Prantez açalım. Yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,  yaşasın Filistin Devleti. Tebrikler İspanya, Norveç, İrlanda, Slovenya. Filistin’i tanımakla çemberi yırttınız, arkası gelecek hayırlısı olsun. Ey dünya yırtınız çemberi özgürlüğe açın yelkeni, şimdi tam zamanı cesaret, kırın zincirleri kurtulun hem kurtarın ezilen mazlum halkları, ha gayret. Ya şimdi ya hiç. Bütün dünya oturduk Filistin halkının soy kırımını seyrediyor. Çocukların başları havada uçuşuyor. İsrail mevcut dünya gerçeğine göre hareket eder, Hak Adalet haklının değil güçlünün elinde, güçlü her zaman haklı, ne yaparsa yapsın yanına kar kalır, kimseden korkmaz aldırmaz sallamaz, ne kanun tanır ne Mahkeme kararı, ne insanlık tanır ne utanır, ne vicdanı var ne merhameti. İsrail, mevcut dünya düzenini uyguluyor, Filistin’i tanıma desteğinin artması kurulu düzenin sonun başlangıcıdır. Kıbrıs Türk Halkı olarak bu soy kırıma bu vahşete tepkimiz olmayacak mı, geçmişte ayni saldırılara uğrayanlar, ayni zulmü yaşayanlar olarak? Aksi halde, geçmişte ve halen bize yapılanlara neden tepki gösterilmediğini şikayet etme hakkımız yoktur.

          BM’nin miadı çoktan doldu demiştik, yeni bir dünya düzeni kurulmalı, BMGK beşlisi dışında. BMGK beşlisi zamana oynuyor, Filistin halkının sonunu bekliyor, tıpkı Kıbrıs’ta biz Türklerin çöküşünü beklediği gibi haksız cezalar ve ambargolarla. Türkiye Garantisi olmasaydı işimiz çoktaaan bitmişti. Yahu, hiç utanmadan Allahtan korkmadan göçmen çadırlarına barakalarına bile orantısız ne füzeler  atılıyor. Bize de az mı atıldı, ama Türkiye son anda kurtardı. Dünya bize yapılanları seyrederdi, hatta yardım bile ederdi Rumlara, yaaaa. Şimdi hepsini unuttuk, Yunan-ABD-İngiltere-Fransa içeri da Türkiye dışarı? Yok öyle yağma.

         Sayın Reşat Akar, dıştan ülkemize yatırım için gelenlere koro halinde ve bir yerlerden yönetilen ve hazırda tutulan birlikler misali güya Devleti çok severler ve malını da çok koruyorlar havasıyla peşkeş edebiyatıyla ortalığı velveleye vererek gelen yatırımcıyı geldiğine geleceğine pişman ederek kaçırtmaktır. Esas amaç, ülkenin kalkınmasını önlemektir. İşsizliğin, parasızlığın, sefilliğin, huzursuzluğun, kaosun had safhaya varması, halkın isyanlara oynaması, Devletimizin yerden yere vurulmasıdır, Anavatan Türkiye’nin bunlara sebep olduğu safsatasının dünyaya yayılmasıdır, gözü kapalı teslim bayrağını çekip birleşme adı altında Güneye yamalanmaya gönülden razı olunduğunun dünyaya BM, AB’ye duyurulması, bu açıdan iradenin de Referandumdan beri güya var olduğunu göstermektir.

           Federalci ayrıca eşit egemenlikçi Kıbrıslı Türkler olarak, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti eşit ortaklığımızı 1963’ten beri işgalinde tutanların bütün dünya ülkeleriyle ve bütün platformlarda kırmızı halılarda boy göstermesinden, sırtımıza basarak ahkam kesmesinden, her türlü olanaklardan faydalanmasından, buna alıştığından haklarımızı asla dile getirmemesinden, unutturmaya çalışmasından hem üstelik bizim haklı olduğumuz halde haksız cezalarla dünyadan izole ambargolar altında bir kenara itilmiş tutulduğumuzdan hiç mi hiç umurumuzda değil, hem yabancı devlet ve hükümet başkanlarının, yetkililerinin Güneye gelip gitmesinden, bizleri yok sayarak anlaşmalar yapılmasından? En birinci vazifemiz bunu birlik beraberlik içinde dünyaya haykırmamız lazımdır. Neden bunca yıl bunu bir kere bile yapamadık? Suçu uzaklarda aramayalım, yazıklar olsun hepimize.

          Ey Rumlarla eşit egemen olmamızı istemeyenler, eşit statüde devlet olmamıza karşı olanlar, Rumlar egemen çoğunluk Türkler azınlık diyenler, Güneye yamalanmayı kurtuluş sananlar, mücadeleden kaçanlar, eşitliğimizden feragat edenler, hazırlandınız mı 9 Haziran’da Güneyde yapılacak AP seçimlerine katılmaya, katılıp da Avrupa Parlamentosuna Rumları hem Rumların AKEL partisi listesinden seçime katılan yandaş yoldaşları seçmeye? Federal çözümle Güneye iltihak ettiğimizde ortaya çıkacak duruma alışmak için mutlak bu seçime katılmak lazım, lazım çünkü ileride yabancılık çekilmesin, şaşkınlık olmasın, öyle alık alık aklı kaçık bakılmasın, AKEL kapılarını açtı  listesinden seçime katılalım diye, umut AKEL’dir, yüze gülendir, arkadan dolaşandır. 2004’te yaptığına  pişman mıdır, yoook. AKEL geniştir, büyüktür hepimizi kollarına alabilir. Haydi teslim-iltihak provasını tekrarlamaya, Avrupalı Kıbrıslı Milleti olarak. Birleşme olursa sonuç budur, patron da belli çırak da, neye layık isek.

         Esas demokratik eylem yapması gereken tüketici kesimdir. Ama ne var ki bu eylemleri hep  ürtetici sektörler yapıyor. İthalatçı, sanayici, esnaf, zanaatkar, üretici, konfeksiyoncu, ayakkabıcı, berber, makinist, boyacı vs velhasıl satıcı pozisyonunda olanlar. Gerekli veya gereksiz zamları yapanlar bunlar, Allahınan canlarına. Kendilerini nasıl kurtarırsa öyle, hep önde ve karda, hem diğer zamları da karşılar şekilde. Zarar sadece satın alıcılarda. Bakınız döviz kaç zamandır durgun, ama zamlar durmaz.

          Yahu geçen hafta bir litrelik sirke 42.99 liraydı, 5 gün önce aynisini 79.99 liraya aldım ayni marketten, el insaf yahu. İlaç paketlerinin üzerinde fiyat ettiketleri üst üstte, habire zam, kimisinde yok yetiştirmezler değişmeye. Diyeceğim şu, bu zamları yapanlara halk tepkilidir, Hükümete de. Denetim yapmıyor, fiyatları sabit tutamıyor vs diye. Haaa, bir de sigortalılar indirimli ilaca ulaşamıyor reçete olayından sonra. Kimse kılını oynatmaz, sahip çıkmaz, üstelik halkın tam desteğini alacağı halde. Bu işe hangi bakan el atacaksa atsın, sigortalılar gayet tepkilidir zordadır bilinsin. Bu vaziyet,  parası ödenen ancak uzun süre takılmayan elektrik sayaçları meselesine benzedi, hani ikamet edilmeyen yüzlerce eve otomatik her ay sabit 500 KW kullandı diye yazılırdı da vatandaş bir KW kullanmadığı halde ödemişti da günün sonunda borçlar kapandı kara geçildi açıklaması yapıldıydı, onun gibi bir şey, daha kara geçilmedi mi yoksa?

          O yüzden halkın, Hayvancılar Birliğinin eylemine eti daha pahalıya alması için desteklemesi  mümkün değildir, ayni husus benzer eylemler için de geçerlidir. Bir sendika ağası da kalkar halktan destek ister çekinmeden. Bir diğeri eyleme daha da benzin dökeceğiz der. Eeee haliyle başka mecralara çekilmek istendiği tas gibi ortaya çıkar, kelin başı gibi. Ve insan ister istemez düşünür, Kıbrıs meselesindeki temaslarını tamamlayan ve rapor yazma aşamasında olan bayana Kıbrıs’ta gizli açık verilen mektuplara ilaveten bir de meydanlardan ses ve görüntülü mesajları iletmek hiç de fena olmazdı, hatta yardımcı bile olurdu.

         Şunun şurasında ne kaldı 19 Haziran’a, belki bir parti 20 ton et ya gelir ya gelmez, süre bitecek. Tekrar bir değerlendirme olacak muhakkak, belki de fakir fukara için bir süre daha ithali olabilir, bilemem. Lakin ve eğer bu ithal et denemesi tutar, halk memnun kalırsa ve ithaline destek verirse neden belli miktarlarda talebe göre ithal edilmesin? İsteyen beğenen alsın beğenmeyen almasın.  Hayvancılar, kasaplar fiyatı belirlesin, ya işleyecek yahut talep güneye kayacak, bir bir daha iki. Zaten gelecek et, halkın dişinin kovuğuna yetmez. 20 ton ne ki? Sanki, çiftliklere kilit vuruldu, ne bu fitne fesat kavga? Her şey ortaya konsun uzlaşı sağlansın. Provokatörlerden de uzak durulsun. Hedefte Devletimizdir, ithal et bahanedir.

         19 Haziran tarihi geldiğinde her şey daha açık şekilde görülecek. Görülecek olan nedir derseniz şudur. Hayvan üreticileri çok acele ve tahminime göre muhalefetin kışkırtmasıyla ortalığın darmaduman olmasına sebep taşkınlık ve yoğun arbedeyle küfürlerin havada uçuştuğu, Kıbrıs Türküne yakışmayan birlik beraberliğe zarar veren ve provokatörlerin ekmeğine bal süren yakıp yıkmanın, kırıp dökmenin yaşandığı bir kaşık suda fırtınaların koparıldığı, bazı destekçilerin de dediği gibi eyleme benzin döktüğü, kimi siyasilerin de alkışlayarak destek verdiği eylemden pay çıkarma hesaplarında sınıfta kalmalarına, ne yazık ki öfkeyle kalkan hayvan üreticilerinin de zararla oturacağına İnşallah tanık olmayız. Ne olacak zarar ziyanlar, kavgalar, küfürler vs değinmeyeceğim.

         Benim gördüğüm, Hayvan üreticileri Muhalefetin ve bazı sendikaların oyununa geldiğidir. Halkın desteği olmadığı açıktır. Muhalefet bu eylemde tökezledi, sayın Başkan ne suya ne sabuna ne Hükümeti eleştirebildi ne hayvancıyı, hiçbir şey söyleyemedi kaldı, kendileri de açıklamalarını otursun dinlesin, içinde hiçbir şey yok. Halbuki kendileri açısından en ufak bir haksızlık görseler ortalığı darmadağın ederler, hiçbir şey bulamamışlar demek, ama destek tam.  Haklıdır haksızdır demiyorum, eylem hakkı herkesin var elbet. Hükümetin açıklamasında hayvancımıza yapılan destekler az mı çok mu bilemem. Gerçek olan desteklerin halkın cebinden çıktığıdır ve başka yatırımlara imkan kalmamaktadır, ekstradan TC yardımları  da ayrı.

          Hayvancılarımız oyuna geldi, galeyana getirildi, olmayacak işler yaptı, kendi kendine zarar verdi, Devlete de. Hele Devlet malına verilen zarar ve biçimi asla kabul edilemez. Devlet malına zarar vererek  hak mı aranır hem kazanılır? Nereden çıktı, o halde isteyen çapayı küreği, dozeri alsın yalla Devlet binalarına. Olacak iş mi? Mazereti yoktur, olamaz. Polisimiz de pasif kaldı, kırıp dökmeyi yakıp yıkmayı seyretti, taşkınlığın artması bu yüzdendir, ülkemiz sahipsiz miş gibi otorite boşluğu görüldü.

          Hiçbir sebep, bu tür saldırıları ve yıkımı haklı gösteremez. Benim Polis olduğum zamanda olsaydı tüm ekip gidip o kapıların yanında kepçelerin önünde dururduk, Milli Mücadelede olduğu gibi. Bu hak aramaktan çıktı, dürtüler, arka sıvazlamalar, masumane bir eylemi isyana dönüştürdü. Madem ki bir hak arama vardır araçsız, patırtısız gürültüsüz da pek ala yapılabilirdi, haklı bir durum varsaydı halktan da destek olabilirdi. Gerçi haklı olsalar bile yapılan saldırılar hepsini sildi o ayrı. Lakin, halk desteği yok, destekçiler belli, yangına benzinle gideceğiz diyenler benzini döktü, hayvancımız da ortada kaldı. Bir aylık süt ve hayvan satışı yapmama kararı da öfkeyle kalkmanın devamıdır, maalesef.

         Bu eylemi fırsat bilip istifade etmek isteyen çevreler hayvancıların sırtından istedikleri oldu alacağını aldılar, boşuna destek vermediler. Ülkede kaosun aralıksız artarak devam etmesi işlerine gelir varlık nedenleridir. Dozerler kepçelerle ortalığın kırılıp dökülmesi, ateşler yakılması neyin nesi? Bu Devlete saldırıdır ki bunun asla mazereti olamaz, büyük hatadır. Hükümetin, Devletin karşısında  durarak kırıp dökmeyle daha ileriye taşınmasında ön saflarda yerini alanların, devamının gelmesinde de ortalarda boy göstermesi olağandır. Sonuçta kaybeden, halkımız, özde hayvancılarımız, birlik beraberliğimiz, asayiş ve huzurumuzdur, bir birimize olan sevgi saygımızdır.

Sirtaki eşliğinde eğlence keyfi bir başka, hade bol sirtakili eğlenceler o halde. Güneyde de Harman Dalı havaları pek tutmuş diyorlar. İşte çözümün yolu, karşılıklı oynamalı zıplamalı.