Birçok kişi bir yerlerden bir şeyler koparmaya çalışıyor.

  Delicesine bir çaba bu ve bunu yapabildiğiyle övünenler bile var.

  Bir menfaat, bir avanta, bir torpil…

  Her kelimenin başına “bir” ekledim ama bir menfaatle, bir avantayla, bir torpille de yetinmiyor bazıları, fazlasını da istiyorlar…

  Emek harcamadan, kolay elde edilebilecek bir kazanç ya da kazançlar…

  Büyük oynayanlar da var, küçük menfaatler peşinde koşanlar da…

  Küçük büyük birçok menfaat… Maksat bir şeyler koparmak… Bazen bir şişe içkiye, bir yemeğe tav olacak kadar küçülebiliyor menfaatler…

  Önemli yerlerde birilerini tanımak, onlar aracılığıyla torpil yapmak merakı da var.

  Devlet daire ve kurumlarında işlerini çok kolay yapmakla övünür bazıları, “Ben kuyruklarda beklemem, adamım var hallederim” derler.

  Torpille başkalarının önüne geçmek, işini arka kapıdan yapmak bir büyüklük, bir statü göstergesidir onlara göre.

   Memurlarla, müdürlerle, müsteşarlarla değil, bakanlar aracılığıyla işlerini yaptığını ballandıra ballandıra anlatır kimileri…

   Birilerinin sanki de hep başka birilerinin adamı olması şartmış gibi davranılır.

   Hatta sistem öyle bir yere evrildi ki bazı yerlerde torpil zorunluluk haline geldi, bu da dolaylı ya direkt rüşvete kapı açıyor.

   Kamu dışı menfaatler de var; mesela bazılarının varlıklı kişilerden bir şey koparmak için yapmadıkları şirinlik ya da yalakalığı kalmaz. Samimiyetten yoksun yalnızca menfaat için…

   Bir zaman bir iş insanı, hem de çok dost olduklarını bildiğim ya da sandığım birisi için; “Ben çok kişi satın aldım, halen alırım ama onu bir şişe viskiye bağlarım” demişti.

    Hem şok olmuş hem de her ikisi için de çok üzülmüştüm, çünkü ayrı ayrı sevdiğim kişilerdi…

    Onları arkadaş sanırdım ama demek ki öyle değilmiş…  

    Meselenin bir de bu yönü var, menfaati sağlayan, mutlaka menfaat sağladığı kişi hakkında konuşur. Muhtemel menfaati elde eden bunu da göze alır.

    Sanki de bu ülkede böyle bir sistem kurulmuş gibi…

    Hak etmediklerini talep edenlerin cumhuriyeti…

    Bu nedenle değil midir ki bir torpil sistemi kuruldu, bu nedenle değil midir ki partizanca istihdamlar ve partizanca dağıtılan diğer devlet olanakları bitmek bilmiyor.

     Emek harcamadan, gerçekten hak etmeden, başkalarının önüne geçerek torpille bir şeyleri elde etme merakımız ve çabamız bu ülkeyi bitiriyor ama vazgeçmiyoruz.

     Devlet olanaklarıyla da yetinmiyor bazı kesimler, varlıklı kişilerden ne koparabilirim derdine düşüyor.

     Hak etmediğini bu kadar çok talep etmek, büyük bir kesimin ruh haline dönüştü.

     Torpil talep etmeyeni, işini normal yoldan yapanı enayi ya da ahmak olarak görüyor insanlar.

     Geçenlerde otomobilimi önce egzoz emisyon testine götürdüm, ardından da araç muayenesine gittim. Her ikisinde de uzun kuyruklar vardı.

      Hem egzoz emisyon testinde hem de araç muayene işleminde karşılaştığım bir kişi, “Ali Bey siz neden kuyruklarda bekliyorsunuz? Siz neden bunları kendiniz yapıyorsunuz? Gazetecisiniz, tanıdıklarınız var, yaptırabilirsiniz” dedi.

        Ona, “Siz kuyrukta bekliyorsunuz, benim sizden ne farkım var? Ben torpil kullanıp bu işleri arka kapıdan yapsam size haksızlık olmaz mı?” diye sordum…

     Gülümsedi, “doğrusunuz” dedi ama bakışları bana “enayi” der gibiydi.

     Evet birçok yerde birçok tanıdığım var ama hiç böyle bir talepte bulunmadım, hem de hiçbir konuda….

     Mesela geçmişte elektrik, telefon ödemeleri dijital ortamda yapılamıyordu, hep kendim gidip kuyrukta beklerdim, ödememi yapardım.

     Devlet dairelerindeki diğer başka işleri de hep kendim, sıramı bekleyerek yaptım.

     Kamuda da özelde de kimseden bir beklentim olmadı, torpil, kıyak istemedim, menfaat beklemedim.

     Gelirim çerçevesinde bir hayat standardım var, fazlasını beklemem, istemem ve böyle daha mutluyum, o nedenle, torpil, menfaat, kıyak peşinde koşanları anlayamıyorum.

     Peki birçok kişi neden böyle yapıyor? Neden menfaat istemeyenleri de kınıyor, enayi muamelesi yapıyorlar?

     Neden olacak, vazgeçilemeyen “ganimet kültürü” nedeniyle… Ganimet kültürü sindi buralara, birçok kişiyi de etkisi altına aldı, belki artık ganimet kalmadı ama o kültürün hâkim olduğu “emek harcamadan hak elde etme” alışkanlığı başka şekilde vücut buluyor maalesef. 

     Masum bir şey değildir bu… Adaletsizliğe, haksızlığa, ahlaksızlığa, etik dışılığa, yolsuzluğa, değer yargılarımızı yitirmemize kapı açar, toplumu içten içe kemirir bu durum.    

     Fırsat eşitliğinin, hakkıyla bir yere gelmenin ya da bir şey elde etmenin, liyakatin olmadığı bir ülkede gelecekten söz edilemez, o ülkenin geleceği aydınlık olamaz…