“Yozlaşma”, “ahlaksızlık”, “bencillik” toplumu kemiren en zararlı eğilimler olmaya başlamıştır. Maalesef bu sorun toplumda gün geçtikçe tırmanmaktadır. Her katmanda yaşanan “kötü gidişatın” en yayg...

“Yozlaşma”, “ahlaksızlık”, “bencillik” toplumu kemiren en zararlı eğilimler olmaya başlamıştır. Maalesef bu sorun toplumda gün geçtikçe tırmanmaktadır. Her katmanda yaşanan “kötü gidişatın” en yaygın görüldüğü yer ticarettir. Son zamanlarda beni şaşkınlık içinde bırakan kötü örneklere tanıklık etmiş olmama çok üzülüyorum. Deprem sonrası organize edilen kampanyalarla ilgili söylemler ve perde arkası entrikalara fazla girmeyeceğim, günü bugün değil. Ancak bir sektör üzerinde yaşanan bana göre ahlaksızlık olan girişimi anlatıp sonrasında kaçınılmaz olarak “deprem yardımlarına yaklaşımla” ilgili genel ifadeleri de ekleyeceğim. Madeni yağ sektöründe kaç zamandır benim de yakından takip ettiğim bir olayı özetleyerek ahlaksızlığın geldiği boyuta dikkat çekmek istiyorum. Başka bir sektörde ithalat yapan bir işadamımız, ithal ettiği ürünler için Türkiye’deki ana firması adına özel üretim yapan bir yağ firmasının bayiliğini almak için farklı entirkalara girmiştir. İlk adım olarak piyasaya o markanın yeni bayisinin kendisi olduğunu yaymıştır. Bu söylemleri duyan gerçek bayi Türkiye’deki ana firmadan böyle bir değişimin söz konusu olmadığı garantisini alınca işine geri döner. Bayi değişikliği dedikodusu sektörün her tarafını sarınca, bu söylemi yayan firma yetkililerine ulaşan gerçek bayi neden böyle yaptıklarını sorar. Oldubitti yaratarak bayiliği Türkiye’deki ana firması üzerinden alma girişiminde bulunan firma sahibi “bayi olduklarını yayma” eyleminin kendilerinden kaynaklanmadığını söyler. Ama gerçek bayi söylemi yayan firmanın pazarlamacıları fiyat teklifi verirken yakayı ele verince iş çığrından çıkar. Ülkenin her yanına artık bayinin kendisi olduğunu hatta daha ileri giderek fiyat listeleri de dağıtan şirketin bu hamlesi, eğer Türkiye’deki ana firmanın bayisine sahip çıkmasa Türkiye’deki kendi ana firması üzerinden hedefine ulaşabilirdi. Madeni yağ sektöründe yaşanan bana göre “aklaksız” olan bu girişim şaşkınlıkla izlediğim ve bu toplum yapısına yakıştırmadığım bir hamledir. Bu konuyu anlattığımda, artık bu tür hamlelerle başkalarının ekmeğine göz dikme hatta almanın çok yaygın olduğunu duydukça üzüntüm daha da arttı. Bu konuyu, deprem sonrasında “yaşam evleri” imal edip Türkiye’de bir köy kurulması şeklinde ilerleyen kampanyayla ilgili tartışmaları izledikçe, yazmanın yerinde olduğunu düşündüm. Toplumun hassas olduğu bir dönemde, iş dünyasının yaşadığı çirkin tartışmaların son bulmasını ve toplumun bu hassasiyetinin bireysel maddi ranta çevirecek şekle evrilmesindeki ısrarın devam etmemesini umarım. Bu ada hepimize yeter, başkasının ekmeğine göz dikmeden herkese yetecek ekmek vardır.