Birkaç gündür eski bir müsteşarla ilgili yolsuzluk iddiası davası görüşülüyor mahkemede… Söz konusu devam eden davayı irdeleyecek değilim ama bu davayla ilgili bir tanığın söylediği iki cümle aslın...
Birkaç gündür eski bir müsteşarla ilgili yolsuzluk iddiası davası görüşülüyor mahkemede… Söz konusu devam eden davayı irdeleyecek değilim ama bu davayla ilgili bir tanığın söylediği iki cümle aslında memleketin neden bu hallerde olduğunu gösteriyor. Mahkemedeki tanık iki cümle etti ama o iki cümle üzerine bir kitaplık lâf edebiliriz. Geçmişte önemli bir komisyonun başına getirilen bu tanık, “Partizandım diye bu göreve getirildim. Atanmam yasaldı ama iskân konusunda bilgim yoktu” dedi. Bütün mesele bu işte… Kişiler göreve getirilirken, orasıyla ilgili eğitimi, bilgisi, uzmanlığı var mı bakılmıyor. Aranan tek şart partili olması… Eğer iktidar partisindense her göreve getirilebilir. Öyle işe uygunluğa, liyakate hiç gerek yok… Bakın mahkemeye çıkan tanık ne diyor; “Partizandım diye bu göreve getirildim, hiçbir bilgim yoktu…” Yoktur tabii… Ne gerek var? Partili olman yeterlidir… Tabii bu tanık, mahkemede; “yasayı okudum öğrendim” de dedi ama bazı görevler için yasayı okumak yetmez, o konuda eğitim ister, birikim/ tecrübe ister… Öyle yasaları okuyarak öğrenilseydi her iş; ilgili mesleklerle ilgili üniversite eğitimi de gerekmezdi… Peki neden bazı üst düzey görevlere, eğitiminin yanı sıra belli bir birikimi, görmüş geçirmişliği, tecrübesi olan kişilerin getirilmesi beklenir? Hata yapmasın, bilgisi ve tecrübesiyle en iyi şekilde orayı yönetebilsin diye… Liyakat bunun için önemlidir, liyakat ilkesine göre yapılmayan atamalardan verim bekleyemezsiniz. Bir yönetici, geldiği yerde en az personeli kadar bilgili değilse orada işler pek iyi gitmez. Bir kere işi bilmeyen yönetici personelini doğru yönlendiremez… Bilgisiz yöneticiye personeli genellikle saygı duymaz ve işe motive olmaz… Özel sektörde şirketlerin başına bilgili, tecrübeli, başarılı kişiler getirilmesi tercih edilir ki o şirketi batırmasın ama aynı itina devlet daireleri ve kurumları için gösterilmez. Sanki devlet kadrolarında bu durum, önemsiz bir şeymiş gibi davranılır. Devlet dairesi ve kurumuysa, oraya atanacak kişinin partili olması yeterlidir. Mesele devlet kadrosu ya, batırılsa, rezil edilse de önemli değil… Mantık bu olunca verimlilikten söz etmek mümkün mü olur? Mesela bakıyorsunuz bir kurumda göreve getirilen kişi başarısız olmuş, orayı zarara uğratmış, görevden alınıyor ve yerine yine liyakatsiz bir kişi atanıyor, akıl alır gibi değil. Devlet daireleri ve kurumlarının verimsiz olmasının en önemli nedenlerinden biri de partizanca atamalardır. Partizanca personel istihdam ediliyor, partizanca yönetici atanıyor, sonra da liyakat ilkesine uygun olmayan bu anlayışla verim bekleniyor. Bu zihniyet devam ettikçe kamuda başarı ve verimlilik mümkün değildir. Peki bundan ders alınıyor mu? Hayır tabii ki… Bakın halen partizanca yönetici atamaları da partizanca personel istihdamı da devam ediyor, halen gereksiz danışmanlar atanıyor… Partizanca, liyakatsiz atamalar hem fırsat eşitliğine aykırı, başkalarının hakkı yeniyor hem başarısızlığa neden oluyor hem de devlete gereksiz maddi yük bindiriyor. Ancak kime anlatacaksınız? Yönetenler bu yanlıştan vazgeçmediği gibi partizanca istihdam ve atama için insanlar kuyruğa giriyor, siyasilere baskı kuruyor. Hükümetler değiştiğinde ve atamalar gündeme geldiğinde ne kavgalar, kargaşalar yaşanıyor görmüyor musunuz? Seçimde çok koşturdu, birilerinin seçilmesi için çaba sarf etti diye müdürlüğün hakkı olduğuna inanan insanlarla dolu ortalık… Sonra da biz kamuda verimlilik bekleyeceğiz… Zor görürüz biz o verimi… Bakın adam mahkemede itiraf ediyor partizan olduğu için atandığını, “bilgim yoktu” diyor… Zaman zaman gündeme gelir, bakanın müsteşarı ve özel kalem müdürü dışındaki müdürlüklerin siyasi atama olmaması, liyakate göre atamaların olması, hükümetler değişse de müdürlüklerin değişmemesi meselesi ama hep lâfta kalıyor, çünkü siyasi partilerin pek işine gelmiyor anlaşılan bu durum… Sanki de partizanlık bu ülkenin kaderiymiş gibi yıllardır bu illetten kurtulamıyoruz…26 Şubat 2023