Kimse beni yanlış anlamasın ve bana önyargılı da demesin.
Kusura bakmayın ama yönetenler, “KKTC’nin 5 yıllık kalkınma planını yapıyoruz” demesin.
Bu konuda ne emek harcayın ne de masraf yapın…
Çünkü “KKTC’nin 50. Yıl Vizyonu” çerçevesinde “5 yıllık kalkınma planı” çalışmalarında 300’e yakın uzman ve 100’e yakın kurum kuruluş çalışma yapacakmış…
Yapmasınlar, hiç uğraşmasınlar…
Şimdi diyeceksiniz ki; “Gelecek planı yapmak kötü bir şey mi?”
Hayır kötü bir şey değil, çok iyi bir şeydir ve geçmişte ben de önerdim.
Neden itiraz ediyorum, biliyor musunuz?
Bugünü kaosa çevirenler, çağdaş bir ülkede olan her şeyi defedip, bazı geri kalmış ülkelerdeki mantıkla hareket edenler geleceği planlayamaz da ondan…
Bugünü darmadağın edenlerin yarını planlamasını beklemek, ölüden gözyaşı beklemek gibi bir şeydir…
Bugün istatistik/veri sevmeyen, fırsat eşitliğine inanmayan, liyakati öldüren, denetimi hem bilmeyen ve hem de istemeyen, plana, programa ihanet eden, her şeyi ahbap çavuş ilişkileriyle, partizanlıkla, torpille yapmaya çalışan, öncelikleri arasına toplum faydasına olan icraatları değil de şatafatı, gösterişi, sözde itibarı koyan, kurumlarını batıran ama sorumlu olanları cezalandıracağına ödüllendiren, kendine yönelik tasarrufu beceremeyen yöneticilerin gelecek planı olamaz.
Yönetenlerin şu anda yaptıklarına baktığımızda, bugün iyi olan her şeyi mahveden anlayış nasıl gelecek planı yapacak ki?
Mesela neden yıllardır e-devlete geçilemiyor, neden otomasyon her alana yayılmıyor?
Çünkü bunu istemiyorlar, çünkü kayıt altına alınacak bir devlet işlerine gelmiyor.
İşleri el yordamıyla yapacaklar ki işin için partizanlık, torpil, adam kayırma girebilsin.
Yahu daha geçen hafta batmış Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’na (KIB-TEK) partizanca istihdam yaptılar, insan yığdılar…
Daha önce devlet dairesinde çalışıp da yolsuzluk yapan ve beş yıl hapis yatanı da, en önemli denetim kurumunun başında olan Polis Genel Müdürü’nün çocuğunu da partizanlıkla mücadele etmesi gereken sendikanın, EL-SEN’in başındaki adamın oğlunu da yönetim kurulu üyelerinin tüm yakınlarını da partizanca istihdam eden bir zihniyet gelecek planlayabilir mi?
En önemli devlet dairleri ve kurumlarının başına iş bilmez, liyakatsiz kişileri getiren, kurumsal hafızayı yok eden zihniyet nasıl gelecek planlayacak?
Eğitimi kaosa sokan, eskisinden daha kötü duruma getiren, çadırlara, konteyner sınıflara mahkûm eden, ders kitaplarını ucubeye çeviren ama tüm yaptıklarını doğru gibi satmaya çalışan, bunda da ısrar eden bir zihniyet gelecek planlayabilir mi?
Sağlığı komaya sokan, adeta geçmişi aratan, denetimsizlik ve umursamazlık nedeniyle skandallara, yolsuzluklara kapı aralayan, hekimlik ve eczacılık mesleklerinin itibarının sarsılmasına da neden olan anlayıştan gelecek planlaması bekleyeceğiz ha?
Yeni bir havaalanını dört yılda yapmayı taahhüt eden ama 11 yılda yarım yamalak bitirebilen şirketi adeta ödüllendiren, defalarca ona imtiyaz sağlayan, devletin en çok paraya ihtiyacı olduğu zamanda 59 milyon Euroluk vergi affı sağlayan bir zihniyet var ortada.
KIB-TEK’e yatırım yapmayan, ihaleleri kaldırıp, doğrudan alımlarla kurumu milyonlarca zarara uğratan, ülkeyi karanlığa terk eden, “Ruma muhtaç olmayız” deyip Rum hükümetinden baskın pahaya elektrik satın alan bir anlayış, gelecek planlayabilir mi?
Yıllardır Lefkoşa’ya hastane yapamayan, yıllardır Güzelyurt Hastanesi’ni bitiremeyen, Girne Hastanesi’ne defalarca açılış tarihi veren ama hiçbirini yerine getiremeyen, Girne Antik Limanı kazıp öylece bırakan bir zihniyetten söz ediyoruz.
Nüfusunu bilmeyen, bilmek için çaba sarf etmeyen, 650 kişilik hapishanesinde 900’ü aşkın mahkûm ve hükümlü bulunan, ülkenin sorma gir hanı olmasını engelleyemeyen, ülkeye turist, öğrenci ve işçi diye gelip ortadan kaybolan, kayıt dışına düşen kişileri bulmaktan ve ülkesine göndermekten aciz bir zihniyet…
Kendi insanı başka ülkelere göç ederken, kontrolsüz nüfusun mağduriyet yaratmasını öylece seyreden ve dert etmeyen bir anlayış…
Ülkenin tek katı atık toplama alanına ya da halk deyişiyle çöplüğüne; yani Güngör Çöplüğü’ne bile hâkim olamayan, AB katkılarıyla inşa edilen orasının darmadağın olmasını seyreden, oraya çare üretemeyen ve ülkenin her tarafının çöplüğe dönüşmesini seyreden anlayıştan söz ediyoruz.
Trafikte patır patır ölen insanları için hiçbir şey yapamayan, çevre kirliliği ve çevre katliamını seyreden, emekçinin hakkının yendiği çalışma yaşamında, elinde tüm veriler olduğu halde çalışanını zora sokan bazı işverenlere dokunmayan ya da dokunamayan zihniyet gelecek mi planlayacak?
Devlet daireleri ve kurumlarının verimsizliğini önlemek için kılını kıpırdatmadığı gibi, daha da kötü olmasına neden olan atamalar ve istihdamlar yapan bir zihniyet var ortada…
Daha önce ekonomide de eğitimde de “vizyon 2030” hedefleri, çalıştayları oldu da ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Bir dolu laf, cak, cek… Kendilerinin bile inanmadığı, içselleştirmedikleri şeylerle bizi oyalıyorlar… 2030 hedeflerinin yerini 2050 hedefleri almış, hade hayırlısı…
Önce bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var ama ona yanaşan da yok. Mevcut köhne zihniyetle hiçbir şey olmaz, olmayacak… Gelecek 5 yılın planlamasıyla, 2050 vizyonuyla ilgili basın toplantısının yapıldığı gün plansız elektrik kesintileri nedeniyle millet çıldırmak üzereydi… Vizyonmuş, gelecek planlamaymış, hade canım siz de…