Parantez açalım, yahu  sürekli zamlarla halkın alım gücü sıcakta eriyen tereyağı gibi, üstelik bazı ürünlerin gramajı düşüyor, miktarı azalıyor. Bazı yetiştiricilerin yumurtaları cevizden küçük, zamana ve zamma mı uyarlandı yoksa tavuğun karnında? Ama düzine 12 adet, hem zamlı hem mini. Kıbrıs’ımızın patatesi dünyada birinci sınıf, lakin ne zamandır çarşılarımıza uğramaz oldu, ıskarta orta arası, hastalıklı, yaralı bereli, delikli haşaratlı. İyiler Güneye mi yoksa? Daha doğru dürüst karpuza da rast gelmedik, ya ekşi ya solmuş, ekonominin hem günün havası gibi tatsız. Sahi hal yasası noldu, hani  fiyat kalite falan? Pahalılık çok önden gidiyor, mevcut 6 aylık birikmiş zamları karşılayamazken yenileri  biniyor halkın sırtına. Beli bükülmüş vatandaşın artık ne çiftetelliye ayak uydurmaya dermanı var ne karşılamaya.  

         Milli Mücadele Tarihimizi çocuklarımız gençlerimiz çok az bilir yahut hiç bilmez diye hayıflanırız. Ya biz ne yaptık öğretmek için, okullarda okuttuk mu? Okutmadık. Neden, komşu gücenmesin hem Muhalif partilerle bazı sendika, dernekler karşı çıkar diye, boykota greve eyleme gitmesin diye. Uh, demek öyle, alın size madem gelecek hayaline dayalı iki toplumlu eğitim. Fransız Elçiliği hem İngiliz Yüksek Komiserliği desteğinde Kıbrıs Dostluk Programı öğrenci kampı geniş kapsamlı eğitim etkinliği. En tehlikelisi, az bilir yahut hiç bilmez değil, buralarda yanlış öğretilmektir, destekçilere bakılırsa fazla söze gerek yok. Bakın, Devletin ilgisi-etkisi dışında yetiştirilen gençler çoktan yollara çıkıyor, geçen gün de çıktılar, artarak da çıkacaklar, kaybedeceğiz, yanlış bilgilendirilen bu gençlerimizi karşımızda bulacağız haberiniz ola.

          Efendiler, çocuklarımız, gençlerimiz tehlikededir, geleceğimiz tehlikededir, bu çocuklar bizimdir,  geleceğimizdir, çar çur edilmesine göz yumar sahip çıkmazsak sahip çıkanlar olur Fransız-İngiliz ve komşu gibi. Hele kimi malum sendikalarla derneklerin, partilerin, akıl hocaları AKEL merkezine yol çıkardıkları,  görüş alış verişiyle teşviklerin yoğunlaştığı, yıpratma planlarının devrede olduğu bir zamanda, iktidarın önlem almak yerine hala sandalye kavgasını sürdürmesi, gittikçe halkı kenara itmesi, Davamıza yapılan en büyük kötülüktür. Altımız oyuluyor, bir gün etrafımıza bakıp kimseyi bulmazsak şaşmayalım.  YA BU ÇOCUKLARIMIZLA BU GENÇLERİMİZLE İLGİLENİN, YA İLGİLENİN.

          Geçen hafta Kormacit’te bu hafta da Trodos’tadır etkinlikler, haberiniz olsun, çocuklara bakarak olun, boş bırakmayın diye yazıyorum. Zira malum sendikacılar geçenlerde AKEL ziyareti dönüşünde iki toplumlu eğitimden söz etmiştiler. Hemen başladı, bizdeki eğitimi mamur! Ettiler ya. AKEL ile kol kola Rum tezlerine hizmet ettikleri, emperyallere boyun eğdikleri aşikar değil mi? Nutuk çekmeyi bırakın iş yapınız, çare üretiniz, halkı kucaklayınız, Milli Davamıza gereken ilgiyi fiiliyatla gösteriniz, birlik beraberliği sağlayınız, lafınan olmaz. Her şeyimiz çocuklarımızı, gençlerimizi kazanmamız lazım, Vatana, Davaya, geleceğe en büyük hizmettir. Tuhafıma giden şu, Devletimize ‘sahte, korsan, dandik, ucube’ diyenlerin, Devletin Kurumlarını itibarsızlaştırmaya çalışmakla iktidarı suçlaması hiç inandırıcı değil. Bazı sendikalar-dernekler siyasete soyunurlar, çözüm için ahkam keserler Rum tezlerine arka çıkarlar, nasıl iş?

         Komşuya bakınız, ABD’den iki Senatör ülkemize ziyarete gelecekti komşu diplomatik alarma geçti, bağıra çağıra ora bura koştu işgalciler bir tanesini engellediler, diğerini göreceğiz. Efendim, Türk tarafını siyasi açıdan yükseltmek imiş. Federalciler, duyarsınız değil mi? Yahu, hani siyasi eşitlik der BM parametreleri hem diğerleri? Sözdedir, önce bunlar göstersinler siyaseten eşitliği, bunlar göstermezse Rumlar ömrü billah göstermez, eee nerede anlaşma? Gerçi iki kesimlilik, iki toplumluluk, siyasi eşitlik kağıtta kalmaya mahkumdur Federalci Başkanların tavizleri sayesinde o ayrı. Arap saçıdır, karmadır, iç içedir. Yan yana kağıttadır çizgidir sadece. Aklımızı başımıza alalım yoksa 1974 öncesinden beterine uğrarız. Karga misali tilkiye kanıp da graaak deyip peyniri düşürürsek ağzımızdan kalacağız şeyimizin üstünde, kimseler de kurtaramaz bizi haberiniz olsun.  Bunca zaman AKEL’in ipiyle kuyuya inmeye çalışanlar inemedi, asılı kaldı 2004’teki gibi.

          Koro halinde ağız birliği etmişçesine AB yetkilileri, Rum-Yunanlılar sürekli Türkiye’nin çözüm istemediğini hedefinin fiili bölünme olduğunu söyler durur. Gözlerindeki merteği görmezler başkasının gözünde çöp ararlar. Sadece Türk tarafının eşit egemenlik talebi sonrasında ortaya attıkları yalanlar değil, öncesinde de ayniydi. Referandum dahil Rumlar diğer çözüm planlarını reddettiklerinde, masaları devirip kaçtıklarında da ayni yalanları ortaya atarlardı, çabuk hırsız ev sahibini bastırır misali. Rumların elinden neler çektiğimizi biz biliriz, yönetimde birleşikken hangi taraf neden nasıl ne zaman bozdu bellidir. Kayırdığınız taraf barışı bozan, savaşa sebep olandır sabittir. AKRİTAS-İFESTOS imha planlarını okuyun kayırdığınız tarafı görün. Tekrar kabus dolu günlere bizi götüremezsiniz, nasıl yaşayacağımıza siz değil biz karar veririz, müdahale hakkınız yoktur, üzerimizde tahakküm kuramazsınız.

         AP başkanı Metsola hanım, ‘Türkiye-Avrupa ilişkilerinin geçiş noktasının Kıbrıs sorununun çözümü olduğunu’ söyledi. Sn bayan, darbeci Rumlar, darbeci hem istilacı Yunanistan’ın Avrupa ilişkilerinin geçiş noktası sorunun çözümünden geçer demediniz ama. Onlar ki, adayı kana buladılar, Türk ortağa yapmadıklarını bırakmadılar, ENOSİS için birbirlerini bile katlederlerken, Makarios’u öldürdük derlerken, Kıbrıs Cumhuriyetini yıkıp yerine Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan ederlerken, terörist başı Samson’u da Cumhurbaşkanı yaparlarken, BM’nin yapması gerekeni garantör Türkiye yerine getirirken, garantör İngiltere ve BMGK-AB beraber seyrederken.

         Çözümsüzlüğü her zaman Türkiye’nin önüne barikat olarak koyuyorlar ama kimlerin çözümden kaçtığını kimlerin ve neden engellediğini görmezden gelirler, bu da ne kadar taraflı, adaletsiz,  vicdansız ve yanlış tutumda olduklarını açıkça gösteriyor. Borrel efendi de, ‘Türkiye ile yakınlaşmanın anahtarı Kıbrıs sorununun çözümünden geçer’ diyebiliyor. Efendi, siz tek yanlı haksızca Rumları sözde tüm Kıbrıs olarak AB’ne üye almakla çözüme ikinci kilidi vurdunuz, anahtarını da denize attınız, düğüme kördüğüm attınız. Bilerek yaptığınız haksızlıkları, baskılarla, şantajlarla yaptırımlarla sahte vaatlerle, Avrolarla hata yapmamızı zorlayarak haksızlıklarınızı örteceğinizi beklersiniz, daha çok beklersiniz. Türkiye’ye teşekkür edeceklerine üstünden alacaklı çıkarlar sıkılmadan. Türkiye her zaman çözümden yana bir adım önde olmuştur, kanıtlıdır, kimlerin kaçtığı da. Çözümsüzlükte ve sürmesinde başta BMGK ve AB’nin çok büyük rolü vardır, Cumhuriyetin yıkılmasında da en az Rumlar kadar. Adaleti yok ettiniz, Cumhuriyet Antlaşmalarını çiğnediniz birlikte. Kimlerden yanasınız iyi belleyin. Rum Dışişleri bakanı da ayni safsataları tekrarlıyor.

         DİSİ partisinin sözcüsü Kullas efendi, Kıbrıs sorunu yarım asırdır kanayan yara olduğunu Rum tarafının her daim çözüme ilişkin iradesinin var olduğunu saçmaladı. Evvela, Kıbrıs sorunu yarım asırlık değil altmış yıllıktır Kullas efendi, Bizans oyunu yapma sorunun 20 Temmuz 1974’te başladığı maskaralığını bir yere bırak, destekçileriniz öyle der diye gerçekleri bilmezler mi sanırsın, 11 yıllık sürede Türklere çektirdiklerinizi, ortaklık devletine Yunan Cuntasıyla yaptığınız iki darbeyi, yeni Helen Cumhuriyeti ilanını, CB Makarios’a, sarayına saldırıları vs unutmuş olamazsın, ancak üzerine sünger çekmekte ustasınız hepiniz.

          1974’e kadar olan 11 yıllık sürede adada yaptıklarını, amaçlarını inkar ettikleri sürece bunlarla masaya oturmamak en büyük gerekçedir zira görüşme zemini yalan üzerine inşa edilmiş olur Bu husus, onlara ve destekçilerine güvenmemek adına da büyük önem taşır. Zira destekçileri de ayni havadan çalmakta, meseleye ayni gözlükle bakmaktadırlar. Tamamen alenen suçlu saldırgan darbecilerin haklı imiş gibi muamele görmesi, suçsuz Türklerin de suçlu muamelesi görmesi ve yargısız infazla dünyadan izoleli halde ambargolar altında bir kenara itilmesi bu yalanlardan, taraflı ve haksız tutumlardan dolayıdır. Hele destekçilerinin baskı, şantaj yöntemleriyle yaptırım tehditleri savurması-uygulaması, emrivakiler dayatma çabaları tuzu hem biberidir.

         Kullas efendi, Kıbrıs sorununu yaratan siz, çözümden kaçan anlaşma istemeyen siz, ortak Cumhuriyeti darbelerle yıkan siz, serumla yaşatılan 6 aylarla sakat da olsa güya tekrar hayata döndürülen Cumhuriyeti hem Türklerin ortaklığını 60 yıldır işgal eden siz. Da kime bulursunuz suçu çözüm olmadı diye hem sorunu kim çıkardı diye? Hade hepsine bize da lo lo lo? İşgal sahte statünüz iki dudak arasındadır.

        

          Dış güçlerin istediği kıvama gelmemize Federasyon! oyalantısı bire birdir. 6 sene sonra kaldığı yerden devammış. Ne oldu da acele masa kurulsun, içteki kaleler zaptedildi, kıvama geldik mi yoksa?