Kuzey Kıbrıs, tatsız, kötü, olumsuz olaylar tekrarından ibarettir.
Evet sürekli tekrarlanan olumsuzluklar, bitmeyen aynı sorunlar…
İnsan kendisini bir tekrar deryasının içerisinde buluyor adeta.
Lanet bir tekrar duygusu…
Sıkıştığı kavanozun içinde dönüp duran süs balığı gibi…
Kafese kapatılmış bir kuşunki gibi, sıkıcı değişmeyen bir yaşam…
Belirsizlik, çözümsüzlük, birçok alandaki ambargolar zaten Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanlar üzerinde bir baskı hissettiriyor.
Buna bir de çözümlenemeyen ve tekrar eden sorunlar eklenince, hayat çekilmez bir hale dönüşüyor.
Geriye dönüp yaşadıklarımıza bir bakın bakalım; kaçı yeni olay?
Neredeyse yaşadıklarımızın tamamı tekrardan ibaret.
Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşıyoruz.
Bu kadar çok aynı şeyleri yaşayan ama bundan ders almayan bir ülke…
Ya da ülke yöneticileri mi? Evet ülke yöneticilerinin payı büyük ama halkın da suçu var.
Hep siyasileri, ülke yöneticilerini suçluyoruz ama toplum da onları zorlamalı.
Halk yönetenlerin üzerinde baskısını hissettiremediği sürece biz bu tekrarlanan sorunlardan kurtulamayız.
Bu sorunları siyasilerin, yönetenlerin çözmesini, bitirmesini eğer yerimizde oturarak beklersek, daha çok bekleriz.
Olmuyor, olmayacak, daha çok uzun yıllar bu tekrarlanan sorunları ve tekrar duygusunu yaşamaya devam ederiz.
Halk tepkisini yönetenlere göstermeli, dişini göstererek, ayak sesini hissettirerek taleplerini iletmeli.
Yönetenler halkın sabrının kalmadığını hissetmeli, idrak edebilmeli.
Siz istediğiniz kadar sosyal medyadan tepki gösterin, kendi kendinize söylenin, bunun hiçbir etkisi olmayacak, hiçbir sorunu çözmeyecek.
Alın işte; Güngör Katı Atık Tesisi ya da halkın deyişiyle Güngör Çöplüğü yine yanıyor. Şaşırdınız mı? Tam da KKTC’lik bir durum değil mi bu?
Hem de ne yanma, alev alav ve kara dumanlar savurarak, tüm bölgeyi, Başkent Lefkoşa’yı dumana boğarak…
Her yıl aynı film… Her yıl aynı zamanlarda aynı sorunla boğuşmak zorunda kalıyoruz.
Bir AB projesi olan Güngör Katı Atık Tesisi, yanlış kullanım ve ülke nüfusunu bilememenin, öngörü ortaya koyamamanın dezavantajıyla tam bir fiyaskoya dönüştü.
Güngör Katı Atık Tesisi, maalesef Dikmen Çöplüğü’nü aratmaz oldu…
Yok ihale açıldıydı, yok açılacaktı, yok önceki ihale yerel şirketleri dışladıydı, yurt dışından bir şirketi işaret ettiydi, yok kötü ihaledir diye iptal edildiydi, yok pandemiydi, yok döviz kriziydi, yok Rusya- Ukrayna savaşıydı, yok deprendi, yok genel seçimdi, yok yerel seçimdi, yok Türkiye’deki seçimdi, yok ara seçimdi… Oooffff mazeret üstüne mazeret… Bu ülkede mazeretler bitmez ki…
Mazeretler sıralanır, sorunlar yaşanmaya devam eder…
Neyi çözdük? Hiçbir kronik sorunumuzu çözemedik ki…
Patır patır insanlar trafikte, yollarda can veriyor da trafikle ilgili bir tedbir, bir seferberlik falan görebiliyor musunuz?
Her gün genç sayılabilecek yaşta insanlar “ani ölüm” adı atında can veriyor ama halk bu konuda aydınlatılamıyor, neler olduğunu bile anlayamıyor, yalnızca korkuyor ve vücudunun dirençli olmasına dua ediyor.
Neredeyse dört yıldır ilaç sorununa çare bulunamıyor.
İş kazaları yaşanmaya devam ediyor, iş yaşamında hak ihlalleri bitmek bilmiyor.
Çevre kirliliği ve çevre katliamı tam bir utanç vesilesi bu ülkede.
Aynı şekilde tarihi eserlerimize değer verilmemesi, ihmal edilmesi de bir başka utanç…
Polisiye olaylar, gittikçe artıyor, şiddet her tarafımıza işledi.
Halkı cayır cayır yakan ama hiçbir tedbir alınamayan döviz krizi, korkunç durumda…
Partizanlık, kamuda liyakat ilkesine uyulmaması, kamunun gittikçe daha da verimsiz bir hale dönüşmesi bir KKTC klasiği adeta…
Saymakla bitmez ki… Tekrar tekrar tekrar… Hayatımız olumsuz tekrarın içine hapsolmuş durumda.
Ülke umutsuz bir vaka sanki… Sonra da “Gençlerimiz eğitime gittikleri ülkelerden neden dönmüyor? Ülkedeki gençler neden hep yurt dışına kaçmak istiyor?” diye hayıflanıyor birçok kişi.
Neden olacak? Olumsuz ve çözümsüz tekrarlardan bıktıkları için, kavanozdaki balık, kafesteki kuş olmamak için… Olumsuz tekrarlar nedeniyle mum gibi erimemek için…
Kaçmak tabii toplum için çare değil ama bireyler için çare olabiliyor. Mademki halk olarak tepkimizi ortaya koyamıyoruz, olacağı budur.
İstediğimiz bu değil ama gençlere başka seçenek bırakılmadı ki. Ya göç edecekler ya da Güney Kıbrıs’ta iş arayacaklar. Hade bakalım eserinizle gurur duyun…