinin dinamiklerini gözden geçirerek, nerede ne oldu, ne yaptık veya yapmadık…çift gözden geçirir ve art niyetsiz olarak sorgular. Sonuçta, sorun veya sorunlar anlaşılır. Mesele, sorunu çözmek arzusunu canlandırmak mı yoksa veda etmeye hazırlanmak mı? Çiftin bu fark edişe ihtiyacı vardır. Böylelikle sonuç ne olursa olsun, suçluluk, utanç, aldatmış veya aldatılmış olma gibi zararlıların yaşama girmesi ve kişileri dağıtması engellenmiş olur.

      Eğer bir terk ediş, aşkın, ilişkinin hak ettiği gibi olmadığında geride kendini toparlamakta güçlük çeken, kalbi kırık ve yeniden başlamakta zorlanan insanlar bırakır.

      Elbette her ilişki sonsuza kadar sürmeyebilir ama usta şairimiz Atilla İlhan'ın dediği gibi, "ayrılık sevdaya dahil". Yeter ki insanca olsun. Yıkmasın, yok etmesin, paramparça bırakmasın.